Yaşam

Eğitimci Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk

 

ziya selcuk

Eğitimcilerin hasretle beklediği konulardan birisi de eğitim öğretimimizin başına eğitimci bir milli eğitim bakanının gelmesiydi. Nasrettin Hoca’nın fıkrasında olduğu gibi “Damdan düşenin halinden damdan düşen anlar.” misali eğitimci bir bakanın eğitimcileri daha iyi anlayacağı beklentisi mevcuttu. Milli Eğitim Bakanı olarak Prof. Dr. Ziya Selçuk Beyefendinin atanmış olması eğitimcileri ciddi manada mutlu etmiştir.

Biz de edebiyatsultani.com olarak Sayın Bakanımız Prof. Dr. Ziya Selçuk Bey’in  eğitim öğretime bakış açısı hakkında kısa bir araştırma yaptık ve tespitlerimizi sizlerle paylaşmak istedik. Şunu peşinen belirtmekte fayda vardır ki; Sayın Bakanımız olaylara çok farklı bir bakış açısı ile bakıyor, eğitim öğretim konusunda ezberleri bozuyor. Milli Eğitim Bakanımızın seminerlerinden derlemiş olduğumuz bazı tespitler şunlardır:

  • Dünya’daki en kaliteli 40 otelden 17 si Türkiye’de iken; en başarılı 500 üniversite arasında hiç üniversitemiz bulunmamaktadır.
  • Günlük hayatta düşünmeden bize verilen görevleri yapıyoruz. Oysa ülkemizin ve eğitimimizin gelişebilmesi için derin ve farklı düşünmeye ihtiyacımız vardır.
  • Teknolojik aletler gibi çeşitli araçlarla zihnimiz meşgul ediliyor ve derin düşünmemiz engelleniyor.
  • Bu çağ sorular çağıdır. Bu çağda iyi soruları soranlar kazanır.
  • Dünya Bankası’nın yapmış olduğu araştırmaya göre artık Amerika’daki başarılı kurumlar eleman alımı yaparken, elemanların okudukları üniversitelere bakmak yerine kişilerin sosyal zekasına ve iletişim becerilerine bakıyorlar. Bu anlayış son zamanlarda ülkemizde de gelişmeye başlamıştır. Vestel son 3 yılda işe aldığı 243 mühendisten yalnızca 4 tanesini ODTÜ veya Hacettepe üniversite mezunları arasından seçmiştir.
  • Dünya devletleri artık teknik anlamda iyi eğitim almanın yeterli olmadığını insan yetiştirirken etik değerlerin göz ardı edilmemesi gerektiği noktasına gelmiş bulunuyor.
  • Dünya üzerinde 1950’li yıllara kadar öğrenme çok önemli iken ellilerden sonra “öğrenmeyi öğrenme” paradigması merkeze alınıyor. 2000’li yıllardan sonra ise “keşif paradigması” rağbet görmeye başlıyor.
  • Günümüzde çocuklarımızın çoğunluğu zamanlarını dijital ortamlarda geçiriyorlar. Onlara faydalı olabilmek için dijital aklımızın yeterli olması gerekiyor. Pek çok ülke çocukların dijital ortamlarına girerek onlara eğitim vermeye ve onların oyunla öğrenmelerinin yöntemlerini bulmaya çalışıyor.
  • Ülkemizde “eğitim şart” diyenler hep başkaları için eğitimin gerekli olduğunu düşünüyorlar, kendisi için “eğitim şart” diyen pek bulunmuyor.
  • Türkiye’de sınıfların kalabalık olması dezavantaj olarak düşünülür, oysa öğretmen iyi yetişmemiş ise sınıfların kalabalık oluşu avantaj bile olabilir. Çünkü öğretmenin öğrencilere verdiği zararın oranı düşmüş olmaktadır.
  • Öğrenci başarısında öğretmenin rolü yüzde otuz civarındadır. Bundan dolayı öğretmene yatırım yapmak çok önemlidir. Öğretmeni beslemezseniz öğretmenler öğrencilerini yerler.
  • Bundan 20 sene önce insanlar öğrendiklerinin yüzde 75’ini kullanırken günümüzde ancak yüzde 2’sini kullanmaktadırlar.

Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ziya Selçuk’un  eğitim öğretim ile ilgili bunlardan başka çok değerli fikirleri mevcuttur. Biz burada kısa bir derleme yapmaya çalıştık. Milli Eğitim Bakanımızın eğitim öğretim ile ilgili kitaplarını okuyarak daha fazla bilgiye ulaşma imkanına sahip olabiliriz.

 PROF. DR. ZİYA SELÇUK’UN ESERLERİ ŞUNLARDIR:

  • İnsan İlişkilerinde Kendini Açma
  • Gelişim ve Öğrenme
  • Okul Deneyimi ve Uygulama
  • Dikkat Eksikliği ve Hiperaktif Çocuklar
  • Sınıf İçi Rehberlik Uygulamaları

 

Yazdır

Yazar hakkında

Fatih Pınar

2 yorumlar

  • YENİ MEB BAKANI ZİYA SELÇUK’TAN NOTLAR

    – İleride robotlardan dolayı çocuklarımız iş hayatına atılamayacaklar. İşten atılacaklar. O yüzden okullar robotların beceremeyeceği alanlara, yani temel insani özelliklerin geliştirilmesine yoğunlaşmalı.

    – Eskiden şekeri sadece zenginler yermiş. Bu yüzden bazı insanlar ne kadar zengin olduklarını göstermek için dişlerini çürütürlermiş. Çürütemezlerse de siyaha boyarlarmış. Biz de bugün ne kadar başarılı olduğumuzu göstermek için çocuklarımızı çürütüyoruz.

    – Karnenin sol tarafı talim, sağ tarafı terbiyedir. Sol tarafa yazılacak notlar için kurulan sistemleri, altyapıyı ve bürokrasiyi düşünün. Bir de sağ tarafı öğretmenlerin ne şekilde doldurduğunu düşünün. Sonra da terbiyeli çocuklar yetiştirme konusunda ne kadar ciddi olduğumuzu…

    – Eğitim emzirmektir. Yani şefkat, temas ve paylaşım olmadan eğitim olmaz. Şefkatsiz bir emzirme düşünebilir misiniz?

    – Doktorun elinde bir ilaç varsa, ona uygun bir hastalık bulur. Ölçme değerlendirme sistemlerini bir de bu açıdan değerlendirmek lazım. Sayılara işkence yaparsanız, size istediğinizi vereceklerdir.

    – Ortalamadan hızlı olmak, ortalamadan zeki olmak anlamına gelmez. Çocuklar sınavlarda bir veya iki dakikalık sürelerle puan kaybediyorlar. Ama gerçek hayatta öyle problemler var ki, bir ömür sürüyor. Birkaç dakika süren problemlere de genelde ihtiyaç molası deniyor.

    – 21. yüzyıl becerilerinden hangisi Da Vinci veya Mimar Sinan’da yoktu? Mesela İşbirlikçi Problem Çözme becerisinin boyutlarından bir tanesi de şu; “Öğrenci ne zaman dinlemek ne zaman konuşmak gerektiğini bilir.” Peki 13. yüzyılda yaşayan Sadi Şirazi ne demiş; “İnsan ruhunu iki şey karartır. Susulacak yerde konuşmak, konuşulacak yerde susmak.” 800 sene sonra daha tatsız tuzsuz bir cümleyle karşımıza çıkan bu beceri gerçekten 21. yüzyıla ait mi?

    – Eğitim ihraç edilebilir ama ithal edilemez. Kes yapıştır bir sistemle medeniyet tasavvuru mümkün değildir.

    – Bir kere başarısız olmak her şeyin sonu değildir. Ehliyetinizde kaçıncı seferde aldığınız yazıyor mu?

    – Bazı öğretmenler iklim oluşturur. Bazıları da sadece hava durumu sunar. Bu iki öğretmen tipi mutlaka ayrı değerlendirilmeli ve kıymetlendirilmeli.

    – Öğretmen yetiştirmeyi üniversiteye havale ettik. Üniversiteler otuz yıldır iyi öğretmen yetiştiremiyor.
    – Araçları amaç kıldık; sınav kazanmayı sistemin ana gayesine dönüştürdük. ÖSYM bir dakikada soru çözebilenleri başarılı, iki dakikada çözebilenleri başarısız diye etiketlerken, aslında milyonlarca çocuğumuzun kendine olan güvenini yok eden bir kuruma dönüştü. Türkiye’de başarısız olarak etiketlenen onbinlerce çocuğumuz dünyanın iyi üniversitelerinde pekala üstün başarılar ortaya koydular.

    – İyi yapamadığımız şeyleri daha çok yapmaya çalıştık. Hiç kimsenin İngilizce öğrenemediği bir sistemi onbinlerce yeni öğretmen atayarak devam ettirdik.

    – Öğretmen kalitesiyle uğraşmak yerine, bilgisayar alımı, sınav sayısını artırma, öğretmene sınav koyma gibi gereksiz işlere yöneldik.

    Prof. Dr. Ziya Selçuk.

Yorum yap