Yapı Kredi Yayınları-2018
1.Baskı:1957
Fazla şiirden öldü, Edip Cansever!
Daha kahvenizden üçüncü yudum alamadan kitabın bittiğine şahit olacaksınız. Tek solukta, tek rakamlı zamanda. Sevgiye yolculuğun tez canlılığı adeta. Aşk-ı tasvirin belki de boyut atlaması. Peki, az kelimeyle içinde dünyaları barındıran bir hayat inşa eden şair Edip Cansever kimdir?
“Bana sen olmalıydın, kovulmalarından ötürü sığınacak
Ama hep biz oluyoruz dünyada
Biz
Derinlik.”
8 Ağustos 1928’de doğdu. İstanbul Erkek Lisesini bitirdi. Kapalıçarşı’da antika dükkanı olduğu söyleniyor bazı kaynaklarda halı dükkanı olduğuna dair bilgiler verilmiştir. İlk şiiri “Nokta’’ dergisinde yayımlanmıştır. Şiirlerinde dizeyi düzyazıya yaklaştırmıştır. Alışılmışın dışında dizeleri mevcuttur. Varoluşçuluk akımının etkisinde kaldığından düşünce yönü ağır basan şiirler yazmıştır.
“Hey gidi duyumuna yandığımın dünyası
Alıp vereceğin olacak ille
Aşk maşk buz gibi yaşayacaksın.”
İkinci Yeni şiirinin en önemli şairlerinden olmasının yanında Türk şiirinin en sıra dışı üslubuna sahip sanatçılarındandır. En önemli özelliklerinden biri de her yeniliğe açık olmasıdır ve de ilk katılan olmayı sevmesidir.
“Sabahlarınız gibidir beni sevmek, horozun renkleri gibidir
Beni sevdiniz mi? Yangındır artık parmaklarınız.”
1957’de yayımlanan Yerçekimli Karanfil kitabıyla 1958 Yeditepe Şiir Armağanını kazanmıştır. Türk şiirine hüzün ve yalnızlığı miras olarak bırakmıştır. Ayrıca çocuk küsüşmelerinin de ortağı olunmaması gerektiğini de bilhassa tembihlemiştir.
Başlarda şiire pek alışık değildir, Edip Cansever. Hatta şiire olan bağlılığını da Kapalıçarşı’daki dükkanının yanmasına bağlar. Dükkanı yanmasa şiirle filan uğraşmayacağını da yakınlarına söylediği bilinmekte. Şiir yazmasının yanında bir alışkanlığı da alkol almak olan şair, tahmin edilenin aksine alkollüyken şiir yazmadığını söylemiştir bir demecinde. Demeçte geçen cümleler şu şekildedir: “Ben çok sağlıklı bir kafayla yazarım. Hem sağlıklı bir kafayla hem de ufak tefek mutluluklarla şiir yazmayı deniyorum, ya da yapabiliyorum. Örneğin, bazen meyhanede içerken aklıma bir şey gelir, garsondan bir tükenmez kalem alırım, kağıt peçeteye bir şeyler yazarım. Bu bir huy, yıllardır yaparım bunu; ama şimdiye kadar oradan bir dize çıkardığımı bilmem.” sözleriyle kendisini savunmuştur. İkna olmadıysanız bir küple şiir okumayı öneririm.
” Sanki bir tarih içindeyiz, günaydın minyatürler!
Üç köle uzanık bir dünyayı imzalayaraktan
Ansızın dört köşe, ansızın ehram
En duymalı yerlerinde bir sessizlik
Güneşin çok parladığı bir arka
Başları dünyadan dışarıya sarkıyor
Bozgunda çiçekler örneği; duyulmaz bağırtılarla
Şimdi bir tarihi sürdürüyor
Yüzünün gizlerinde üç kişi
Deli ediyor onları Mısır’da
Bir insan az
Bir insan inana inana.’’