Şam-ı Gariban (Muallim Naci)
Geh bir ovada sefer-güzînim
Bî-gânesi şâh-sâye-perver
Geh bir leb-i cûda hoş-nişînim
Perverdesi bîd-i sâye-güster
Cûlar gibi sû-be-sû revândır
Bilmem ne zaman mukîm olur dil
Nekkâd-ı garâib-i cihândır
Hikmet görerek hakîm olur dil
Gâhî çıkıyor be-vefk-i dil-hâh
Bir şehr-i cesîme şâh-râhım
Akşam oluyor da olmuyor gâh
Bir karye müsâdif-i nigâhım
Esnâ-yı seferde çeşm-i im’ân
Gördükçe mevâki-i latîfe
Bulmaz mu tabîatında insân
Bir hâhiş-i celse-i hafîfe
Bir dağ eteğinde şöyle durdum
Çekmişti kenâra şemsi kûh-sâr
Sevdim o güzel yeri oturdum
Teşkîl ediyordu bir çemen-zâr
Düşmüştü şevâhık-i cibâlin
Tâ nısf-ı fezâya dek zılâli
Hâlâ o cibâlin, o zilâlin
Pîş-nazarımdadır hayâli
Eylerdi güzer-gehin zer-endûd
Yer yer görünen ziyâ-yı mevvâc
Âheste revişle zıll-ı memdûd
Bir yandan onu ederdi târâc
Ettikçe letâfetin temâşâ
Kalsın der idim o hâl câvîd
Çok sürmedi ol nezâre hayfâ
Gittikçe azaldı nûr-ı hurşîd
Tenha bırakıp beni nihayet
Mihr oldu nihân, sular karardı
Etrâfını kaplayınca zulmet
Seyyâh-ı garîb fikre vardı
Mahfûf-ı gam oldu şâd gönlüm
Ebr altına girdi âfitâbım
Yârânını etti yâd gönlüm
Oldu mütezâyid ıstırâbım
Çoktan beri dil misâl-i sayyâd
Âvâre-i deşt-i ibtilâdır
Var mı acabâ beni eden yâd
Yârân dediğim de bî-vefâdır
Düşsen dahi bir refîk-i hâsa
Eyler seni dâğ-dâr-ı firkat
Âlemde kusursuz hülâsa
İnsâna kemâl eder refâkat
Bin kıssa-ı bî-kesân yazılsa
Bilmez bunu şahs-ı hâne-perverd
Bir beyt-i edeb-nişân yazılsa
Anlar onu ârif-i cihân-gerd
Tenhâ mı seyâhatim, değildir
Var bir de refîk-i ter-zebânım
Güftârı güzîde tab’ı nâdir
Kimdir? Kalem-i dakîka-dânım
Kalsam ne zamân hazîn ü bî-yâr
Tenşît-i dile inâyet eyler
Verdikçe dimâğa hiddet efkâr
Ben söylerim, ol kitâbet eyler
Fahr-i Acemâneden masûndur
İbrâz-ı hakîkat etmek ister
Bilmekse garaz ne erganûndur
Elhânına dikkat etmek ister
Geh diye başlamasının bir sebebi var mı? Şiirler genellikle sıfatla veya isimle başlar. Şiir alışılmadık bir şekilde başlıyor. İlk iki mısrada ovayla ilgili anlatımlar, diğer iki mısrada nehirle ilgili anlatımlar var. Bu niye böyle? Kendisini beyitlerle yazma alışkanlığından tam kurtaramamış olmasındandır.
Bu şiirin çok dağınık ve gevşek bir tarzı var. Bu şiirdeki yenilik romantik şiir örneklerine benziyor. Lamartin’e bağlamak mümkün. Tabiat manzarası içinde kalmak isteyişi gibi.
Güzel bir tabiat manzarasını seyir ve burada görülen güzellikler anlatılıyor.
Ziya Paşa’yla başlayan dünyanın gidişatı hakkında düşünme Naci’de de var. Bu açıdan Ziya Paşa’ya ve Hamid’e yaklaşıyor.
Rindane tavırda hayata bakmasının rolü var. Dünyayı pek fazla ciddiye almayan gönlünün hevesleri peşinde koşan bir şair görüyoruz.
Kelimeleri yaygın olmayan anlamlarında kullanıyor. Onun fesahatçiliğinin etkisi var (hiddet, feza kelimeleri).
Bu kelimeleri şiir dilimizde olmayan bir anlamda kullanıyor.
İmaj bakımından, ahenk bakımından çok zayıf bir şiir.
Mısralardaki cümle yapıları oldukça acemi. Karışık, keşmekeşlik içerisinde bir şiir.
Kainatı gözlemleyip, gözleminin neticesini veriyor. Hamid’de ve Ziya Paşa’da olduğu gibi dış alemi gözlemleyip birtakım neticelere varıyor.
Şair eskiyle yeniyi, fikir ile hissi birleştirmeye çalışırken homojen bir şey ortaya koymaya çalışıyor.
Şair, tabiata çok acemice bakıyor. Resmin terbiyesine sahip değildi o zamanın toplumu. Şair kasaba kasaba dolaşan saz şairlerine benziyor.