Kitaplar

Şiir Sanatı Üzerine

Şiir için vezin ve kafiyenin gerekliliği, bütün güzel sanatlar için kaçınılmaz görünen estetik bir temele dayanmaktadır. Bu temel tekrardır. Mimaride, resimde, heykelde, dekoratif sanatlarda, musikide olduğu gibi edebiyatta da bir motifin, bir sesin, bir ifade tarzının muayyen veya gayri muayyen aralıklarla tekrarı, insan üzerinde büyüleyici bir etki bırakır.

Kafiye şiir için bir ses unsurudur. Tıpkı müzikte, seslerin belli aralıklarla tekrarlanması gibi, kafiye de belli aralıklarla bir sesin tekrarıdır. Bu belli aralıklar, sadece klasik yapıdaki şiirlerde görülen kaideci bir tarzda ortaya çıkmayabilir.

Her şairin kendi şiirleri için hatta onun da her şiiri için farklılık gösterebilecek aralıklar düşünülebilir.

Klasik şiirde bu aralıkları temin eden, çağrılan, vezinler ve nazım şekilleridir. İster aruz, ister hece hatta bir dereceye kadar serbest vezin, ses unsuru olan kafiyeyi, önceden hesap edilmiş yahut o şiir için şairin hesap ettiği aralıklarla kulağımıza veya zihin kulağımıza getirir. İşte şiirin musikisi ile ilgisi burada başlar. Eskiler kafiyeyi tam bir teknik sistem haline getirmişlerdir.

Şiirin tekniği ile müziğinki birbirine çok yakındır. Bu sebeple şiirde müzik unsurunun ihmal edilmesi mümkün değildir. Vezin de şiirin musikisine yardım ederse şiirde vezin iç ritmi sağlar.

Son asırda Batılı ve yerli şekillerde değişik ve zengin yapılara doğru gidilmiştir. Kafiyeli mısralar birbirinden uzaklaştırılmış ve ritmik yeknesaklıktan kurtarılarak kulağın emanetine emanet edilmiştir. Ahmet Hamdi Tanpınar, Antalya Mektubu diye meşhur olan yazısında “Şiir meselesinde en mühimi, hatta en gücü, şairin, kulağıyla tam bir işbirliği yapmasıdır. Kulağınız sizi, sizin dışınızdan idare etmelidir, diyebilirim. Ancak bu sayede mısra nağme olur. Şiirle hissi dünyamızın arasına girerek bizin onların esiri olmaktan kurtarır ve eseri elimizin işi yapar. Dilimizin hamuruna gerektiği gibi şekil vermemizi mümkün kılar.” diyor. Bu cümlelerde, kulağın şiiri kontolünden başka daha ne hakikatler gizli. Demek mısraın nağme olması gerekirmiş. Şiir için, hissi dünyamızın esiri olmamak gerekirmiş. (Şiirde his olmaması değil). Dilin hamurunu bir plastik gibi avucumuzun içinde yoğurmamız gerekirmiş.

Not: Yukarıdaki yazı Orhan Okay’ın Sanat ve Edebiyatı Yazıları adlı kitabındaki Şiir Sanatı Üzerine adlı yazısından kısaltılarak alınmıştır.

Yazdır

Yazar hakkında

Süleyman Kara

Öğrenci ve öğretmenlere faydalı olmak için onlara kaliteli edebiyat sitesi olan edebiyat sultanını sundum.

Yorum yap