İlköğretimde Karne ve Sınav Uygulaması Kaldırılmalıdır
Öğrenim hayatında yapmış olduğumuz sınavlar öğrencilerimizin akademik performansını belirlemek adına faydalı ve gerekli bir yöntem gibi görülmekle birlikte bu duruma farklı bir açıdan bakacak olursak belki de sınav ve karne uygulamasının gereksiz hatta zararlı olduğunu düşünebiliriz.
Yapmış olduğumuz sınavlar öğrenci başarını ölçtüğü gibi aynı zamanda öğrenci başarısızlığını da ölçmektedir. Yani eğitimciler başarılı öğrenciyi ‘’başarılısın’’ diyerek onurlandırırken, başarısız öğrenciyi de ‘’başarısızsın’’ diye rencide etmektedir. Gelişim çağındaki pek çok öğrenci yetişkin bir insan gibi olumsuz sonuçları kabullenememekte ve duygusal olarak yaralanmaktadır.
Bizler neden bazı öğrencilerimize tembel/başarısız yaftasını vuruyoruz ki?
Eğitimciler olarak her zaman ‘’eğitimde cezadan çok ödülü ön plana çıkarmalıyız’’ görüşünü dillendirdiğimiz halde ne yazık ki; cezalandırma yöntemine çok sık başvurmaktayız.
Öğrencilerimizin değerlendirilmesinde akademik bir zorunluluk olmadığı ilköğretim çağlarında onları sürekli sınava tabi tutarak adeta bir yarış atına çevirerek ders başarısı beklenilen düzeyde olmayan öğrencilerimizi tembel moduna sokmaktayız.
Eğitimcilerimiz her zaman ’’ Önemli olan sonuç değildir; süreçtir’’ demezler mi? Hatta karnesinde zayıf notu olan öğrencilerimizi ‘’kırmayın, incitmeyin, sonuca odaklanmayın, onların gayretlerini ödüllendirin’’ demezler mi? Peki bizler neden sonuca yönelik değerlendirme yapıyor ve öğrencilerimizin neden bilinçsiz insanlar tarafından yaralanmasına müsaade ediyoruz ki? Bizler de sürece yönelik değerlendirmeler yapsak, öğrencilerin gayretlerini takdir etsek olmaz mı?
Eğitimciler olarak tecahül-i arif sanatı yapmalı; kimi öğrencilerimizin seviyelerinin düşük olduğunu bilsek bile bu durumu onlara hissettirmemeli onlara sadece ‘’şu konulara biraz daha gayret göster’’ gibi cümlelerle yardımcı olmalıyız.
Önemli olan öğrencilerimize yapmış olduğumuz sınavların sonuçları değil; onların halet-i ruhiyeleri yani içinde bulundukları psikolojidir. Çok defa vasat bir öğrencinin olumlu motivasyon sayesinde sınıftaki en başarılı öğrencilerin seviyelerine ulaşabildiği gibi; çok başarılı öğrencilerin de yaşamış oldukları bazı olumsuzluklardan dolayı sınıf seviyesinin çok altına düştüğü de gözlenmiştir.
O halde ilköğretim öğrencilerimizi ortaöğretim kurumlarına yerleştirinceye kadar yani TEOG sınavlarına girinceye kadar akademik anlamda(sınıf geçme kalma anlamında) sınava tabi tutmamalı, sadece öğretmenlerin, öğrencilerinin seviyelerini öğrenmek ve eksik kalan konularda onları yönlendirmek amacıyla gerekli gördüğünde yapacakları sınavlara tabi tutmalıyız.
Eğitimci Yazar Fatih Pınar