Günlük Planlar Editörün Seçtikleri

9.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı 5.Ünite Günlük Planı

9.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı 5.Ünite Günlük Planı (Roman)

İndirme linki sayfanın sonundadır.

DERS:Türk Dili ve Edebiyatı-9SINIF:   9/DTARİH:04Şubat -10 Mart 2019
KONULAR: OKUMA  ( 1. Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatından iki roman örneği. Roman ve roman türleri hakkında genel bilgi verilir. Romanın hikâyeden ayrılan yönleri üzerinde durulur. Dünya edebiyatından bir roman örneğine yer verilir ve bu örneğin incelenen metinlerle karşılaştırılması sağlanır.)  YAZMA  (  Öğrencilerden bir romanın bir kesitini bakış açısı ve anlatıcıyı değiştirerek yazması istenir. Bakış açısı veya anlatıcı değişikliğinin romanın içeriğine ve anlatıma etkisinin değerlendirilmesi sağlanır.)  SÖZLÜ İLETİŞİM (  Hazırlıklı konuşmanın aşamaları kısaca açıklanır. ) DİL BİLGİSİ ( Metindeki zamirleri bulur ve bunların metindeki işlevlerini belirler. Metinler üzerinden imla ve noktalama çalışmaları yapılır.
ÜNİTENİN ADI/NO:ÜNİTE – 5 /     ROMAN
KAZANIMLARA) OKUMA

2. ÖYKÜLEYİCİ (ANLATMAYA BAĞLI )EDEBİ METİNLER

A.2.1. Metinde geçen kelime ve kelime gruplarının anlamlarını tespit eder.

A.2. 2. Metnin türünün ortaya çıkışı ve tarihsel dönem ile ilişkisini belirler.

A.2. 3. Metnin tema ve konusunu belirler.

A.2. 4. Metindeki çatışmaları belirler.

A.2. 5. Metnin olay örgüsünü belirler.

A.2. 6. Metindeki şahıs kadrosunun özelliklerini belirler.

A.2. 7. Metindeki zaman ve mekânın özelliklerini belirler.

A.2. 9. Metindeki anlatım biçimleri ve tekniklerinin işlevlerini belirler.

A.2. 10. Metnin üslup özelliklerini belirler.

A.2. 13. Metni yorumlar.

A.2. 14. Yazar ile metin arasındaki ilişkiyi değerlendirir.

A.2. 15. Türün ve dönemin/akımın diğer önemli yazarlarını ve eserlerini sıralar.

A.2.16 Metinden hareketle dil bilgisi çalışmaları yapar.

B) YAZMA

B.2. Yazacağı metnin türüne göre konu, tema, ana düşünce, amaç ve hedef kitleyi belirler.

B.3. Yazma konusuyla ilgili hazırlık yapar.

B.4. Yazacağı metni planlar.

B.5. Metin türüne özgü yapı özelliklerine uygun yazar.

B.6. Metin türüne özgü dil ve anlatım özelliklerine uygun yazar.

C)  SÖZLÜ İLETİŞİM KAZANIMLARI

C.1. 3. Konuyla ilgili gözlem, inceleme veya araştırma yapar.

C.1. 4. Konuşma metnini planlar.

ARAÇ-GEREÇ:Ders Kitabı ( Sonuç Yayınları ) , Örnek Metinler, Yazım Kılavuzu, Türkçe Sözlük, Slâytlar, Kompozisyon Bilgileri, Öğrt. Ders Notları,  …
SÜRE:25 Ders Saati   ( 20 OKUMA + 3 YAZMA + 2 SÖZLÜ İLETİŞİM  ) 
 

 

 

İŞLENİŞ : (5E Modeli)

1)      Giriş (Engage)  (Motivasyon – Dikkat Çekme – Ön bilgileri harekete geçirme)

Mevcut İşleniş:  :   Ders etkinliklerine geçilmeden önce öğretmen, öğrencilere selam verdikten sonra günlerinin nasıl geçtiğini sorar.

              ( Dikkati Çekme)  Öğrencilere roman deyince akıllarına ne geldiği sorulur. Sonra “ hayatımı yazsam roman olur.” İfadesinden ne anladıklarını açıklamaları istenir. Roman türü ortaya çıkmadan önce bu ihtiyacın hangi türler tarafından giderildiği sorusu yöneltilir.

( Güdüleme)  

Sevgili öğrenciler bu haftaki derslerimizde roman türünü işleyeceğiz. Tür özelliklerini, ilk romanları ve temsilcilerini inceleyeceğiz. Dünya ve Türk edebiyatından örnek metinler okuyacağız. Romanı oluşturan yapı unsurlarını analiz edeceğiz. Anlatıcı ve bakış açılarının işlevlerini göreceğiz. Hikâye türü ile roman türünü karşılaştıracağız. Metinler üzerinde zamir çeşitlerini bulacağız. Hazırlıklı konuşma etkinliklerini yapacağız.  Bir romanın bir kesitini bakış açısı ve anlatıcıyı değiştirerek yazma çalışması yapacağız. Böylece iyi bir konuşmacı ve iyi bir yazar olma yolunda önemli adımlar atmış olacağız.

 ( Gözden Geçirme )

         Sevgili öğrenciler öncelikle iyi bir tatil geçirmişsinizdir. İkinci dönem işleyeceğimiz konular genel başlıklarıyla öğrencilere tanıtılır. Roman türü hakkında  sohbet ederek  öğrencilere kurmaca metinlerle ilgili sorular sorularak bellekteki bilgiler tekrarlanmış olur.

2)      Keşfetme (Explore)

Mevcut İşleniş:  Gruplar oluşturularak her gruba bir kitap verilir.

İnsanlar “roman” hakkında konuşurken ya çok dikkatli olmak zorunda hissediyorlar kendilerini ya da akıllarına ne gelirse söylemeyi tercih ediyorlar. Çünkü “roman”, adeta ele aldığı “insan” kadar girift, anlaşılması, ele avuca sığması güç bir tür. Peki, siz değerli öğrencilerimiz sizlere dağıtılan kitaplar          ( romanlar ) hakkında neler söyleyeceksiniz? Ellerindeki kitaptan hareketle roman türünün özelliklerini keşfetmeleri sağlanır.

        3)     Açıklama (Explain)

Mevcut İşleniş:

SUNUŞ: Hafta içinde işlenecek konu/konuların ve kazanımların tanıtılması, işleniş stratejileri ve yararlanılacak materyaller hakkında sunuş yapılacaktır.

ANLATIM:

Roman türünün tanımı ve özellikleri, yapı unsurları, Dünya ve Türk edebiyatında roman, ilk romanlarımız, anlatıcı ve bakış açıları, romanın hikâyeden ayrılan yönleri, roman türünde kullanılan anlatım teknikleri, zamir çeşitleri sunumu ünite boyunca yapılır.

               HAZIRLIK:

Ders kitabında konuya giriş olarak verilen sorular ( hazırlık ) yanıtlanarak işlenecek konu üzerine öğrencilerin dikkati çekilecektir.

 

ETKİNLİK: Acımak, Yer Demir Gök Bakır, Suç ve Ceza adlı metinler okunarak metinlerle ilgili sorular sorulacaktır. Metin anlama ve çözümleme çalışması yapılacaktır. Dil bilgisi ile ilgili etkinlikler yapılacaktır. Yazarın Biyografisi etkinlikleri yapılacaktır. Anlatmaya bağlı metinlerde yazma tür ve teknikleri uygulaması yaptırılacaktır. Sözlü iletişim tür ve teknikleri uygulama çalışması yaptırılacaktır.

 

    4)   Derinleştirme (Ayrıntıya Girme)(Elaborate)

Mevcut İşleniş:

5. ÜNİTE: ROMAN (II. DÖNEM) – OKUMA

Roman: İnsanların serüvenlerini, iç dünyalarını, toplumsal bir olayı ya da durumu ayrıntılarıyla anlatan mensur eserlere roman denir. Roman, olmuş ya da olabilecek olayları anlatır.

Romanda, yaşanmış ya da yaşanabilecek olay ve durumlar; yer, zaman ve kişi kadrosuna bağlı olarak estetik zevk verecek şekilde anlatılır. Roman terimi, Roma İmparatorluğu içindeki halkların kullandıkları Latinceye verilen addır. Latinceden türeyen bu dillere roman dilleri denilir. Roman dilleriyle yazılan ilk destan ve halk hikâyelerine de roman denmiş, bu terim sonradan belli bir edebiyat türünün adı olmuştur. Roman yazma geleneğinin İspanyol yazar Cervantes’in 1605’te kaleme aldığı “Don Kişot” ile başladığı kabul edilir.

 

Türk edebiyatına roman Tanzimat Dönemi’nde (1860-1896) Fransızcadan yapılan çevirilerle girmiştir. Türkçeye çevrilen ilk roman, Fenelon’un yazdığı “Telemak”tır. Bu roman 1859’da “Terceme-i Telemak” ismiyle yayımlanmıştır. Yusuf Kâmil Paşa’nın yaptığı bu çeviriyi Sefiller, Robinson Crusoe ve Monte Kristo Kontu çevirileri izlemiştir. Türkçe yazılan ilk yerli roman “Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat”tır. Şemseddin Sami’nin yazdığı bu eser, 1872’de bir gazetede parça parça yayımlanmış, 1875’te kitap olarak basılmıştır. Acıklı bir aşk hikâyesini konu alan bu eserin roman tekniği bakımından pek çok kusuru bulunmaktadır.

 

Namık Kemal’in 1876’da yazdığı İntibah, “Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat”a göre daha başarılı ve edebî bir romandır. Samipaşazade Sezai’nin 1888’de kaleme aldığı Sergüzeşt, edebî yönüyle bu romanların bir adım ilerisindedir. Recaizade Mahmut Ekrem’in, edebiyatımızdaki ilk realist (gerçekçi) roman kabul edilen Araba Sevdası (1898) isimli romanı, öncekilere göre

 

Batılı roman tekniğine daha uygundur. Edebiyatımızdaki ilk tarihî roman, Namık Kemal’in 1880’de yazdığı Cezmi, ilk köy romanı Nabizade Nazım’ın 1890’da yazdığı Karabibik’tir. Tanzimat Dönemi’nde yazdığı birçok romanla Türk romancılık geleneğinin gelişmesine katkıda bulunan bir başka yazar da Ahmet Mithat Efendi’dir. Bu yazarın en önemli eserleri Felâtun Beyle Râkım Efendi, Hasan Mellah ve Hüseyin Fellah’tır.

 

Edebiyatımızda Batılı anlamda ilk romanlar, Servet-i Fünûn Dönemi’nde Halit Ziya Uşaklıgil tarafından yazılmıştır. Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu ve Kırık Hayatlar Halit Ziya Uşaklıgil’in en önemli romanlarıdır. Bu dönem yazarlarından Mehmet Rauf’un yazdığı Eylül, edebiyatımızdaki ilk psikolojik roman kabul edilmektedir.Türk romancılık geleneği Millî Edebiyat Dönemi’nde (1911-1923) savaş yıllarının da etkisiyle millî bir karaktere bürünmeye başlamıştır. Bu dönemde roman türünde eser veren en önemli yazarlar şunlardır: Aka Gündüz, Yakup

 

Kadri Karaosmanoğlu, Reşat Nuri Güntekin, Halide Edip Adıvar Edip Adıvar, Refik Halit Karay, Hüseyin Rahmi Gürpınar. Millî Edebiyat Dönemi romancılarının bir kısmı Cumhuriyet Dönemi’nin ilk yıllarında da benzer eserler vermeye devam etmişlerdir. Bunların dışında Cumhuriyet’in ilanından günümüze dek birçok romancı yetişmiştir. Bu romancıların bir kısmı toplumcu-gerçekçi anlayışa bağlı kalarak, bir kısmı bireyin iç dünyasını, bir kısmı yerli, geleneksel yaşam tarzını, bir kısmı da modernizmi esas alarak eser üretmiş, bir kısmı ise çok farklı tema ve anlatım yöntemleri kullanarak kendilerine özgü roman dünyaları yaratmışlardır.

ROMANIN YAPI UNSURLARI

Roman, anlatma esasına bağlı bir edebi türdür. Olay örgüsü, mekan, zaman ve kişiler romanın yapı unsurlarıdır.

 

1.  Olay Örgüsü: Bir olayın başka olaylara sebep olması, başka olayların ortaya çıkmasını sağlamasıyla oluşan olaylar dizisine ise olay örgüsü denir Roman, hikâye gibi anlatmaya bağlı edebi metinlerde olayların belli bir düzene göre sebep – sonuç ilişkisi içinde sıralanmasıdır.

 

Roman, olay ögesine bağlı olarak yazılır. Olay, roman kişilerinin istek ve arzularından dolayı karşı karşıya gelmeleri, çatışmaları sonucunda ortaya çıkan harekettir.Olay örgüsü, okuyucuda estetik zevk uyandırmak amacıyla düzenlenir. Gerçek hayatta yaşanan olayların anlatılmasında estetik zevk vermek değil, gerçekliği dile getirmek esastır. Bu bağlamda, roman ve hikaye gibi öyküleyici metinlerde bulunan olay örgüsü, gerçek hayattaki yaşanmış ya da yaşanabilecek olaylardan farklıdır ve belli bir kurgunun ürünüdür.

2.  Kişiler (Şahıs Kadrosu):

 

Kişiler (şahıs kadrosu), olay örgüsünün ortaya çıkmasını ve gelişmesini sağlar. Şahıs kadrosu olmadan olayın olması ve gelişmesi mümkün değildir. Romanda şahıs kadrosunu genelde insanlar oluşturur. İnsan dışındaki unsurlar da kişileştirme yoluyla romanın şahıs kadrosu içinde yer alabilir. Romanda olay örgüsü içinde ön planda olan, olaylara baştan sona yön veren, hareketleriyle birinci derecede rol alan kişilere asıl kişiler (başkahramanlar) denir. Olay örgüsüne çeşitli zamanlarda giren ve geri planda kalan ikinci derecedeki kişiler vardır ki bunlara da yardımcı kişiler denir. Romanda kişiler “tip” ya da “karakter” niteliği taşır.

A- Tip: Belli bir düşüncenin topluluğun ya da zihniyetim belirgin niteliklerini üzerinde taşıyan metin kişisine tip denir. Tiplerde insan gerçeğinin sadece belli bir yönü ön plana çıkarılır. Tip; ya bütün yönleriyle hep iyi, yüce olumlu ya da bütün yönleriyle hep kötü, bayağı olumsuzdur. Bunlar metinde insan gerçeğiyle uyuşmayan abartılı davranış, eylem ve ruh halleriyle anlatılır. Metinde hiçbir olay, hiçbir kişi, hiçbir durum tipin duygu ve düşüncelerini değiştiremez. Tipler ya tamamen iyi ya da tamamen kötüdür, yani tek yönlüdür. Tip ulusaldır.

 

B- Karakter: Duygu, düşünce, konuşma ve davranış bakımından bireysel nitelikler gösteren, kendine özgü kişilik özellikleriyle diğer insanlardan ayıran, yer aldığı eserin olay örgüsü ve içeriği ile birlikte ele alınıp çözümlenebilen ve bu bakımdan başka eserlerdeki benzerlerinden ayırt edilebilen kahramanlara karakter denir. Karakter toplumun izlerini taşır. Karakter, tipe nazaran insan gerçeğine daha yakındır. Tembellik, çalışkanlık, cimrilik, cömertlik, bir karakter özelliğidir. Bu özellikler bütün insanlarda ortak bir özelliktir. Karakter evrenseldir.

               3-Zaman: Romanda olay örgüsü belli bir sürede gerçekleşir. Bu süre, “zaman” kavramıyla ifade edilir. Buna “olay zamanı” da denir. Roman incelemesinde bir de anlatma zamanı (öyküleme zamanı) terimi kullanılır. Anlatma zamanı, olay örgüsünün bir anlatıcı tarafından okuyucuya anlatıldığı zamandır.

4-Mekân: Romanda, olay örgüsünün gerçekleştiği; kişilerin bulundukları, gezdikleri, gördükleri yerlere mekân denir. Romanlardaki mekân sayısı hikâyelerden farklıdır. Romanda diğer unsurlar gibi mekânlarda kurmacadır. Bu bağlamda romanda gerçek mekânlar kullanılabileceği gibi gerçek olmayan mekânlarda kullanılabilir.

 

ROMANDA “TEMA”

Tema, bir metindeki temel duygu veya kavramdır. Tema, romanda olay örgüsünü ortaya çıkaran çatışmanın en kısa ifadesidir. Romandaki olaylar bir temaya bağlı olarak gelişir.“Tema” ve “konu” farklı kavramlardır. Temanın belirli bir bağlamda kişi, yer, zaman ve durum bildiren unsurlarla sınırlandırılması sonucu “konu” oluşur.

 

Örneğin “yasak aşk” bir temadır. Bu tema, Halit Ziya Uşaklıgil’in Aşk-ı Memnu romanında Bihter ve Behlül’ün Boğaziçi’ndeki yalıda yaşadıkları yasak aşkla sınırlandırılmış, somutlaştırılmıştır. “Bihter’le Behlül’ün yasak aşkı” konu haline gelmiştir. Romanda yazar, anlatma görevini kendisi yapmaz; bir anlatıcıya verir. Anlatıcı, yaşayan bir kişi değildir; olayları okura aktaran, anlatan tasarlanmış bir kişidir. Anlatıcı, bu açıdan romanın ayrılmaz bir parçasıdır.”Olay örgüsünü kim anlatıyor?” sorusu, okuyucuyu anlatıcıya götürür. Okuyucu, romandaki her şeyi anlatıcıdan öğrenir. Anlatıcı, olayları okuyucuya aktarırken kendine özgü bir bakış açısı geliştirir. Anlatıcının durumuna bağlı olarak romanda üç tip bakış açısı vardır:

Anlatıcı: Hikâyede olay örgüsünü, kişileri, mekânları, zamanı, durumları vb. Yazarın belirlediği bakış açısının elverdiği genişliğe göre görüp okuyucuya anlatan kurmaca kişiye anlatıcı denir.Metinde anlatılanların görüldüğü ve yansıtıldığı noktaya bakış açısı denir. Bu tür metinlerde kurmaca olan anlatıcı, üç temel bakış açısının birinden hareketle metni anlatır. Bu bakış açıları şunlardır:

 

1)                  İlahi (Hâkim) Anlatıcının Bakış Açısı: Anlatımda her şeye hâkim, kahramanların zihinlerine ve iç dünyalarına giren, gizli kalmış duygu ve düşüncelerini dışa vuran, olayların geçmişini ve geleceklerini bilen, olayları hızlandırıp yavaşlatabilen bakış açısına ilahi anlatıcının bakış açısı denir. Bu bakış açısında anlatıcı, metne ait her şeyi bilir, görür ve okuyucuya da bunları anlatır.

2)                  Kahraman anlatıcının bakış açısı: Anlatıcının aynı zamanda metnin başkahramanlarından biri olduğu bakış açısına kahraman anlatıcının bakış açısı denir. Bu bakış açısında metin, metindeki başkahramanlarından birinin ağzından anlatılır. Kahraman anlatıcı, tanrısal bir niteliğe sahip değildir. Kahraman anlatıcının anlatacakları; kendisinin bildiği, gördüğü duyduğu, yaşadığı, hissettiği, düşündüğü ile sınırlıdır.

3)                  Gözlemci Anlatıcının Bakış Açısı: Anlatıcının kamera tarafsızlığı ile metinde olup biteni ifade ettiği bakış açısına gözlemci anlatıcının bakış açısı denir.

 

ROMANIN HİKÂYEDEN FARKI:

1)  Roman hikâyeden daha hacimli, uzundur.

2)  Romanda genellikle birbirleriyle ilişkili birden çok olay vardır. Hikâyede ise çoğunlukla bir olay vardır.

3)  Hikâyede genellikle yaşamın belli bir kesiti anlatıldığı için olay örgüsü romana göre daha kısadır.

4)  Romanda mekânlar, hikâyeye göre daha çok ve ayrıntılı olabilir.

 

ROMANDA ANLATIM TEKNİKLERİ

 

1- Anlatma (Tahkiye Etme): Romanda, olay örgüsünün anlatıcı tarafından belli bir bakış açısına göre yer ve zaman belirtilerek yazılmasına “anlatma” denir. Anlatmanın en önemli unsuru anlatıcıdır. Anlatıcı, bir bakıma kurmaca dünyada yaşananları gerçek dünyadaki okuyucuya nakleden, oradaki kişileri ve mekânları okuyucuya tanıtan bir aracıdır. Bir romanda geçen “Saatlerce düşündü, bir çıkış yolu aradı ama bulamadı, çaresizce yatağa girip uykuya daldı.” cümlesi bağlamında anlatıcı, kurmaca dünyadaki bir kahramanın saatlerce düşündüğünü, bir çıkış yolu aradığını ama bulamadığını, bunun üzerine çaresizce yatağa girip uykuya daldığını görüp bunu okuyucuya aktaran hayali kişidir; bir aracı, bir aktarıcıdır. Anlatıcı olmasa, okuyucu kurmaca dünyada olup bitenden haberdar olamaz.

Sözlü anlatımla oluşturulan anlatmaya bağlı destan, masal, efsane, halk hikâyesi gibi edebi metinler, yüzyıllar boyunca gerçek kişiler tarafından anlatılmıştır. Yani bu metinlerin anlatıcıları (meddahlar, âşıklar, masal anlatıcıları vb.) kurmaca varlıklar değil, bir dinleyici topluluğunun karşısına geçip olayları anlatan gerçek insanlardır. Gerek sözlü anlatımla oluşturulan bu tür metinlerin anlatıcılarının gerekse de yazılı anlatımla oluşturulan ilk dönem hikâye ve romanların “yazar anlatıcı” olarak sınıflandırılan anlatıcıların, bazen olay örgüsünü anlatmayı bir tarafa bırakıp dinleyiciler/ okuyucular ile sohbet eder gibi tavır takındıkları, anlattıkları kurmaca olay ve kişilerle ilgili kişisel görüşlerini dile getirdikleri, onları övdükleri ya da eleştirdikleri, bazen de dinleyiciyi/okuyucuyu bazı konularda bir öğretmen üslubuyla bilgilendirmeye çalıştıkları bilinmektedir. Günümüzde bu tutum terk edilmiş ve anlatıcı ile yazar arasına belirgin bir mesafe girmiştir.

2-Özetleme: Bir romanın olay zamanının belli bir bölümünde önemli değişiklikler olmamış, söz gelimi bir yıl boyunca hep aynı rutin işler yapılmış, günler birbirine benzer şekilde geçmişse bu sürede gerçekleşen olaylar özetlenerek, başka bir deyişle kısaltılarak anlatılabilir ya da bu günlerde neler yapıldığı hiç söylenmeyip bu günler atlanabilir.

3-Gösterme: Bir edebiyat terimi olarak gösterme, kurmaca dünyanın aracısız olarak, bir anlatıcıya başvurulmadan ifade edilmesidir. Gösterme aslında tiyatro kaynaklı bir terimdir. Nitekim tiyatro, göstermeye bağlı bir edebi türdür. Tiyatroda bir anlatıcı yoktur. Tiyatroda olaylar, seyircilere anlatılmaz, gösterilir. Bu göstermede en önemli unsur diyaloglardır. Tiyatro metinleri neredeyse baştan sona diyaloglardan oluşur. İşte tiyatroya özgü bu diyalog ve iç konuşma teknikleri, gösterme yönteminin özünü oluşturur.

 

Roman ve hikâyelerde bazı bölümler anlatma, bazı bölümler gösterme tekniğiyle oluşturulur. Anlatmada, önce şu oldu, ardından bu oldu ya da önce şunu yaptım, sonra bunu yaptım diyen bir anlatıcı vardır. Göstermede ise anlatıcı aradan çekilir, okuyucu ile kurmaca dünya baş başa kalır. Anlatmada anlatıcı anlatır, okuyucu kurmaca dünyada olanları ondan öğrenir. Göstermede ise romandaki kişiler konuşur, kurmaca dünyada yaşananları okuyucu aracısız olarak onlardan öğrenir.

 

Roman ve hikâyede zaman kelime ilişkisi bakımından estetik bir denge vardır. Daha önce belirttiğimiz gibi romanda belli bir olay zamanında gerçekleşen kurmaca olaylar anlatılır. Bu olay zamanı, kendi içinde dakika, saat, gün, hafta, ay, yıl gibi eşit aralıklardan oluşsa da metinde bu zaman dilimlerinde yaşananlara ayrılacak bölümler çoğunlukla eşit olmaz. Söz gelimi bir metinde bazen bir günde gerçekleşen olaylara on sayfalık yer ayrılırken aynı metinde bir yılda gerçekleşen olaylara, özetleme tekniğinden yararlanılarak sadece bir paragraflık yer ayrılabilir. Roman sanatı bağlamında özetleme, olay zamanının belli bir bölümünde yaşananların, zaman atlaması ya da olay genellemesi yapılarak kısaltılıp az kelimeyle anlatılmasıdır.

4-Diyalog: Hikâyelerde olay içerisindeki kişilerden iki veya daha fazlasının karşılıklı konuşturulması tekniğine “diyalog” denir. Diyalog bir gösterme tekniğidir.

5-İç Monolog (İç Konuşma): Kahramanın sessiz bir bi çimde içinden konuşmasıdır. Bu teknik, daha çok, kişilerin iç dünyasını aracısız bir şekilde okuyucuya sezdirme amacına hizmet eder. Bu tekniğin uygulandığı bölümlerde anlatıcının varlığı ortadan kalkar, olay ve durumla ilgili yorum ve değerlendirmeler okuyucuya bırakılır. Kendi kendisiyle konuşan kahramanın düşünceleri, düzenli ve sistematiktir. İç konuşma, bir gösterme tekniğidir.

6-İç Çözümleme: Olay örgüsünde yer alan kahramanların iç dünyalarını (duyguları, psikolojileri, ruh dünyaları) anlatıcı tarafından bütün derinliği ve çıplaklığı ile irdelenip gün yüzüne çıkarılmasıdır.

7-Geriye Dönüş (Flashback): Hikâye ve romanlarda konunun akışını keserek geriye, konuyla ilgili geçmişteki bir olaya dönme tekniğidir. Bu teknikten tiyatro ve sinema da yararlanır.

8-Leitmotif: Herhangi bir tavır, hareket veya sözün, eserde çeşitli vesilelerle birçok kez tekrar edilmesidir. Sanatçılar bu teknikle öncelikle içerikte sürekliliği sağlama amacı güder. Letimotif, edebi metne simetrik ve estetik bir değer kazandırır.

 

9-Montaj: Sanatçının, bir kişiye ya da anonim bir sözü, metni, kendi eserine derinlik, çağrışım zenginliği, üslup çeşitliği sağlamak amacıyla aktarmasıdır. Şiirde kullanılan irsali mesel sanatlarına benzeyen bu teknikte eserle montaj metni arasında uyum ve bütünlük bulunur. Postmodern romana kadar sınırlı kullanılan bu teknik, postmodern romanla birlikte farklı boyutlara ulaşmıştır.

 

10-Bilinç Akışı Tekniği: Bu teknikle karakterin iç dünyası hiçbir kaygı olmadan okuyucuya aktarılır. Karakterin duyguları ve düşüncelerindeki değişimler bu teknikle verilir. Karakterin aklından geçen düşünceler bütün karmaşıklığıyla ve herhangi bir sıra olmadan okuyucuya verilir. Bu sayede okuyucu karakterin psikolojisini ve ruh hâlini daha iyi anlayabilir ve bazı olaylarla, bu olayların nedenleri arasındaki bağlantıları açıklayabiliyor. Ayrıca karakterin aklında kurduğu planlar ve yapmak istediği şeyler de bu teknikle verilir.

11-Pastiş: Bir sanatçının üslubunu, tarzını, dilini veya düşüncesini taklit etmektir. Önceki formdan hareket ederek yeniden oluşturulan bu eser, aslında taklit yoluyla bir eseri yüceltmektir. Pastişte orijinal eser doğrudan kullanılmaz, tamamıyla taklit edilir.

12-Parodi: Ciddi sayılan bir eserin bir bölümü veya bütününü alaya alarak, biçimini bozmadan ona bambaşka bir özellik vererek biçimle öz arasındaki bu ayrılıktan gülünç etki yaratmaktır. Pastişten farkı şudur: Pastiş belli bir türün üslûbunu, anlatma formatlarını taklit eder; parodi belli bir metnin konusunu taklit eder.

13-İroni: Söylenenin tam tersinin kastedildiği ifadedir. Söylenen ya da yapılan eylem, ciddi görüntüsü altında, karşıt söylenceyi ya da eylemi, çelişki noktasına çekmeyi hedefler. Mizahtan farklı olarak ironi, olaylara daha eleştirel yaklaşır. İroni mimik, jest ve tonlama ile söylemek istenenin altını, dolaylı çizer.

ROMAN TÜRLERİ

 1- Konularına Göre Roman Türleri:

 

a)  Psikolojik roman: Olay örgüsünün kendisinden çok, kişilerin iç dünyasındaki yansımaları üzerinde duran romanlara psikolojik roman denir. Bu tür romanlarda kahramanların ruhsal durumları genellikle ayrıntılı biçimde ele alınır.

 

b)   Sosyal roman: Toplumun tümünü ya da önemli bir bölümünü ilgilendiren konu ve sorunlar hakkında yazılan romanlara sosyal roman denir. Bu tür romanlarda genellikle devrim, göç, sanayileşme vb. temalar ele alınmıştır.

 

c)   Tezli roman: Bir görüşün doğru olduğunu kanıtlamak için yazılan romanlara tezli roman denir. Adından da anlaşılacağı üzere tezli roman, bir tez üzerine kurulur. Olay örgüsü ve kişiler bu tezin doğruluğunu kanıtlayacak biçimde kurgulanır.

 

d)   Töre romanı: İnanç, gelenek ve töreleri konu alan, çoğunlukla da bunlara eleştirel biçimde yaklaşan romanlara töre romanı denir.

 

e)   Tarihî roman: Tarihî olay ve kişiliklerden esinlenerek kurgulanan romanlara tarihî roman denir. Bu tür romanlarda tarihî olay ve kişilikler, edebiyat sanatının ve romancılık geleneğinin kendine özgü kuralları içinde ele alınır ya da gerçekte yaşamamış kişiler tarihin bir döneminde yaşamış gibi gösterilir.

 

f)  Macera romanı: Günlük hayatta karşılaşılma olasılığı zayıf, ilginç ve gizemli olayların anlatıldığı romanlara macera romanı denir. Bu romanlarda olaylar beklenmedik şekilde ve çabucak gelişir, zaman hızla akar; kişiler hareketli, mekânlar çeşitlidir.

 

g)  Polisiye roman: Temasını polisin görev alanına giren konulardan alan romanlara polisiye roman denir. Polisiye romanlarda genellikle yetenekli ve zeki dedektif, polis, komiser vb. karakterlerin, kriminal unsurlardan, adli tıptan vb. birimlerden yararlanarak suçluları yakalamaları anlatılır.

 

h)   Otobiyografik roman: Yazarın kendi yaşamını roman türünün kurallarına bağlı kalarak anlatmasıyla oluşan romanlara otobiyografik roman denir.

 

i)  Biyografik roman: Bir kişinin yaşamının başka bir yazar tarafından roman türünün kurallarına bağlı kalınarak anlatılmasıyla oluşturulan romanlara biyografik roman denir.

j)  Fantastik roman: Destan ve masallardakine benzer kişi, varlık ve olay örgülerine yer veren romanlara fantastik roman denir.

 

k)  Bilim kurgu romanı: Bilimsel ve teknolojik gelişmeleri, bu gelişmelere bağlı olarak ortaya çıkan olay, sorun ve durumları, robotları, dünya dışı varlıkları, bu varlıklarla girişilen mücadeleleri vb.ni konu edinen romanlara bilim kurgu romanı denir.

 

2- Edebi Akımlarına Göre Roman Türleri:

 

a)  Romantik roman: Romantizm akımına bağlı kalınarak yazılan romanlara romantik roman denir. Romantizm, 1790’dan 1850’ye kadar Avrupa sanat ve edebiyatında etkili olmuş bir akımdır. Bu akım, insanın yaratma özgürlüğünün önündeki bütün engellere karşı çıkmış, duygu ve düş gücünü hayata geçirmenin gerekliliği üzerinde durmuş, toplum için sanat düşüncesinden hareket etmiştir.

 

b)  Realist roman: Realizm (Gerçekçilik) akımına bağlı kalınarak yazılan romanlara realist roman denir. Realizm,19.yüzyılın ikinci yarısında romantizme tepki olarak doğmuş bir sanat ve edebiyat akımıdır. Realist yazarlar, gözlem ve nesnelliği ön plana çıkarmış, sanat için sanat anlayışını benimsemişlerdir.

 

c) Klasik Roman: Klasizm akımının etkisinin görüldüğü, akılcılığın ön plana çıktığı roman türüdür.

d) Natüralist Roman: Natüralizm akımının etkisinin görüldüğü, deneysel bir gerçekliğin ön plana çıktığı roman türüdür.

e) Modern Roman: Modernizim akımının etkisinin görüldüğü; yeniliği, çağdaşlığı, ilericiliği ön plana çıkaran romanlardır.

f)  Postmodern Roman: Postmodernizim akımının görüldüğü romanlardır. Bu akıma göre romantizm sorgulanmış, görece bir tavır sergilenerek çoğulcu bir tutum benimsenmiştir.

 

5.ÜNİTE: ROMAN – SÖZLÜ İLETİŞİM BÖLÜMÜ HAZIRLIKLI KONUŞMA

Konuşma: Aynı dili konuşan bireyler arasında sözle gerçekleştirilen anlaşma biçimine konuşma denir. Konuşma; bireyin sosyal hayatında iletişim kurmasını, bilgi ve gözlemlerini ifade etmesini sağlar. Hazırlıklı konuşmalar, hazırlık ve plan yapılarak gerçekleştirilir.

Hazırlıklı konuşmalar şu aşamalar doğrultusunda yapılır:

1)  Hazırlık: Bu aşamada, konu, amaç ve hedef kitle belirlenir. Konuşma konusuyla ilgili gözlem, inceleme ve araştırma yapılır.

 

Hazırlık aşamasında öncelikle konu belirlenir. Konunun belirlenmesi, konuşmada üzerinde durulacak hususların belli açılardan sınırlandırılmasını; bu da konuşmada, neyin, ne kadar, nasıl anlatılacağının belirlenerek hazırlığın buna göre yapılmasını sağlar. Konu bakımından sınırlandırılmamış, başka bir deyişle konusu tam olarak belirlenmemiş ya da çok geniş tutulmuş bir konuşmadan verimli sonuçların alınması çok zordur.Konunun, yazılı anlatımdaki karşılığı başlıktır. Konu, dinleyicilere konuşmanın içeriği hakkında bilgi verir. Belirlenen konuyla konuşmanın içeriği arasında uyum olması ve belirlenen konunun kısa, öz, mümkün olduğunca da dikkat çekici kelimelerle ifade edilmesi gerekir.

 

Konuşmanın konusuyla birlikte hedef kitlesi de belirlenmelidir. Söz gelimi etkili iletişimle ilgili bir konuşma yapılacaksa bu konuşmanın hedef kitlesinin kimler olduğu, yani konuşmada kimlere hitap edileceği önceden belirlenmeli; konuşmanın içeriği buna göre hazırlanmalıdır. Çünkü aynı konu, herkese aynı şekilde anlatılmaz. Söz gelimi etkili iletişim konusu ilkokul öğrencilerine farklı, akademisyenlere farklı şekilde anlatılır. Çünkü bu kitlelerin; algı düzeyleri, bilgi birikimleri ve tecrübeleri çok farklıdır. Hazırlıklı konuşmalar belli bir amaca göre şekillenir. Genel ifadelerle belirtmek gerekirse bu amaç ya bilgilendirme ya da ikna etmedir. Konuşmacının yapacağı konu hakkında yeterli bilgiye sahip olması gerekir. Bunun için de konuyla ilgili gözlem, inceleme, araştırma yapması; kitap, dergi, makale okuması, konunun uzmanlarıyla ya da ilgililerle görüşüp onlardan çeşitli bilgiler alması gerekebilir.

 

2)  Planlama: Konuşmanın temel bölümleri bu aşamada belirlenir.

 

a) Konuşma planına uygun olarak konuşma kartları hazırlanır.

 

b) Konuşmanın içeriği süreye göre düzenlenir. c) Konuşma metni veya notları hazırlanır.

d) Konuşma metninde kullanılacak görsel ve işitsel araçlar hazırlanır.

e)  Konuşmaya uygun sunu hazırlanır. Konuşma Provası yapılır.

 

 

Her konuşma genellikle konuşmacının uyması gereken bir süreyle sınırlıdır. Konuşmanın içeriğini bu süreye göre ayarlanması, konuşmada her hususa ne kadar değinileceğinin bu süre doğrultusunda belirlenmesi gerekir. Konuşma, elektronik ortamda hazırlanmış bir sunuyla destekleniyorsa konuşma metniyle slâytlar arasında uyum olmalıdır. Konuşma metninin tümünün slâytlarda gösterilmesi doğru değildir. Çünkü dinleyiciler bir taraftan konuşmacıyı dinlemeye bir taraftan da slâytlardaki uzun metinleri okumaya çalışırlar. Bu durum da dinleyicilerin dikkatini dağılır. Konuşma metninde yer alacak bilgiler, A4 dosya kâğıdı yerine 1/4 dosya kâğıdı büyüklüğündeki kartlara yazılıp bu kartlar numaralandırılabilir. Bu durum, konuşmacıya sunum aşamasında pratiklik sağlayabilir. Konuşma yapılacak yerin önceden görülüp burada bir prova yapılması ve konuşma esnasında kullanılacak teknik donanımın (bilgisayar, CD, taşınabilir bellek, tepegöz, projeksiyon, mikrofon, hoparlör vb.) kontrol edilmesi, konuşma esnasında yaşanabilecek bazı soruların önüne geçilmesini sağlayabilir.

3)  Sunum: Konuşmanın yapılması aşamasıdır. Bu aşamada şu hususlar önemlidir:

 

a) Konuşmaya etkili bir başlangıç yapma. b) Konuşmada önemli noktaları vurgulama

 

c) Konuşmayı takip etmeyi kolaylaştıran ifadeler kullanma d) Konuşmada gerektiğinde özetlemelere başvurma

 

e) Teknik donanımı doğru kullanma

 

f) Konuşmayı uygun ifadelerle ve belirlenen sürede tamamlama.

 

Konuşmacıda sunum aşamasında belli bir heyecan ve kaygı olabilir. Kişinin belli bir topluluk karşısında konuşmasından kaynaklanan bu heyecan ve kaygı; bazı bedensel, duygusal ve zihinsel değişimlerle kendini gösterir. Bu bağlamda konuşmacıda orta düzeyde bir heyecan olmalıdır. Bunun çok olması, konuşmanın başarısızlıkla sonuçlanmasına neden olabileceği gibi azı da işin ciddiyetinden uzaklaşılmasına neden olabilir.

Konuşmacı, konuşmanın başında dinleyicilere “Hoş geldiniz!” mesajı vermeli; ardından kendini tanıtıp konuşmanın konusu ve amacıyla ilgili kısa bir bilgi vermelidir.

Konuşmacı özellikle ilk birkaç dakika hızlı konuşmamalı; ses tonunu, cümlelerin başında yükseltip sonunda alçaltmamalıdır. Vurgu ve tonlamalar, konuşmanın içeriğiyle doğrudan ilişkili olmalı, ortamdaki herkes konuşmacının sesini rahatlıkla duyabilmelidir. Konuşmacı, takip edilmesi kolay, yalın, anlaşılır bir dil kullanmalı; abartılı ve yapay söyleyişlerden kaçınmalıdır.

 

KONUŞMAYA ETKİLİ BİR BAŞLANGIÇ YAPMAK İÇİN YAPILMASI GEREKENLER

 

Not: Aşağıda belirtilenler dinleyici kitlesinin niteliği ve bilgi düzeyi dikkate alınmadan yapıldığında konuşmanın ciddiyetine zarar verebilir.

 

a)                  Bir soru sorabilir: Evet-hayırla ya da yalnızca el kaldırmayla cevaplandırılabilecek sorular sorularak konuşmaya başlanabilir.

 

b)                  Etkileyici bir gerçek belirtebilir.

 

c)                  Bir fıkra anlatabilir.

 

d)                  Bir olay anlatabilir.

 

e)                  Alıntı yapılabilir.

5.ÜNİTE: ROMAN – DİL BİLGİSİ: ZAMİR (ADIL)

                Varlık, kavram ve durumları karşılayan kelimelere isim denir. Gerek yazılı gerekse sözlü anlatımlarda varlık, kavram ve durumları karşılamak için genellikle bu varlık, kavram ve durumların isimleri kullanılır; bazen de bunların isimlerini söylemez, geçici olarak bu isimlerin yerini tutan kelimeleri kullanırız. Zamir (Adıl) : İsmin yerini tutan ve isim gibi kullanılabilen kelimelere zamir (adıl) denir.  Zamirler altı başlık altında incelenir.

1.    Kişi (Şahıs) Zamirleri: Kişi isimlerinin yerini tutan zamirlerdir. Türkçede şahıs zamirlerinin sayısı altıdır:

 

Birinci tekil        kişi

Ben    zamiri

 

İkinci   tekil        kişi                               Sen    zamiri

Üçüncü tekil kişi

O     zamiri

 

Birinci çoğul kişi

Biz   zamiri

İkinci   çoğul      kişi

Siz    zamiri

Üçüncü çoğul kişi

Onlar    zamiri

 

 

Bu zamirlerden ben ve biz, konuşan; sen ve siz dinleyen; o ve onlar ise adı geçen kişilerin isimlerinin yerine kullanılır. Örneğin Ali konuşuyor, Fatma onu dinliyorsa Ali konuşma sırasında kendi isminin geçeceği zaman “ben”, Fatma ise isminin geçeceği zaman “sen” zamirini kullanacaktır. Ali kendisi ve Fatma dışında birisinden söz edeceği zaman “o” zamirini kullanacaktır.

 

Not: Ben ve sen zamirleri yönelme durum ekini aldıklarında bu kelimelerin köklerindeki “e” sesi “a” ya dönüşür. Bu istisnai ses olayına kökte ünlü değişikliği denir

 

Örneğin; ben – e/a —- bana             sen – e/a —- sana

Dönüşlük Zamiri: Kişi zamirlerinden daha güçlü bir anlam taşıyan ve iyelik eklerini almış biçimleriyle kullanılan kendi kelimesine “dönüşlülük zamiri” denir. Bu kelimeye dönüşlülük zamiri denmesinin nedeni, bu zamirin, yapılan işin yapana döndüğünü gösteren bir anlam taşımasıdır. Dönüşlülük zamirleri, kişi zamirleri gibi bütün kişi adlarının yerlerine kullanılabilir. Dönüşlülük zamirleri şunlardır: kendim, kendin, kendi/kendisi, kendimiz, kendiniz, kendileri.

3.    İşaret Zamiri: İsimlerin yerini işaret ederek tutan zamirlerdir.

“Ben gazeteyi okuyacağım, sen dergiyi oku!” cümlesi “Ben bunu okuyacağım, sen şunu oku!” şeklinde söylenirse “gazete” ve “dergi” kelimelerinin yerine işaret anlamı taşıyan zamirler kullanılmış olur.

İşaret zamirleri şunlardır: Bu, şu, o, bunlar, şunlar, onlar.*Bunun fiyatı niçin bu kadar yüksek?

*Al bakalım şunu, bir daha da konuşma! *Sigara içmeyin çünkü o, dost görünüp arkanızdan sizin kuyunuzu kazan bir düşmandır.

Not: a) Sıfat ve zarf olarak da kullanılabilen “böyle, şöyle, öyle” kelimeleri iyelik eklerini aldıklarında işaret zamirine dönüşür: böylesi, böyleleri; şöylesi, şöyleleri; öylesi, öyleleri.

Ör: Böyle insanlara acımak doğru değildir. (Sıfat)  Böyle konuşmayın beni üzüyorsunuz. (Zarf)  Böylelerine acımak doğru değildir. (Zamir)

b)    Türkçede hem işaret hem yer anlamı taşıyan işaret zamirleri de vardır: Bura, şura, ora. Bu zamirler “bu, şu, o” sıfatlarının ara kelimesiyle kalıplaşması sonucunda oluşmuştur.

c)   “Bu, şu, o” kelimeleri işaret sıfatı olarak da kullanılabilir. Bunların sıfat olarak kullanılabilmesi için kendilerinden sonra, işaret ettikleri bir ismin gelmesi gerekir.

Ör:       Bu şiir, daha güzel. (Sıfat)    Bu, daha güzel (Zamir)

d)  “O” ve “onlar” zamirlerin kişi zamiri mi işaret zamiri mi olduğu bağlamdan anlaşılır. Bu kelimeler kişi isimlerine yerlerine kullanıldıklarında kişi zamiri, diğer kullanımlarda ise işaret zamiri olur.

Ör: Siz çok anlayışlısınız, onlar, sizin gibi değil. (Kişi Zamiri)  Onları şu rafa yerleştirelim. (İşaret Zamiri)

e)  “Bu, şu, o” zamirleri hâl eklerini aldığında bunlara hâl ekleri arasına zamir n’si denilen bir ünsüz girer.

Ör: Buna, Şundan, Ondan vb.

4. Belgisiz Zamir: İsimlerin yerlerini belirsiz biçimde tutan zamirlerdir.

Ör: O, buraya gelsin.  Biri buraya gelsin.

Bir kişi isminin yerine kullanılan “o” zamirinde herhangi bir belirsizlik yoktur. Çünkü bu kelimenin üçüncü tekil kişiyi karşıladığı bellidir. Ama ikinci cümledeki biri kelimesinde bir belirsizlik vardır. (Kim gelsin; o mu gelsin, ben mi geleyim?)

Falan, filan, herkes, şey gibi birkaç zamirin dışında belgisiz zamirlerin büyük bir bölümü belgisiz sıfatlara iyelik eklerinin getirilmesiyle oluşturulmuştur: başkası, bazısı, bazıları, biri, birisi, birileri, biriniz, birimiz, birçoğu, birkaçı, çoğu, hepimiz, kimi, kimisi, öbürü, öbürleri, öteki, tümü vb.

 

5. Soru Zamiri: İsimlerin yerlerini soru anlamlı kelimelerle tutan zamirlerdir. Bu zamirlerin cevapları ya bir isim ya da ismin yerini tutan bir zamirdir.

Ör: Kime haber verdin? —- Ona Haber verdim. Kime ve Ona sözcükleri kişi zamiridir.

Not: a) “Ne” kelimesi “hangi” anlamında kullanıldığında soru sıfatı olur. (Ne işle uğraşıyorsunuz? “Sıfat”)

b) “Kim, ne, nere” gibi birkaç soru zamirinin dışında bütün soru zamirleri soru sıfatlarına iyelik eklerinin getirilmesiyle oluşturulmuştur. Hangisi, kaçı, kaçıncısı vb.

Ör: Hangi elbiseyi beğendin? (Soru Sıfatı)  Sen hangisini beğendin? (Soru Zamiri)

c) Zamirler belirtili ve zincirleme isim tamlamalarında görev alabilir.

6. İlgi Zamiri: İsim tamlamalarında tamlanan görevinde kullanılan unsurun yerine geçen –ki ekine ilgi zamiri denir. İlgi zamiri de diğer zamirler gibi isimlerin yerini geçici olarak tutan bir unsurdur. Onu diğer zamirlerden ayıran özellik, kelime değil, ek olmasıdır.

 

 5) Değerlendirme(Evaluate)

Mevcut İşleniş:

A.)     METNİ ANLAMA VE ÇÖZÜMLEME: İşlenen metinlerle ilgili sorular çözülür.

 

B.)    ÖLÇME- DEĞERLENDİRME:

·         Verilen sorular yanıtlanarak ve konu tekrar edilerek kazanımlar değerlendirilecektir.

·         Ders kitabında verilen sorular cevaplanarak Öğrenci Kazanımları/Hedef ve Davranışlara ulaşılıp ulaşılamadığı değerlendirilecektir.

·         Yazma etkinliği ve sözlü iletişim etkinliği uygulanarak ölçekler doldurulacaktır.

C.)    ÖZ DEĞERLENDİRME FORMU: Form doldurularak değerlendirilecektir.

Ekrem YEKREK                                                                                

Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni                                                                    

İndirmek için aşağıdaki linke tıklayınız.

5.ünite roman konusu

Yazdır

Yazar hakkında

admin

Yorum yap