Çalışarak elde ettiğimiz gelirlerimizle aile ihtiyaçlarımızı karşılamaya çalışıyoruz. Bu ihtiyaçların ne kadarı zorunlu ve gerçek ihtiyaç, ne kadarı da ihtiyaç olmadığı halde bizlere ihtiyaçmış gibi lanse edilen faktörler.
Kimi zaman alışveriş merkezlerinden harcamayı tasarladığımız paranın beş on katını harcayarak çıktığımız çok olmuştur. Mağazalardaki ürünlerin albenilerine bizlerdeki para harcama hırsı da eklenince bazen pişman bile olabileceğimiz sonuçlarla karşı karşıya kalmaktayız.
Hep düşünmüşümdür “bereket dediğimiz şey’’ gerçekte nedir?
Kıt imkanlarıyla veya tek maaşıyla evini ve arabasını alan insanları gördüğümüzde bunu nasıl yaptıklarını biraz da farkında olmadığımız bir kıskançlık duygusuyla sorgulayabiliyoruz. Oysa düşük gelirli insanların büyük çoğunluğu imkanlarının çok kısıtlı olduğunu bildiklerinden; bunları çok rantabl kullanıyor, gereksiz harcamalara girmiyor sonuçta bu tutumları karşılarına bir ürün olarak çıkıyor yani başlangıçtaki bu dezavantajları bilinçli ailelere avantaj olarak geri dönüyor.
Bazen kısa vadede olumsuz olarak düşündüğümüz şeyler uzun vadede bizim için çok hayırlı olabiliyor. Galiba biraz da bildik kalıplardan kurtulup her durumdan hayırlı bir sonuç çıkarmaya odaklanmak gerekiyor.
Toplum standartlarının üstünde gelire sahip olan insanlar ise doğal olarak dünya nimetlerinden fazlasıyla istifade etmek istiyor; arabalarının modelini yükseltmek, yaşamış oldukları evlerinden daha iyi ve güzelini almak, sıklıkla mobilyalarını değiştirmek, yılda birkaç kez tatile gitmek gibi çabaların içinde olabiliyorlar.
İmkanlar nispetinde parası olan insan için tabii ki dünyanın nimetlerinden yararlanmasının ayıplanacak bir tarafı yok. Varlık içinde müreffeh yaşamak her faninin hakkı.
Paranın verdiği rahatlık lüks yaşama tutkusuyla birleşince insanlar ihtiyaç olmayan şeyleri ihtiyaçmış gibi hissedebiliyor, aile bütçesini aşan harcamalara girebiliyorlar. Bu durum pek çok ailede kredi çekme veya kredi kartına borçlanma şeklinde kendini gösterebiliyor. Sonrasında da altından kalkmakta zorlanacakları güçlüklerle uğraşmak zorunda kalabiliyorlar.
Bu olayları düşündüğümde bazen hiçbir şeyin tek başına avantaj veya dezavantaj olmadığını idrak ediyorum. Bir de Rabbimin: “Sizin hayır bildiğinizde şer, şer bildiğinizde hayır vardır.’’ beyanını başıma taç yapıyorum.
Eğitimci Yazar Fatih Pınar