Terane-i Mehtab
I
Evraak üzerinde
pervâne-yi meh-tâb
mestâne perende,
Evraak ise şâd-âb.
Artık uyan ey mâh
Ey mâh-ı dil-ârâm,
Zîrâ geçiyor âh!
Sâât-ı semen-fâm!
Her lânenin oldu
Her bülbülü bîdâr;
Her gûşeye doldu
Elhân ile envâr.
Artık uyan ey mâh,
Ey mâh-ı dırahşân
Zîrâ geçiyor, âh!
Sâât-ı pür elhân!
Ezhâr-ı per-âver,
Ezhâr-ı hayâlât
Ervâh ile eyler
Mahfice mülâkaat!
Artık uyan ey mâh,
Ey mâh-ı tegaafül,
Zîrâ geçiyor, âh!
Sâât-ı tahayyül!
Mâh eyledi rağbet
Âguuş-ı zemîne,
Serpildi muhabbet
Her kalb-i gamîne.
Artık uyan ey mâh,
Ey mâh-ı sabâhat,
Zîrâ geçiyor, âh!
Sâât-ı muhabbet!
II
Ay bi’r-i fezânın
Âguuşuna gitti!
Ay battı… cihânın
Rûşenliği bitti.
Artık uyu ey mâh,
Ey mâh-ı kemâlât,
Etti guzer, eyvâh,
Sâât-ı mülâkaat!
Cenab Şehabeddin
Günümüz Türkçesiyle:
Yapraklar üzerinde
Mehtap kelebeği
Kanat açmış
Yapraklar ise hoşnut
Artık uyan ey ay
Ey gönül alan ay
Çünkü geçiyor ah!
Yasemin renkli anlar!
Her yuvanın oldu
Her bülbülü uyanık
Her köşeye doldu
Şarkılar ile nurlar
Artık uyan ey ay
Ey parlak ay
Çünkü geçiyor ah!
Şarkı dolu saatler
Kanat açmış çiçekler
Hayal çiçekleri
Ruhlar ile eyler
Gizlice konuşma!
Artık uyan ey ay
Ey gaflet içinde olan ay
Çünkü geçiyor ah!
Hayal kurma saati!
Ay ışığında çıkan kelebekler yapraklar üzerinde aşıkane uçuşuyorlar.
Ey gönle ferahlık, huzur veren ay! Artık uyan, yasemin renkli saatler geçiyor.
Saat-i semenfam sözüyle hayallerle dolu saati kastediyor ve bu zamanın geçtiğini söylüyor.
Burada sinestezi var: İki algının birleşmesi. Sinestezi renkli algılamadır. Zaman renkli olarak algılanıyor. Bu terkibin sesi kulağa hoş geliyor. Ay bir an önce ortaya çık ki bu hayali yaşayalım.
Adeta bir şey hazırlanıyor. Şiirde çok güzel duygular içerisinde yaşama anı, isteği var. Güzel bir hayal var ve hayalde ayın da olması isteniyor.
Zira geçiyor diye tekrarlıyor. Ayın çabuk uyanmasını istiyor, çünkü hayal anı bitmek üzeredir.
Bütün yalvarmalarına rağmen (şairin) bu ay fezanın kulağına gitti. Aya seslenen şair “Artık uyanmayacaksın anlaşıldı, bu saatten sonra gelsen de sevgiyle görüşmemiz mümkün olmayacak.” diyor.
Cenap’ta manzaraya sevgilisiyle birlikte bakarak zevk alma vardır. Bu şiirde birtakım kapalı ifadeler var. Bu bizim sembolizme götürüyor. Mana kapalı, ahenk var ve biz anlamı bu ahenkten çıkarıyoruz.
Tekrarlar var, kelime tekrarları, mısra sonu tekrarları, mısra tekrarları.
Şiir beste gibi bir şey oluyor. Sembolizm birtakım sembollerle oluşturulan şiirdir. Müzikalite, anlam kapalılığı sembol sembolizmi oluşturur.
Mah-ı tegafül, mah-ı kemalat, mah-ı sabahat ifadeleri müphem.
Ay sevgiliyi de hatırlatıyor olabilir. Ezhar-ı peraver: Çiçeklerin açılması.
Çok şeyler anlatmıyor ama bize bazı şeyleri çağrıştırıyor. Şair kelimelerle oyun oynuyor. Şaire göre kelimelerin manasının olması gerekmez. Vezni de kısa. Kelimelerin açık seçik, keskin manaları yok.
İkinci bölümde ayın hayali kayboluyor, ahenk de kayboluyor. Şairin dikkati bir aya bir de ayın dışındaki varlıklara kayıyor. Şair sanki ay ile ayın dışındaki manzara arasında bir ilişki kurmaya çalışıyor. Daha çok Farsça kelimelere ağırlık veriyor. Bu kelimeler ahenk katıyor. Servet-i Fünuncular genelde Farsça kullanıyor. Fikir ağırlıklı bir şiir değil.