Bu iki kelime arasında ne büyük uzaklık var değil mi? Bir öğretmenin siyasetle uğraşması hem imkânsız, hem de bir çok memleketlerin kanunları mucibince yasaktır. Fakat bu siyaset kelimesini biraz aydınlatmalıyız. Bir memlekette iki türlü siyaset vardır:
1. Günün siyaseti.
2. Memleketin umumî siyaseti.
Günün siyasetiyle yalnız bu işe memur olan veya bu işi üzerine almak isteyen kimseler, yani politikacılar, uğraşır. Bütün yurttaşlar da bunu bir havadis ve malûmat kabilinden takip ederler. İçlerinde günün siyasetini neşriyat sahasında takdir eden veya beğenmeyen, bugünkü hükümeti idare edenlere taraftar olan veya onların düşüp yerine başka bir kabinenin çıkmasını isteyen ve bu fikirlerini açıkça söyleyip taraftar aramak suretiyle faaliyete girişen kimseler siyasetle uğraşıyor demektir. Bunların hepsinin millet ve memleket hakkında emelleri ve gayeleri birdir. Yalnız biri bu yoldan, öbürü öte yoldan gitmeği tercih eder. Ve kendi yolunun daha uygun olduğu iddiasında bulunur. Onun için iş başında bulunanların küçük bir hatası, iş başına geçmek isteyenlere hak iddiası için büyük bir fırsat verir ve iş başına geçmek isteyenler hükümetin icraatını daima tenkit ederler. Bu nevi siyasetçilik de ayrıca bir meslektir. İşte öğretmenin bu nevi şeylerle meşgul olması tamamen mânasız ve zararlıdır. Bilfiil uğraşması doğru olmadığı gibi talebeye karşı dedikodusu ile dahi meşgul olmamalıdır. Talebe önünde zamanın siyasetini tenkit ederek ondan şikâyet etmek bir öğretmen için yetişkin olmanın işareti değildir ve tamamen boştur. Üstelik talebe üzerinde çok fena tesir yapar ve yeise düşürür. Günün siyasetinde kusur arayanlar her zaman ve her memlekette bulunabilirler. Fakat o siyasetle bizzat mesleği icabı meşgul olmayanlar için bunu konu edinmek, çeneyi yormaktan başka hiç bir şey hasıl etmez. Bilhassa bugünkü talebe, gençliği ve heyecanı sebebiyle bu nevi şeylerle meşgul olup hocasına sorabilir. Fakat hoca daima talebeyi günün siyasetiyle meşgul olmaktan uzaklaştırmalıdır. Çünkü talebenin seviyesi o siyaseti tamamen idrak etmeye müsait olmadığı gibi, bu nevi şeylerle meşgul olmakla asıl vazifesini ihmal eder. Talebenin vazifesi, bugünkü siyasetle uğraşmak değil, yarınki umumî siyaseti eline almak için bugünden yetişmek, hazırlanmak, yani o gün için kendisine lâzım olan bilgi ve meziyetleri toplamaktır. O, bugünün değil, yarının adamı olduğunu daima hatırlamalıdır. Ve bugünkü siyasetin ancak çok geniş bir bilgi ve tecrübe sistemi ile dönebileceğine inanmalıdır. Öğretmen de yarının siyasetçilerine hitap ettiğini düşünerek onlara bugünden bilgi ve hayat meziyetleri vermeye çalışmalı, bugünün acı hakikatleri olsa bile onlara yarını düşündürerek ümitsizlik telkin etmemelidir. Düşünmelidir ki hükümetler fanî, milletler ebedidir. Yani üç beş sene ömrü olan bir hükümete bağ- lanmak gençliği çok acı sukûtuhayallere düşürebilir. Fakat ebedi olan millet için çalışmak emeli insana hiç sarsılmayacak bir ümit ve kuvvet verir. İlim ve sanat adamları hükümet için değil, millet için çalışırlar. Talebenin de gözünü ve emelini bu ebedî varlığa çevirmeli ve ona daima millet için çalışmak heyecanını aşılamalıdır.
Memleketin umumi siyasetine gelince: Bununla her yurttaş ve her zaman alâkadardır. Umumi siyaset memleketin maddi, manevi, iktisadi bütün kuvvetlerini, her şe yini temsil eder. İlim ve sanat dahi ondan ayrı değildir. Bunun en büyük ocağı mektepler ve en yorulmaz işçisi hocalardır. Çünkü bir memleketin umumî siyaseti o milletin tarihinden doğan ve asırları kucaklayan bir kültür meselesidir. Bunu daha ilk saflardan başlayarak talebeye telkin etmek lazımdır. Bu, tarih, türkçe, dil ve edebiyat, sosyoloji gibi derslerde çok kere saklı olduğu gibi hemen her dersin de ruhuna girebilir. Talebe her dersi ve her türlü bilgiyi bu kültürün heyecanıyla beraber almalı ve her şeyi onun için öğrendiğini hiçbir zaman unutmamalıdır. Memleketin bu umumî siyasetine kayıtsız kalarak yetişen gençlik kaybedilmiş demektir. Çünkü ülküsüz, heyecansız ve kuvvetsizdir. Coğrafi, ilmî ve iktisadi dünya siyaseti içindeki kıymetimiz, milli varlığımızı idame edebilmek ve yükseltmek için nasıl çalışacağımız tespit edilmelidir. Öncülük, milliyetçilik, cumhuriyetçilik, inkılâpçılık bizim umumî siyasetimizin asırlarca değişmeyecek prensipleridir. Öğretmen, bunları öğrenciye ilmî ve şuurlu bir şekilde, her zaman, telkin etmelidir.