GAZEL 1
Tutalum zenbîl ile gökden iner meh-pâreler
A begüm yirden mi çıkdı âşık-ı bî-çâreler
İhtiyat itmez misün andan ki ashâb-ı niyâz
Baş açup zârî kılup yirden göğe yalvaralar
Câm-ı lâ’lünle şarâb-ı nâb hem-reng olmasa
Güvleyüp düşmezdi sâgar üstine âvâreler
Âfitâbum yüzün ağ alnun açıkdur gerçi kim
Sâye-vâr arduncadur bir nice yüzi karalar
Ey Necâtî çıkma yoldan aldanup güzellere
Şem’ gibi sanma kim dâim önünce varalar
GAZEL 2
Çıkalı göklere âhım şererî döne döne
Yandı kandil-i sipihrün cigeri döne döne
Ayagı yer mi basar zülfüne ber-dâr olanın
Zevk u şevkîle virür cân u seri döne döne
Sen turup raks idesin karşuna ben boynum egem
İne zülfün koca sen sîm-beri döne döne
Şâm-ı zülfünle gönül mısrı harâb oldı deyü
Sana iletdi kebûter haberi döne döne
Sen olasın deyü yer yer asılub âyîneler
Gelene gidene eyler nazarı döne döne
Ka‘be olmasa kapun ayla gün leyl ü nehâr
Eylemezlerdi tavâf ol güzerî döne döne
Ey necâtî yaraşur mutribî şeh meclisinün
Raks urub okıya bu şi‘r-i teri döne döne
Günümüz Türkçesi ve açıklaması:
1.Ahımın kıvılcımları döne döne göklere çıktığından beri feleğin kandilinin (güneşin) ciğeri döne döne yandı. (Ciğerin yanması, çok üzülmek veya çok acımak anlamında kullanılır. Güneş bile âşığın haline acımakta, bundan dolayı dönüp durmaktadır.)
2.Senin saçına asılanın ayağı yere mi basar? O zevk ve mutlulukla canını ve başını döne döne verir. (Berdâr olmak, asılarak idam edilmek demektir. “Ayağı yer mi basar” sözünde asılan kişinin ayağının yerden kesilmesi anlamı yanı sıra mutluluktan ayağı yerden kesilir, anlamı da bulunmaktadır. Ayrıca ikinci mısrada asılan insanın, havada döne döne canını verdiği de anlatılmaktadır.)
3.Güvercin, Şam şehrini andıran saçınla Mısır ülkesini andıran güzelliğinin harap olduğu haberini döne döne sana iletti. (Şâm kelimesi, Şam şehrinin yanı sıra akşam, karanlık anlamlarını da taşır. Bu anlamıyla saçın kara olması arasında bir ilişki vardır. Mısır, Divan şiirinde hem Mısır ülkesi hem de şehir, memleket anlamına gelir. Güvercinlerin haberci olarak kullanıldığı da bilinmektedir.)
4.Sen kalkıp raks et, saçların inip sen gümüş gibi ak göğüslüyü kucaklasın; bense karşında boynumu eğip durayım! (Olacak iş mi bu?)
5.Senin kapın Kâbe gibi (değerli) olmasaydı ay ve güneş, gece gündüz orayı tekrar tekrar tavaf edip etrafında dönmezlerdi. (Ay ve güneşin sevgilinin kapısının etrafında dönmesi sözü Kâbe’nin etrafında hacıların tavaf maksadıyla dönmesini hatırlatmaktadır.)
6.Yer yer asılmış olan aynalar, sen olabilirsin diye gelen gidene döne döne bakarlar. (Beyitte, bir aynacı dükkânında asılı olan yuvarlak aynaların yavaş yavaş dönmeleri; gelip geçenin sevgili olabileceği düşüncesiyle etrafa döne döne bakmaları olarak düşünülmektedir.)
7.Ey Necati! Padişah meclisinin çalgıcısının bu taze (yeni söylenmiş, temiz) şiiri raks ederek döne döne söylemesi yakışır.
GAZEL 3
Gamzeler kim cân iline tîr-i müjgân yağdurur
Benzer ol Tâtâra kim sihr ile bârân yağdurur
Fürkatünden gözlerüm geh yaş akıdur gâh kan
Yoluna îsâr içün dürr ile mercan yağdurur
Dûd-ı ahumdan duyar ağladuğum halk-ı cihan
Kara yil esdükce bilürler ki tûfân yağdurur
Ol kadar akdi gözümün yaşları kim geldi kan
Şimdiden gerû akan seyl-âbı kandan yağdurur
Leblerünün sâğarından sâki-i îsî-nefes
Cür’a diyu ehl-i meclis üstine cân yağdurur
İşiğünde âhum işiden döker göz yaşların
Nitekim kıble yili esse firâvân yağdurur
San yağar bârân-ı hışm ile tegerg-i pür-belâ
Ol kemân-ebrû kaçan tir ile peykân yağdurur
Zülfün ucından gönüller düşdüğin gören sanur
Ejdehâdur kim ağızdan nâr-ı sûzan yağdurur
Ey Necati kilk-i gevher-bâruna kıymet mi var
Dürr olur her katre kim ol ebr-i nisan yağdurur
GAZEL 4
Eşigüñden gider oldı dil-i âvâre meded
Dostlar olmaya mı bu gama bir çâre meded
Derdüm ol deñlü degildür k’ola şerbetle ‘ilâç
Beni size gerek ise meded ol yâre meded
‘Âkil-i sâbir idüm ‘âşık-ı şeydâ kıldı
Yüz urup yalvaruñ ol gözleri sahhâra meded
Ey gönül dostlaruñ uş anı dilber fâriğ
Meger Allâhdan ire derdüñe bir pâre meded
Ey harîm-i haremüñ dâr-ı şifâ her demde
Şerbet-i vasl ile iriş dil-i bîmâra meded
GAZEL 5
Eser itmez nidelim âh-ı seher-gâh sana
Meğer insaf vere dostum Allâh sana
Hoş olur sohbet-i mey gecede meh-tâb olıcak
Nûr saç meclise gel kim demişiz mâh sana
Nidelim devr sunarsa sana şerbet bana zehr
Bu cihân böyle olur gâh bana gâh sana
Levh-i çehremde okumağa hikâyât-ı gamı
Geceler subha değin şem tutar ah sana
Encümeni reh-ber edinmezse eğer
Şeb-i gamda eremez ‘âşık-ı güm-râh sana
Gece gelmeyeceğin sohbete ey dil biliriz
Hele var gör ki ne yüzden doğar ol mâh sana
Husrevâ kullarının eyle revâ hâcetini
Ki ebed oldu müyesser kamu dil-hâh sana
Ey Necâtî taş iken lâ’l ede hûrşid bigi
Bir nazar eyler ise himmet ile şâh sana
GAZEL 6
Var iken canane gönlüm cana olmaz aşina
Şem’i koyup gayr ile pervane olmaz aşina
Can-ı yüreklendiren sinemdeki peykanıdur
Kalbi âhen olmayan meydana olmaz aşina
Can tabibisün senin geldügün uman hastalar
Hoş dirilür derd ile dermana olmaz aşina
Ey bana sen ağlamakla başa çıkmazsın diyen
Gözi yenmeyen kişi ummana olmaz aşina
Bakmadı benden yana sen mâha uyaldan gönül
İki gün bir kimseye divane olmaz aşina
Niçün ahşamlarsın ağyar ile ey bedr-i temam
Seg bilürsün kim meh’i tabana olmaz aşina
Kısmet-ü bezm-i ezeldür ey Necati bilmiş ol
Aşina bigâne vü bigâne olmaz aşina
GAZEL 7
Beni cevrile öldürse dimen ol yâra kanludur
Halâl olsun ana kanum yiğitdür delikanludur
İşitdüm kim rakîb ölmüş habîbün ömri çok olsun
Kapudan bir seg eksilmiş anı sanman ziyânludur
O mâhı nâ-gehân görsem bana söylemeyüb geçse
Kalur barmağum ağzumda gören dimez ki canludur
Dimişdi öldürem seni ferâh ol tîg-i hışmumla
Dirîgaa ahdine durmaz sanasun Karamanludur
Necâtî ey perî-çihre igen üftâde olmışdur
Yüzinün rengi zerd olmış gözinün yaşı kanlıdur
GAZEL 8
Lâle-hadler yine gülşende neler etmediler
Servi yürütmediler goncayı söyletmediler
Taşradan geldi çemen sahnına bîçaredürür
Devr-i gül sohbetine lâleyi iletmediler
Âdeti hûblarun cevr ü cefâdur ammâ
Bana ettüklerini kimselere etmediler
Hamdülillâh mey-i can-bahş ile sâkilerimüz
Âb-i hayvân ile Kevser suyın istetmediler
Ey Necâti yürî sabreyle elünden ne gelür
Hüblar cevr ü cefâyı kime öğretmediler
GAZEL 9
Bir alay oldu peri şivelü âhû begler
Gözü ahuların alayına yâhû begler.
Bir perî için akar iki gözüm çeşmeleri
Sakının, bilmiş olun ilidir ol su begler.
Kimseye uymayasın ulaşmasın Allah Allah…
Zülf-i bî-dîn ile ol gamze-i cödû begler
Bîvefalıklar eder yoluna canlar verene
Acaba böyle m’olur dünyede hep bu begler.
Ne güzeller, ne Necati, ne selâmün ne aleyk
Fâriğuz idemezüz kimseye tapu, begler
GAZEL 10
Eser etmez n’idelim âh-ı seher-gâh sana
Meğer insâf vere dostum Allah sana
Hoş olur sohbet-i mey gecede mehtâb olıcak
Nûr saç meclise gel kim demişiz mâh sana
N’idelim devr sunarsa sana şerbet bana zehr
Bu cihân böyle olur gâh bana gâh sana
Göz yaşı encümünü rehber edinmezse eger
Şeb-i gamda eremez âşık-ı gümrâh sana
Levh-i çehremde okumağa hikâyât-ı gamı
Geceler subha değin şem’ tutar âh sana
Ey Necâtî taş iken la’l ede hurşîd gibi
Bir nazar eyler ise himmetle şâh sana,
Günümüz Türkçesiyle:
1.Allah sana insaf vermediği takdirde (duaların kabul edildiği) sabah vakti bile çekilen ahlar sana tesir etmez.
2.Gece vakti içki meclisi hele bir de mehtap varsa, hoş olur. Sana ay (gibi güzel) demişiz, o halde meclise gel de (gece vaktindeki ay gibi) nur saç.
3.Bu talih sana şerbet bana zehir sunarsa elimizden ne gelir? Bu dünyanın hali böyledir; bazen bana bazen sana
4.Eğer yıldızlan andıran gözyaşlarını rehber edinmezse gam gecesinde yolunu kaybetmiş olan âşık sana ulaşamaz.
5.Yüzüme yansıyan aşk derdinin hikâyelerini okumak için geceleri sabaha kadar âşığın ateşler kıvılcımlar saçan âhı sana mum tutar
6.Ey Necati! Güzellik ülkesinin sultanı, himmet ile bir bakarsa (madenlere tesir ederek onları kıymetli taşa çeviren) güneş gibi değersiz taşı (böyle bir taşı andıran seni) yakuta çevirir.
Necati’nin gazellerini indirmek için aşağıdaki linke tıklayınız.