Aşağıdaki metinde bulunan ses olayları yazınız.
Yalnızlık Hakkında
Yalnız yaşamanın bir tek amacı vardır sanıyorum; o da daha başıboş, daha rahat yaşamak. Fakat buna hangi yoldan varacağımızı her zaman pek bilmiyoruz. Çoğu kez insan dünya işlerini bıraktığını sanır; oysa ki bu işlerin yolunu değiştirmekten başka bir şey yapmamıştır. Bir aileyi yönetmek bir devleti yönetmekten hiç de kolay değildir; akıl nerde bunalırsa bunalsın, hep aynı akıldır; ev işlerinin önemlinin az olması, daha az yorucu olmalarını gerektirmez. Ayrıca saraydan ve pazardan el çekmekle hayatımızın baş kaygılarından kurtulmuş olmayız.
Dertlerimizi avutan akıl ve hikmettir,
O engin denizlerin ötesindeki yerler değil. (Horace)
Ülke değiştirmekle kıskançlık, cimrilik, kararsızlık, korku, tutku bizi bırakmaz.
Keder, atımızın terkisine binip gelir.(Horace)
Onlar manastırlarda ve okullarda bile peşimizi bırakmazlar. Bizi onlardan ne çöller kurtarabilir, ne mağaralar, ne bedenin kefareti için giyilen kıldan giysiler, ne de oruç.
Öldürücü yara bağrımızda kalır. (Virgilius)
Sokrat’a birisi hakkında, “seyahat onu hiç değiştirmedi,” demişler. O da, “Çok doğal,” demiş “çünkü kendisini de beraber götürmüştür.” (…)
İnsanın, olanak varsa karısı, çocuğu, parası ve hele sağlığı olmalı ama mutluluğunu yalnız bunlara bağlamamalıyız. Kendimize dükkânın arkasında, yalnız bizim için bağımsız bir köşe ayırıp orada gerçek özgürlüğümüzü, kendi sığınağımızı kurmalıyız. Orada, yabancı hiçbir konuğa yer vermeksizin kendi kendimizle her gün baş başa verip dertleşmeliyiz; karımız, çocuğumuz, servetimiz, adamlarımız yokmuş gibi konuşup gülmeliyiz. Öyle ki, hepsini yitirmek felaketine uğrayınca onlarsız yaşamak bizim için yeni bir şey olmasın. Kendi içine çevrilebilen bir ruhumuz var; kendi kendine yoldaş olabilir; kendi kendisiyle alışveriş edebilir. Yalnız kalınca sıkılır, ne yapacağımızı bilmez oluruz diye korkmamalıyız.
Yalnızlık bence, Thales gibi en faal ve verimli yıllarını dünyaya harcayanlar için daha uygun ve akla yatkın geliyor.
Diğerleri için yaşadığımız yeter; gelin hayatımızın geri kalan ufacık parçasını kendi gönlümüzce yaşayalım. Gelin bundan sonra kendimiz ve iyiliğimiz için düşünelim ve plan yapalım. Kaygısız bir emeklilik dönemi hazırlamak ufak bir mesele değildir; başka girişimler olmadan da bizi yeterince meşgul edebilir. Madem Tanrı bize taşınma hazırlıklarından keyif alma şansını bahşetmiş, biz de hazırlık yapalım; gelin çantalarımızı toplayalım; işimizi erken bırakalım; bizi başka şeylere bağlayan o zorlu mengenelerden kurtulalım ve uzaklara gidelim. Bu çok güçlü bağlardan kurtulmamız gerekir, ondan sonra şunu veya bunu sevebilir, sadece kendimize bağlı kalabiliriz. Yani bırakın diğer şeyler bizim olsun ama derimizi soyup etimizden de bir parça koparmadan bizden ayrılamayacakları kadar bağlanmayalım ve yapışmayalım onlara. Bu dünyadaki en büyük şey, kendi kendine ait olmayı bilmektir.
Bazılarının mizacı bu talimatlara uymaya daha yatkındır. Alınganlığı zayıf ve gevşek olanlar; bağlılığı ve iradesi yüzünden titiz olanlar veya bu yüzden birinin hizmetine girmekte veya bir işe başlamakta yavaş kalanlar -ben de onlardan biriyimdir mesela, hem doğal mizacım hem de görüşüm böyledir-, her şeye sarılan ve bağlanan, her şeyi tutkuyla isteyen, kendilerini her durumda karşısındakilere sunan ve veren aktif ve yoğun ruhlara göre daha çabuk uyacaklardır bu tavsiyelere. Talih benimleyken benden uzaklaşacağı zaman için hazırlanmak, halim vaktim yerindeyken gelmekte olan kötülükleri hayal gücümün izin verdiği oranda tahmin edebilmek yeter bana; aynı barış döneminde turnuvalarla ve yarışmalarla kendimizi alıştırıp savaş varmış gibi önlem almak gibi.
Montaigne