Sanatçı, yaratma için uğraştığı sürece bütün tinsel zenginliğini ortaya koyar; kendini bütün varlığı ile eserlerine verir. Görmediklerimizi görür, gösterir; kelimelerin, çizgilerin, renklerin biçimlerin büyülü dilini bize öğreterek, doğayı güzelleştirir. Eser yaratabilmek için şu basamakları aşmak zorunluluğu vardır: 1. Yaratılması istenen bir konunun ortaya çıkması; 2. Konunun nasıl ele alınacağının, neler yapılacağının tasarlanması; bir çalışma planı yapılması; 3. Konu ile ilgili araştırmalar, gözlemler, deneyler yapılması; bilgiler toplanması; bütün bunların zihine yerleştirilmesi; 4. Durma, dinlenme dönemine girilmesi; 5. Buluşların gelmeye başlaması; 6. Eseri yaratma dönemine giriş ve kontrollü çalışma.
Günümüzün sanatçısı kural dinlemeyen, yenilik yolunda ilerleyişine set çeken kuralları çiğnemekten çekinmeyen bir tutum içerisindedir. Buna rağmen, sanatın kuralsız olduğu düşünülemez. Yenileşme, değişme, kuralların yenileşmesinden, değişmesinden ileri gelmektedir. James Alen: “Hiçbir korku beslemeden kendini bir ülküye bağlıyan fikir yaratıcı bir kudrettir, bu yaratıcı kudret, her işi başarır” diyor. Sartre ise şu görüştedir: “Yaratıcı edim, yarattığı ya da yeniden canlandırdığı birkaç nesne aracılığıyla, dünyayı tekrar ele geçirme ereğini güder. Her tablo, her kitap varlığın bütünlüğünün yeniden ele geçirilişidir; her sanat eseri bu bütünlüğü seyircinin özgürlüğü önüne getirir.”
Var olduğumuzun en belirgin tutanağı, yaratmadır; bir eser ortaya koymadır. Sanatçı ancak yaratmakla, eser vermekle dünyaya gelişinin nedenini tanıtmış olur. Çünkü sanatçı; duyan, duyuran, duygu ve düşüncelere biçim veren; temizleyen, yükselten bir insandır. Edebiyat bakımından, her eser; sayısız koşulların, yaşantı ve gözlemlerin, duyuş ve düşüncelerin, inanç ve eğilimlerin etki ve öğrenimlerin meyvasıdır.
Paul Valery: “Beni ilgilendiren şey eser değil, eserin nasıl yapıldığıdır.” der. Tanpınar için: “Sanattaki buluş ile mistiklerin vecd’leri arasında bir benzerlik hatta bir münasebet vardır. Bu, bir aydınlanma, anıdır” Taine’e göre: “Her eser, belli bir zamanın aynası ve ürünüdür; onu bu zamana göre kavramak, yorumlamak gerekir.” Matisse: “Bir ressam akliyle duygularını karşılaştırmamalı, yaratış içten gelmeli; akıl işe karışmamalı; duyguların yolunu şaşırtmamalı. Ancak, yaratış bittikten sonra kontrol ödevini görmeli” Darwin: “İnsanlığın iki adımı var: Taklik ve yaratma” Pascal’ın deyişiyle: “Bizi dışarı fırlatan şeylerle doluyuz.”
Mermer üzerinde çalışırsak; eserimiz zamanla mahvolmaya mahkumdur; madeni işlersek, gelecek yüzyıllar emeklerimizi silecektir; mabetler kurarsak, hepsi bir gün bir toz yığını haline gelecektir; fakat ölmez olan dimağlar üzerinde çalışır ve onlara doğru prensipler aşılarsak, zaman tarafından yıkılamayacak ve bütün ebediyet boyunca bir meş’ale gibi karanlığı aydınlatacak bir eser yaratmış oluruz.