Kazanma ümidi çok önemli bir konudur. Daha önceki yazımızda kaybetme korkusu hakkında görüşlerimizi açıklamaya çalışmıştık. Kaybetme korkusunun takıntıya dönüşmesinin insan hayatını olumsuz etkilediğinden bahisle bu korkuyu yenen insanların hayatlarının yönünü olumsuzdan olumluya çevirme imkanına sahip olabileceğine değinmiştik.
Bu yazımızda sizlere kazanma ümidinden bahsetmek istiyoruz. Kaybetme korkusu ile kazanma ümidi birbirleri ile yakından ilgili kavramlardır. Çünkü birinin mevcudiyeti diğerini ortamdan uzaklaştırır. Yani kazanma ümidi ile donanmış bir birey otomatikman kaybetme korkusunu yok etmiş demektir. Tersi de doğrudur: Kaybetme korkusu yaşayan bir birey kazanma ümidi yaşayamaz.
İnsan yaşantısının psikolojik alt yapısı genelde çocukluk çağlarında atılmaktadır. Davranış gelişiminin tamamına yakını 0-6 yaş çocukluk döneminde gelişmektedir. Sonraki çağlarda bu gelişim azalmaktadır. Ancak yine de eğitimciler insan hayatının tamamında olumlu davranış kazandırmayı hedeflemekte, olumsuz davranışı da değiştirmeye çalışmaktadırlar.
Bizler bireyin yaşamının sonuna kadar davranışlarının değiştirilmesi ve geliştirilmesinin mümkün olduğunu düşünerek olumlu davranış kazandırma konusunda çalışmalarımıza devam etmek durumundayız. Ancak bu konuda en fazla eğitim öğretim çağlarında verim sağlayabileceğimizi de gözden kaçırmamak gerekmektedir.
Kazanma ümidini geliştirmek için kaybetme korkusunu yok etmeliyiz.
Daha önceki yazımızda öğrencilik çağlarında çocuklarımızdan mutlak başarı beklediğimizi, bu beklentinin çocuklarımızı olumsuz etkilediğinden bahsederek mükemmeliyetçi yaklaşımın zararlarına vurgu yapmıştık. Ancak kaybetme korkusunun yok edilme aşamalarını anlatma imkanı bulamamıştık.
Kaybetme korkusunu nasıl yeneriz.
Doğal olarak her anne baba çocuklarının başarılı olmasını ister. Belki bu beklentide bir yere kadar haklılık payları da vardır denilebilir. Çünkü eğitim sistemimiz “Altta kalanın canı çıksın.” mantığı ile çalışmaktadır. Bu koşuşturmaya ayak uydurmak için çocuklarımızın başarılı olmasını beklemek normaldir. Fakat anne babaların gözden kaçırdığı bazı şeyler vardır: Bazen çocuklarımıza faydalı olalım derken zarar bile verebiliriz.
Farklı olanı deneyelim.
Toplum olarak sistematik düşünmeyi alışkanlık haline getiremediğimiz için aynı yöntemleri denemeye devam etmekteyiz. Bu tutum eğitimli insanlarımızda bile böyledir. Oysa başarıyı yakalamak için farklı yöntem ve teknikleri denemeyi alışkanlık haline getirebilmeliyiz.
Eğitimcilerimize büyük görevler düşmektedir.
Diyelim ki bir öğretmen satranç oynarken yenilmekten çok korkan bir öğrencisine yenildiği oyunun sonunda ödül veriyor. Böyle sıra dışı bir yaklaşım hem satrançta yenilen öğrencinin heyecanını yok eder hem de olaylara farklı bir açıdan bakabilme fikrinin gelişmesini sağlar.
Aynı şekilde futbol oyununda yenen takıma ödül vermek yerine yenilen takıma ödül vermek, öğrencilerin kaybetme endişesini yok ederken kaybetmenin de doğal bir sonuç olduğu fikrinin yerleşmesine katkı sağlar. Yenilgi sonunda ödül alan öğrenciler kaybetme korkusunun takıntıya dönüşmesinden kurtulmuş olurlar.
Yukarıdaki örnekler çoğaltılabilir. Örneklerden kasıt: Olaylara farklı bir açıdan yaklaşabilme becerisini geliştirebilmektir. Bizler olayları farklı yorumlayabilirsek farklı sonuçları da elde etmiş oluruz. Yazımızın konusu olması sebebiyle kaybetme korkusunu bu şekilde aşabilirsek kazanma ümidini de aşılamış olabiliriz.