Bu puslu kış günlerinde içinizi ısıtacak, aynı zamanda da sizi şefkatiyle saracak bir roman okumak istiyorsanız ‘’Kelebek Adası’’ eminim iyi bir seçenek olacaktır. Aslına bakarsanız yazarın her romanı birbirinin aynı gibi olsa da, okurken her birinden ayrı bir haz alabiliyorsunuz. Tekrara düşmüyor ama kendine has edindiği düzeni de değiştirmiyor. Her satırında tanıdık bir cümleye rastlamak pek mümkün. Dili onu daha önce okuyanlarca malum, bu kitabında da dili epey anlaşılır. Zamanlar arası geçişi sık sık kullanmış. Kişi skalası epey yüksek.
Romanda tek başrol var gibi algılansa da aslında yan karakterler de olayların hep odak noktasında. Bu romanında fantastik bir kurgu mevcut. Aslında yazar; herkesin aşina olduğu, kaybolanın bir daha izine rastlanmadığı Bermuda Şeytan Üçgeni’ nden bahsediyor. Burası hala sırlarını korurken yazar bilinmeyenle hikayesini kurgulamış.
Roman Charlotte ve Erik’in evlenip balayına çıkmasıyla başlıyor. Balayında gemi seyahati yapacakları sırada kocası biletini otelde unuttuğunu fark ediyor ve Charlotte Bermuda’ya giden gemiye tek başına binmek zorunda kalıyor. Kocası da arkadan gelen gemiye binmek için otele geri dönüyor. Ancak kocası başka bir gemiye biniyor mu binmiyor mu o kısmı roman boyunca muammasını koruyor. Charlotte yalnız seyahat etmeyi pek sevmemiş olsa da adada kocasıyla buluşacak olması onu rahatlatıyor. Fakat ters giden bir şeyler olduğunu anladığında zaman hızla ilerlemiş oluyor onun için. Gemi, Bermuda Şeytan Üçgeni denilen yerdeydi ve garip bir şeye çarpmanın verdiği etki ile batıyordu. Kaptan ise çarpmanın verdiği hızla denize düşmüş ve ölmüştü. Ardından gemideki diğer kadın yolcu da yarasının ağır olması sebebiyle ölmüştü. Charlotte adını sonradan öğrendiği Gray ile bir başına denizin ortasında kalmıştı. Yaşam mücadelesi verdikleri deniz onları ıssız bir adaya ulaştırmıştı. Ayakları geceler sonunda yere basmıştı; ancak, açlık, ıslak kıyafetler, barınacak yer olmaması onları epey zorlamıştı.
Gray, sanki daha önce hep ıssız adada yaşamış gibi tecrübeliydi. Her sorunun üstesinden kolaylıkla geliyor, enteresan bir şekilde yokluktan var ediyordu. Giderek birbirlerine yakınlaşıyorlardı. Tabi ateşle barut yan yana ne kadar durabilirdi ki… Adadan kurtulamayacakları çok ama çok belliydi. Gray ve Charlotte tüm olumsuzluklara rağmen ıssız bir adada kendilerine yeni bir hayat kurdular. Adada enteresan şeyler olması da kurulan bu yeni hayatı perçinliyordu.
Issız bir adada kedi bile vardı düşünün artık siz gerisini. Olan biten her şeyi 65 yaşındaki Charlotte’un ağzından gazetecilere verdiği röportajdan öğreniyoruz. Zaman zaman ‘’Yok artık! Bu kadar tesadüf de fazla.’’ diye düşündürse de roman vakit ayırıp okunmaya değer. Hayal ile nasıl bir mistik dünya çizildiğine hayretle tanık olacaksınız.
Çok akıcı bir roman iki günde bitirdim okunası bir eser tavsiye ederim sürükleyici ve bir an evvel romanın sonunda ne olacağını bilmek istiyor insan mutlaka okuyun derim.
arkadaşlar ön yargılarla almış olduğum bir kitaptı fakat iyi ki almışım dediğim bir kitap oldu.İlk başta klasik bir aşk kitabı dedim fakat çok farklı bir konusu var. herkese tavsiye ediyorum.Kitabın nasıl bittiğini anlamayacaksınız bile o kadar eğlenceli ve okudukça bağımlılık yapan bir kitap.Kitap bittiğinde uzun süre etkisinde kalacaksınız klişe sözünü bu kitap için kullanmak çok uygun ve yeridir. bitirmeme rağmen hep aklımda ve sonrasını beynim her zaman devam ettirmeye çalışıyor.Uzun lafın kısası okuduğunuza pişman olmayacaksınız 😉