Genzinde çiçek tozlarından bir akşam nefesi…
Gittikçe kuruyan derenin
Durgun umutsuzluğuna vuruyor gün batımı.
Otların arasından hışırtıyla
Bir kısrağın bileklerine çarpan eve dönüş…
Bir izlekten saçılmış düş tohumları,
Toprağı ve karanlığı yırtıp da
Göremediğin o, aydınlığa çıkma savaşı.
——
Öyle kalsaydım dediğin bir sana bakıyor,
Seni bekleyen gece…
Sessiz ve soğuk bir ihmalin çizdiği ayrım,
Belki unuttuklarında belki hatırladıklarında.
Ve tependeki yıldız,
Parlamak için bekliyor en karanlık anı.
Şakaklarındaki umut da senin kadar,
Biraz genç biraz yaşlı…
——
Yüreğimizin yumrusu vakitler,
Durduğumuz yerle bizi uzaklaştıran,
Akşamüstü dediğin bu kuş telaşı.
Duraksadığın bir içim serinlikle
Yanağındaki çocuğu okşuyor rüzgar,
Uzaklarda bağıran tütsülerle
Bakması güzel minyatür evlerin çağrısı…
Sessiz bir yılan gibi uzayan nehrin ucunda,
Minnetsiz kucağında yer açmış,
Kocaman gözleriyle bakıyor,
Seni bekleyen gece.
——
Hamuruna suyu değen kaynağı aradın.
Bereketi çok, ekmeği talan,
Sana aşkı veren topraklarda.
Bunca açlığın şahitliğidir kayaların utancı.
Bir kurdun gözlerindeki korkuyla göçmüş,
İlk yaralarına damlayan yemlik çiçekleri.
Kalmışsın iflahı sökülen sesler,
Silik uzuvlu silüetler arasında.
Belki bir başlangıcın,
Bir tohumun karanlığıdır toprakta.
Belki mahremiyle çalıları bozulup da
Terk edilmiş bir kartal yuvası.
Her şekil yarına bir başka uyanacak,
Seni bekleyen gece.
Şiirlerinizi ilgiyle takip ediyorum.
Şiirlerinizi ilham yoluyla mı yazıyorsunuz, büyük uğraşlar sonucunda mı?
Merhaba, İlginiz için teşekkür ederim.
Duygularımız çok çabuk yer değiştirebiliyor. Bu yüzden duygu ifadelerinde, uzun uğraşlarla da olsa aynı kıvamın yakalanabileceğini düşünmüyorum. Şiirse duygusuyla da kelamıyla da bir an’ın ve o hissin resmi olmalı. Ya da ben öyle yazıyorum.