SERENAD
Yeşil pencerenden bir gül at bana,
Işıklarla dolsun kalbimin içi.
Geldim işte mevsim gibi kapına
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.
Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak
Ben aşkımla bahar getirdim sana;
Tozlu yollarından geçtiğim uzak
İklimden şarkılar getirdim sana.
Şeffaf damlalarla titreyen, ağır
Koncanın altında bükülmüş her sak.
Seninçin dallardan süzülen ıtır,
Seninçin karanfil, yasemin zambak…
Bir kuş sesi gelir dudaklarından;
Gözlerin, gönlümde açan nergisler.
Düşen öpüşlerdir dudaklarından
Mor akasyalarda ürperen seher.
Pencerenden bir gül attığın zaman
Işıkla dolacak kalbimin içi.
Geçiyorum mevsim gibi kapından
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.
Ahmet Muhip DRANAS
1.Dörtlük
Nesir:
Bana yeşil pencerenden bir gül at ki böylece kalbimin içi ışıklarla dolsun.
Gözlerimde bulut saçlarımda çığ işte mevsim gibi kapına geldim.
Açıklama:
Şair burada sevgilisini bir gül gibi düşünmektedir. Gül nasıl ki yeşil yapraklar arasından açarsa sevgili de tıpkı yeşil yapraklar arasından açan bir gül gibi pencerenden görünecektir.
Sevgili gül yüzlüdür. Bu bakımdan şair “Yeşil pencerenden bana bir gül at” derken bir kerecik olsun pencereden bana görün, yüzünü göster demektedir.
Kalbin içinin ışıklarla dolması sevinmek, coşmak manasına gelir. Böylece şair, ikinci mısrada eğer sevgilisi kendisine yüzünü gösterirse son derece sevineceğini dile getirmektedir.
Şair dörtlüğün son iki satırında sevgilisinin kapısına gözlerinde bulut saçlarında çiğ olduğu halde geldiğini söylemektedir. Bildiğimiz gibi mevsimler birbirinin ardı sıra habire tekrarlanıp durmaktadır. Böylece şair “Mevsim gibi kapına geldim.” derken defalarca bıkıp usanmadan tekrar tekrar sevgilisinin kapısına geldiğini ona bıkıp usanmadan yalvardığını dile getirmektedir.
“Saçlarımda çiğ, gözlerimde bulut” sözleriyle de üzüntülü ve perişan bir halde olduğunu dile getirmektedir.
“Gül” sevgilinin yüzü yerine kullanılarak bir istiare sanatı yapılmıştır.
“Işıklarla” sözü mecaz olarak sevinmek anlamında kullanılmıştır.
“Mevsim gibi kapına geldim.” sözleriyle bir teşbih yapılmıştır.
“Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ” sözleriyle ise mübalağa yapılmıştır.
2. Dörtlük
Nesir:
Sen yaprak yaprak açılan bir gülsün, ben aşkımla sana baharı getirdim.
Sana tozlu yollarından geçtiğim uzak iklimlerden şarkılar getirdim.
Açıklama:
Şair burada da sevdiğini açılan bir güle benzetmektedir. Güllerin açılması için baharın gelmesi gerekir. Bunun için şair: “Sen her ne kadar bir gül kadar güzelsen de, aşkıyla sana bahar getiren benim.” benim aşkım olmazsa senin güzelliğinin önemi kalmaz demek istemektedir. Gerçekten de atasözünde denildiği gibi “Güzellik bakan gözdedir.” aşk aşık olunanı kusursuz gösterir.
Şair “tozlu yollarından geçtiğim uzak iklimler” sözleriyle, geçen yıllardan bahsetmekte ve aşkının uzun yıllar öncesine dayandığını ifade etmektedir.
“Açılan bir gülsün sen.” sözleriyle sevgili güle benzetilerek teşbih sanatı yapılmıştır.
“Ben aşkımla bahar getirdim sana” sözleriyle mübalağa yapılmıştır.
“Uzak iklimler” sözleri geçmiş yıllar yerine kullanılarak istiare yapılmıştır
3. Dörtlük:
Nesir:
Şeffaf damlarla titreyen ağır goncanın altında her gülün sap kısmı bükülmüş.
Dallardan süzülen koku senin için, karanfil, yasemin ve zambak senin içindir.
Açıklama:
Burada yağışlı yağmurlu bir havada bir gül bahçesi manzarası çizilmek istenmiştir. Bu manzara içinde güller yağmur damlalarının altında eğilmişler ve dallardan köklere doğru sular sızmakta, bu sızan sularla etrafa kokular yayılmaktadır.
Şair burada her şeyin, bütün güzelliklerin, güzel kokuların sevgili için olduğunu söylemek istiyor.
Gülün dalından süzülen kokular, karanfiller, yaseminler, zambaklar hep sevgili içindir. Buradaki “ıtır, karanfil, yasemin ve zambak” sözleri güzellikleri ifade etmek içi kullanılmıştır. Dolayısıyla bütün güzellikler, güzel şeyler sevgili içindir.
“Senin için” sözleri kullanılarak bir tekrir sanatı yapılmıştır.
Dörtlüğün son iki satırındaki ifadeler mübalağalıdır.
4. Dörtlük:
Nesir:
Dudaklarından bir kuş sesi gelir, senin gözlerin gönlümde açan nergisler gibidir.
Mor akasyalarda ürperen seherler senin dudaklarından düşen öpücüklerdir.
Açıklama:
Burada sevgilinin güzelliklerinden bahsedilmektedir. “Bir kuş sesi gelir dudaklarından” sözleriyle sevgilinin sesinin çok güzel olduğu ifade edilmektedir.
İkinci mısradaki: “Gözlerin gönlümde açan nergislerdir.” sözleriyle de sevgilinin gözlerinin güzelliği ve baygın bakışlarının etkileyiciliği dile getirilmiştir. Çünkü nergis uyuşturucugillerden bir çiçektir, baygın bakışı ifade eder. Böylece, şair burada sevgilinin baygın bakışlarının ve gözlerinin gönlüne tesir ettiğini ifade etmektedir.
Son iki mısrada ise; sevgilinin dudaklarının güzelliği yanında öpücüklerinin dayanılmazlığı da dile getirilmektedir.
“Bir kuş sesi gelir dudaklarından” sözleriyle istiare sanatı yapılmıştır. Kuş sesi sevgilinin sesi yerine kullanılmıştır.
“Gözlerin gönlümde açan nergisler” sözleriyle gözler nergis çiçeğine benzetilerek teşbih sanatı yapılmıştır.
Son iki dizede iç içe benzetmeler yapılmıştır.
“Ürperen seher” sözleriyle teşhis sanatı yapılmıştır. Çünkü ürpermek insani bir özelliktir.
5. Dörtlük:
Nesir:
Bana pencerenden bir gül attığın zaman, kalbimin içi ışıklarla dolacak.
Gözlerimde bulut, saçlarımda çığ mevsim gibi kapından geçiyorum.
Açıklama:
Bu dörtlükte şair sevgilisine : “Pencerenden bana bir gül attığın zaman yani, bana pencerenden bir gül gibi güzel olan yüzünü gösterdiğin zaman kalbimin içi sevinçle dolacak, çok sevineceğim.” diyor.
Şiirin ilk dörtlüğünde ise sevgilisine: “Yeşil pencerenden bana bir gül at ki kalbimin içi ışıkla dolsun, yani gül gibi güzel olan yüzünü bana göster, diyordu.
Yine şair şiirin ilk dörtlüğünden sevgilisine kapına geldim derken burada geçip gittiğini söylemektedir.
Her ne kadar şiirin ilk dörtlüğüyle son dörtlüğü arasında bir benzerlik var gibi görünüyorsa da, gerçekte farklı şeyler söylenmektedir. Bu durum bir yerde Ahmet Muhip Dranas’ın şiirlerinin bir özelliği gibidir. Diğer şiirlerinde de buna benzer durumla karşılaşırız.
“Gül” sözü sevgilinin yüzü yerine kullanılarak bir istiare sanatı yapılmıştır.
“Işık” sözü mecaz olarak sevinmek anlamında kullanılmıştır.
“Geçiyordum mecnun gibi kapından” sözleriyle şair kendini mevsime benzeterek bir teşbih yapılmıştır.
Son mısrayla mübalağa yapılmıştır.
Şiirle ilgili sorular ve cevapları:
1. Sevgilinin penceresi niçin yeşildir? Sevgilisinin attığı gülün anlamını düşünerek açıklayınız.
Şair sevdiğini arzulanan, ulaşılmak istenen bir gül gibi düşündüğünü görmekteyiz. Gül nasıl ki yeşil yapraklar arasında görünüyorsa şair sevdiğinin de yeşil penceresinden görünmesini ve kendisine bir gül verecek olan gül fidanı gibi düşünmektedir.
Sevgilinin pencereden bir gül atması demek, gül gibi olan yüzünü göstermesi demektir.
2. “Kalbin içinin ışıkla dolması”, “mevsim”, “bulut” ve “çiğ” kelimeleriyle gerçekte ne anlatılmak isteniyor? Mevsim hangi mevsimdir? Niçin?
“Kalbimin içinin ışıkla dolması” “mevsim” “bulut” “çiğ” kelimeleriyle şair aşkını, sevgisini dile getirmektedir.
Kalbinin ışıkla dolması, sevinmesi, mutlu olması anlamını taşımaktadır. Sevgili kendisine bir gül atarak ona karşı ilgisiz olmadığını gösterecek, böylece şairin kalbi sonsuz bir sevinçle dolacaktır.
Mevsimler sürekli tekrar eder dururlar. Şair böylece “Mevsim gibi kapına geldim.” derken bıkıp usanmadan sevgilisine geldiğini; “gözlerimde bulut saçlarımda çiğ” sözleriyle de aşkının büyüklüğünden dolayı çektiği ıstırabı dile getiriyor.
Burada bahsedilen mevsim bahardır. Çünkü bahar ışıklıdır, bulutludur ve bu mevsimde çiğ yağar.
3. Şair sevgilisini hangi çiçeğe benzetiyor? Aşkının bahar getirmesi ile ilkbaharda güllerde meydana gelen değişiklik arasında nasıl bir ilgi vardır? Açılmış gülün halk ve klasik edebiyatımızdaki anlamını düşünerek açıklayınız.
Şair sevgilisini güle benzetiyor.
Bahar gelince güller yapraklanır, tomurcuk haline gelir, goncalaşır ve nihayet açar. Edebiyatta açılmış gül olgun ve aşka karşılık vermiş sevgili anlamındadır. Bu bakımdan şairin aşkının baharı getirmesiyle ilkbaharda güllerde meydana gelen değişiklikler arasında ilgi vardır.
4. Üçüncü dörtlükte şair bir gül fidanının yağmur sonrası hangi durumunu bize anlatmaya çalışıyor? Niçin bütün koku sevgiliye ait?
Şair yağmur sonrası gül fidanının yapraklarında biriken su damlacıklarının ağırlığıyla dalların büküldüğünü ve bu dallardan suların sızdığını anlatmaya çalışıyor.
Her şeyin, bütün çabaların, akıtılan gözyaşlarının bütün güzelliklerin kaynağı sevgilidir. Bunun için bütün kokular, güzel şeyler hep sevgili içindir, sevgiliye aittir.
5. Şair, sevgilisinin sesini, gözlerini hangi benzetmelerle anlatıyor? Gösteriniz.
Şair sevgilisinin sesini, kuş sesine; gözlerini, gönlünde açan nergislere benzeterek anlatıyor.
“Bir kuş sesi gelir dudaklarından
Gözlerin gönlümde açan nergisler.” mısralarında olduğu gibi.
6. Birinci dörtlükle, son dörtlük arasındaki farklı noktaları bulunuz. Şairin bu iki dörtlükte anlatmak istediği düşünce nedir?
Birinci dörtlükte şair, sevgilisinin kendisine bir gül atmasını isteyerek ondan sonra olacakları sıralıyor. Son dörtlükte ise şayet sevgilisi kendisine bir gül atacak olursa ve bu gülü attığı zaman olacakları ifade ediyor. Yine birinci dörtlükte şair, sevgilisinin kapısına geldiğini son dörtlükte ise geçip gittiğini söylüyor.
Birinci dörtlükte şair, sevgilisinin kapısına tıpkı bir mevsim gibi geldiğini, gözlerinin yaşlı, saçlarının dağınık olduğunu, eğer sevgilisi ona bir gül atarsa yani güle benzeyen yüzünü gösterirse kalbinin sonsuz bir sevinçle dolacağını söylüyor.
Son dörtlükte ise şair sevgilisinin kapısından gözleri buğulu saçları dağınık geçip gittiğini, sevgilisinin penceresinden ona bir gül attığı zaman, yani atacak olursa kalbinin sevinçlere boğulacağını dile getiriyor.
7. Şiirin şekil özelliklerini daha önce okuduğunuz şiirlerle karşılaştırınız. Şiiri öz bakımından “Sanat” şiiriyle karşılaştırınız.
Daha önce ölçülü ve kafiyeli şiirlerin yanı sıra serbest şiirler de okuduk. Diğer şiirlerden bazılarının serbest olmalarına, kafiyelerinin düzensiz olmasına karşılık bu şiirin hece ölçüsüyle yazıldığını, kafiye örgüsünün düzenli olduğunu, kafiyelerinin sağlam olduğunu görmekteyiz.
Şair böylece vezinli ve kafiyeli bir şiir yazmıştır. Her dörtlüğün bağımsız bir şekilde kafiyelenmiş olması bakımından “Sanat” şiirine benzemektedir.
Sanat şiiri toplumcu bir anlayışla yazılmıştır. Şair toplumsal değerlere önem verir, toplumun problemlerine değinir. Serenad şiiri ise ferdi bir şiirdir. Şair sevgilisine olan aşk duygularını dile getirmiştir. Sanat şiiri “biz” şiiri, bu şiir ise “ben” şiiridir.
bana yaprak ağır
içi sana sak
kapına uzak ıtır
çiğ sana zambak
dudaklarından zaman
nergisler içi
dudaklarından kapından
seher çiğ
8. Şiirin tamamı bir söz sanatı üzerine kurulmuştur. Bu sanatı bulunuz.
“Geldim mevsim gibi kapına” , “Açılan bir gülsün sen” , “Bir kuş sesi gelir dudaklarından” , “Gözlerin gönlümde açan nergisler” , “Dudakların düşen öpüşlerdir, mor akasyalarda ürperen seher” mısralarında olduğu gibi şiir teşbih sanatı üzerine kurulmuştur.
9. Şiirde başka söz sanatları varsa gösteriniz. Şair ahenk unsuru olarak yalnızca kafiye kullanmıştır. Burada bulunan başlıca ahenk unsurlarını gösteriniz.
“Işıklarla dolsun kalbimin içi” sözlerinde mecaz vardır.
“Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ” sözleriyle mübalağa yapılmıştır.
“Tozlu yollarından geçtiğim uzak iklimlerden” sözleri insan ömrünün geçen yılları yerine kullanılarak istiare yapılmıştır.
“Ürperen seher” sözleriyle teşhis sanatı yapılmıştır.
Şiirde ahenk unsuru olarak birinci sırada kafiye kullanılmıştır. Bunun dışında; yer yer yapılan tekrarlar “yaprak yaprak” “senin için v.b. gibi” ve ilk dörtlüğün küçük bir değişiklikle sonda tekrarlanması kullanılan ahenk unsurlarıdır.
Şiirle İlgili Bilgiler:
Serenad, Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının en güzel şiirlerinden biridir. Bu güzelliğin temel sebeplerinden biri şiirdeki bütünlüktür. Dranas’ın duyguları, düşünce tarzı, mısralar arasındaki ilişki ve şiirin tamamındaki başlayış ve bitiş arasında başarılı bir bütünlük sağlanmıştır. Şiir sevgilinin pencereden bir gül atması isteği ile başlıyor ve eğer sevgili bu gülü atarsa neler olacaktır onu anlatan mısralarla sona eriyor.
Bütünlüğü sağlayan unsurlardan biri budur. İkincisi şiirin bütününde sevgili, gül, fidan, çiğ, yaprak gibi birbirini tamamlayan kavramlarla iç içe kullanılarak bütünlük tamamlanmıştır.
Bu şiirde şairin kullandığı orijinal hayal ve benzetme unsurlarına imaj diyoruz. Bu şiirde sanatçı birden fazla imaj kullanarak duygularını anlatmaktadır. “Yeşil pencerenden bir gül at bana” derken sevgilisinin penceresinin yeşil olmasıyla gül fidanının yapraklarının yeşilliği arasında, sevgilinin yüzüyle gül çiçeği arasında bir ilgi kurmaktadır. Böylece sanatçı bize açıkça söylememekle birlikte kelimelerin anlamını araştırınca sevgilisini bir gül fidanına benzettiği anlaşılmaktadır.
Şiir vezinli, kafiyeli bir şiirdir. Ölçü olarak hece ölçüsü kullanılmıştır. Kafiye olarak da her dörtlükte bağımsız kafiye şeması kullanılmıştır. Bu özelliği ile şekil olarak Kaldırımlar şiirinin yapısıyla aynı yapıdadır.
İlk döneme ait şiiridir. Romantik bir üslupla kaleme alınmıştır. Görüş dergisinde yayınlanır.( Görüş dergisini Tanpınar ve Haşim çıkarıyordu.)
Serenad Batılı bir musiki terimidir. Bir enstrüman eşliğinde erkeğin aşkını yansıtması, Batılı yaşam tarzında bulunan bir durumdur.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında birçok Serenad şiiri yayınlanır en güzeli Dranas’a ait olandır.
Şair sevdiğinin aşkı ile coşmuştur, Serenad yapar. Sevdiği pencereden bir gül atarsa ilgisi karşılıksız kalmayacaktır.
Somut olmayan birtakım unsurlarla somut hale getirilmeye uğraşılan sevgili vardır. Somutlaştırmada tabiat unsurları kullanılır.
Açan gülsün sen yaprak yaprak
Gözlerin, gönlümde açan nergisler
Tabiat unsurları sevgiliyi benzetmeye yarayan öğelerdir. Bazı tabiat unsurları da sevgili var olduğu için vardır.
Düşen öpüşlerdir dudaklarından
Mor akasyalarda ürperen seher.
Şair sevgilinin kapısına mevsim gibi gelir(gülün açılma mevsimi: ilkbahar)
Divan şiiri geleneğinde kullanılan unsurlar: sevgilinin güle benzetilmesi, gözlerin nergise benzetilmesi.
Aşığın değişik diyarları dolaşması, halk hikayelerinden gelen bir özelliktir.
Şair Cumhuriyet şiirini besleyen üç kaynağı da kullanır: Divan Şiiri, Halk Şiiri, Batı Şiiri.
Kelimeler titizlikle seçilir. Söyleyiş ile muhteva arasında birlik sağlanır.
Zaman eklerinin değiştirilmesi suretiyle duygunun farklılığı anlatılır:Geldim, geçiyorum.
Uzak, iklim, şarkı sözcüklerindeki “k” sesi ile oluşturulan aliterasyon şiire esrarengiz bir hava verir.
Dranas’taki söyleyiş ile muhteva arasındaki uyum Tanpınar’dan ve Yahya Kemal’den gelir.
11’li hece ölçüsü kullanılmıştır.
Şairle ilgili Bilgiler:
Dranas, Fransız sembolistlerinin ve yeni izlenimcilerin sanat anlayışını benimsemiştir. Vezin ve kafiyeye büyük önem veren bu anlayış, tabiattaki bir anlık görünüşten yola çıkarak onun gerisindeki saf düşünceye yönelir. Dranas’ın şiirlerinde az kelime ile çok şey söyleme önemli bir yer tutar. Bunun için de kelimelerin birçok anlamı birden çağrıştırmasını sağlayarak kelime seçimine özel bir önem verilmiştir.
Genellikle sonsuzluk, bağımsızlık ve fizik dünyasının ötesine yönelen şiirleriyle Cumhuriyet döneminin güçlü şairleri arasında yer almıştır.
Dranas; A.Hasim, Yahya Kemal gibi mükemmeliyetçi şairlerdendir. Şiirde ölçüye sonuna kadar bağlıdır. Şiir hayatı iki döneme ayrılır:
1.Baudelaire’in etkisiyle yazdığı sembolizmden etkilendiği şiirler. Karamsarlık, gurbet, yalnızlık, korku ve ölüm temaları etkilidir.
1935’e kadar yazdığı şiirler bu özelliği taşır.
Dranas az ve güzel şiirler yazar. Hece vezninin duraklarını değiştirir, bazı şiirlerinde durakları kaldırır.
Cahit Sıtkı ile birlikte heceye yeni bir anlayış getirir. Hecenin 12’li, 13’lü kalıplarını kullanır.
Şiirinin ikinci döneminde Baudelaire’in etkisiyle halk şiirini kaynaştırma yoluna gitmiştir.
Sembolizmin etkisiyle kapalı ve mecazlı anlatımı benimsiyor.
Varlıkları masallaştırmak isteyen bir söyleyişe ve sembollere hayatı boyunca bağlı kalmaya çalışır.
2.Şiirinin ikinci döneminde Anadolu insanına ve tabiata yönelir. Ağrı, Olvido ve Büyük Olsun bu dönemde yazdığı şiirlerdir.
Bu dönemde yaşam sevincini terennüm eden şiirler yazar.
İlk şiirlerinde alaturka ve romantik olan kadın ikinci döneminde gerçekçi bir hal alır.
Şehirden kaçıp tabiata sığınır(dağlara, Ağrı Dağına). Büyük şehirlerin çıkarcı, iki yüzlü insanlarını tenkitten hoşlanır.
Sosyal temalı şiirlerinde birtakım tenkitler yapıyor. Yağmalanan değerleri anlatıyor.
Şiirlerinde hep ortada kalma hakimdir.
Ahmet M.D.’ye göre şiir kelimelerle dördüncü bir boyut yaratma çabasıdır(dördüncü boyut: hayal dünyası, gizli gerçek).