Yazılı Soruları

11.Sınıf Edebiyat 1.Dönem 1.Dinleme Sınavı Uygulaması A Grubu

AŞK MEKTUPLARI

Rasim, bir akşam okuldan döndüğü vakit, kendi ismine gelmiş bir zarf buldu. İçinde, çiçekli bir kağıt üstüne, şu satırlar yazılıydı: “Rasim Bey, Ben sizi uzaktan uzağa seven bir genç kızım. Çok güzel olduğumu korkmadan söyleyebilirim. Dünyada en büyük emelim sizin tarafınızdan sevilmek ve sizin eşiniz olmaktır. Fakat yaşlarımız çok küçük olduğu için zannederim ki birkaç sene beklemek gerekecek. Şimdilik kendimi size tanıtmayacağım. Mektuplarınızı ….. adresine taahhütlü olarak gönderiniz. Benim çok mutaassıp bir beybabam vardır ki, çok az sokağa çıkmama müsaade eder. Bununla birlikte belki bir gün ayaküstü görüşebiliriz. Kendimi şimdiden sevgiliniz ve nişanlınız saydığım için sizinle görüşmeyi fena ve ayıp bir şey saymıyorum. Evde yalnızlıktan çok canım sıkılıyor. Mektuplarınız benim için bir teselli olacaktır.”

On altı yaşına gelmiş her okul çocuğu gibi, Rasim için de hayatta sevilip sevmekten daha önemli bir şey yoktu. Bu mektubu okur okumaz yüreğine bir ateş düştü. Tanımadığı bu kızı deli gibi sevmeye başladı. O gece sinemaya gidecekti, vazgeçti, erkenden odasına çekilerek kendisini seven bu genç kıza uzun bir mektup yazdı. Mektubu posta kutusuna attığı zaman birdenbire on yaş büyümüş gibi gurur duyuyordu. İsminin Bedia olduğunu söyleyen bu genç kız, Rasim’in mektuplarına düzenli olarak cevap veriyor, eğer bir iki gün geciktirecek olursa kıyametleri koparıyordu.

“Sizi ne kadar sevdiğini ve sizin mektuplarınızdan başka tesellisi olmadığını söyleyen bir zavallı kızın gözlerini yollarda bırakmak doğru olur mu? Hem mektuplarınızı çok kısa yazıyorsunuz. Bir rica daha: mektuplarınızı biraz okunaklı yazıyla yazamaz mısınız?”

Genç okullu, akşamları erkenden odasına kapanıyor, sevgilisine kendini beğendirmek için saatlerce müsveddeler yaparak, kitaplar gibi uzun mektuplar yazıyordu. Bedia aynı zamanda meraklı bir kızdı. Bazen şöyle sorular sorduğu da oluyordu: “Evlendiğimiz zaman balayımızı geçirmek için acaba İtalya’ya mı gidelim, İsveç’e mi? Bu iki memleket acaba nasıldır? Halkı nasıl yaşar ne iş görür? Oralara gitmek için hangi denizlerden, hangi memleketlerden geçilir?” Yahut da “Sen Abdülhak Hamit Beyin Eşber’ini okudun mu? Nerelerini en çok beğendiysen yaz da ben de okuyayım…”

Genç okullu, nişanlısına karşı küçük düşmemek için, coğrafya ve edebiyat kitapları karıştırıyor, O’nun istediği bilgiyi toplamak için günlerce çırpınıyordu. Bedia bir mektubunda ona şöyle darıldı: “Sizinle muhakkak görüşmeye karar vermiştim. Dün okul dönüşünde yolunuzu bekledim. Fakat bir genç kızın sevgilisi olduğunuzu hatırlamamış, çok fena giyinmiştiniz. Üstünüz başınız, ayakkabınız çamur içindeydi. Çocuk gibi arkadaşlarınızla mı boğuştunuz acaba? Bunu görünce sizi mahçup etmekten korkarak yanınıza gelemedim.”

Rasim fena halde utandı ve üzüldü. O günden sonra olağanüstü dikkat ve özenle giyinmeye başladı. Bedia bir kere de onun okuldan çıkar çıkmaz eve gitmemesinden, geceye kadar sokakta dolaşmasından şikayet etmişti. Acaba kendisi evde onun için ağlarken o, başka kızların peşinde mi geziyordu?

Rasim dünyada Bedia’sından başka hiçbir kızı sevemeyeceğini yeminlerle yazdı ve sokakta dolaşmaya, tesadüf ettiği kızlara göz ucuyla bile bakmaya cesaret edemez oldu. Bir akşam, Rasim’in annesi Nedime Hanım kocası Ahmet Beyi matemli bir çehre ile karşıladı, ağlamaklı bir tavırla: “Ah Bey, başımıza gelenleri sorma. Oğlumuza Bedia isminde bir kız musallat olmuş. Bugün Rasim’in odasını düzeltirken mektuplarını buldum. Evladımız elden gidiyor. Bir çare bul.” Ahmet Bey de hiçbir meraklanma işareti görünmüyor, tersine kıs kıs gülüyordu. Sesini alçaltarak: “Korkma hanım,” dedi, “Oğlana aşk mektuplarını yazan kız benim! Oğlandaki haylazlık arttıkça artıyordu. Ne okuldaki öğretmenler, ne ben bütün gayretimize rağmen, ona doğru dürüst yazmayı bile öğretemiyorduk. Nihayet düşüne düşüne bu çareyi buldum. Rasim’in kıza yazdığı mektuplar sayesinde yeni yazıyı mutlaka öğreneceğinden ve bu sene sınıfı geçeceğinden eminim. Doğrusunu istersen, ben de eski yazıyı bir zamanlar sana mektup yaza yaza öğrenmiştim.”

1) Dinlediğiniz hikâyenin bakış açısını ve anlatıcısını yazınız . ( 5px2=10p)
2) Dinlediğiniz hikâyenin türünü, bu türün iki belirgin özelliğini ve bir temsilcisini  yazınız. (25p)
3) Dinlediğiniz hikâyenin yapı unsurlarını belirtiniz.( 30 p)
4) Hikâyedeki  anakarakterin genel özelliklerini 3 cümle  ile  belirtiniz. ( 15p)
5)
Siz bu hikâyenin yazarı olsaydınız,  hikâyedeki problemi  çözmek için nasıl bir yöntem geliştirirdiniz yazınız. (20p)

CEVAPLAR:
1. Bakış Açısı: ilahi
Anlatıcı: 3.kişi

2. Olay öyküsü-REFİK HALİD-REŞAT NURİ-ÖMER SEYFETTİN
Olay örgüsü, kişi kadrosu ve merak duygusu vardır.

3.Öykünün izleği, “sevgi ve aşk” üzerine kurulmuştur. Ana kahraman, Rasim, bir akşam okuldan eve dönüşünde kendi adına gelen bir zarf bulur. Zarfın içinde Rasim’e duyduğu sevgi ve bağlılığı anlatan, onunla zamanı geldiğinde evlenmeyi bile düşünen bir genç kızın mektubu vardır. Genç kız, mektupta Rasim’in göndereceği mektupları kendisi için bir teselli kaynağı olarak gördüğünü söyler. On altı yaşında, gençliğe adım atmak üzere olan Rasim, bir genç kız tarafından sevildiğini hisseder ve ona mektuplar yazar. Adının Bedia olduğunu söyleyen genç kız, mektuplarında, Rasim’in yazdıklarından coğrafya ve edebiyatla ilgili çeşitli konulara, okul dönüşü eve gitmesine bile değinir. Birgün okul çıkışında beklediği Rasim’le kılık kıyafetinin dağınıklığı gerekçesiyle görüşmek istemez. Bu duruma üzülen Rasim, düzenli ve özenli biçimde giyinmeye başlar; okul sonrası evinin yolunu tutar, sevdiği kıza bağlılığını belirten mektuplar yazar. Rasim’in annesi, oğluna gönderilen mektupları öğrenince bu üzüntülü durumu, kocasıyla paylaşır. Ahmet Bey, böyle bir kız olmadığını, yaramazlığını ve okuma yazmadaki sorunlarını çözmek için oğluna aşk mektupları yazmaya kendisinin karar verdiğini söyler. Rasim’in, yazdığı mektuplar sayesinde yeni yazıyı öğrenip sınıfını geçeceğine olan inancını dile getirir. Kendisinin de bir zamanlar eski yazıyı eşine mektup yazmak yoluyla öğrendiğini belirtir. “Aşk Mektupları” metninde öğrenim hayatında yaramazlık, düzensizlik gibi sorunlar yaşayan bir çocuğa, babasının yaklaşımı oldukça dikkat çekicidir. Bilinen yolların tersine baba, çocuğunun gönlüne seslenir. Bir kızın ağzıyla yazdığı mektuplarda, oğlunun düzeltmesi gereken davranışlarına değinir.
ZAMAN: RASİM’İN OKUL YILLARI
YER : EV OKUL
KİŞİLER: Rasim,Rasim’in babası(Bedia)

4.Ergenlik döneminin yoğun etkisinde olan çocuk, sevdiğinin isteklerini bir bir yerine getirir. Yaramazlığın, düzensizliğin, öğrenme güçlüklerinin yerini uyumluluk, düzenlilik ve öğrenme çabası alır.
Öykünün öznesi çocuk, çalkantılı gençlik dönemini yaşamaktadır. Gençlerin bu dönemde aile bireylerinin yerine arkadaş çevresine yöneldikleri; sevilme, önemsenme, beğenilme gibi duyguları yaşama arzusu içinde oldukları bilinmektedir. “Aşk Mektupları” metninde yazar, “On altı yaşına gelmiş her mektep çocuğu gibi Rasim için de hayatta sevip sevilmekten daha ehemmiyetli bir şey yoktu.” sözüyle çocuğun içinde bulunduğu gelişim döneminin doğal bir özelliği olarak sevilme gereksinimini vurgular. Bu duygu, mektubun sıcak havası içinde etkileyici bir biçimde kendini hissettirir. Mektuplarda ölçülü, düzeyli ve sıcak bir anlatımın yeğlendiği görülür.

5. Yazarın niyeti; kimi gençlik sorunlarının çözümünde yetişkinleri, sevgi ve aşkın gücünden yararlanarak değişik açılardan düşündürmek, gençlere yaklaşım biçimlerini sorgulamaktır. Kurgu, izlek, ileti ve anlatım bağlamında yazarın amacına ulaştığı söylenebilir.

Aslında çözülen bir problem yoktur, yazar tam yerinde olayı bitirmiştir. Ben devam etseydim, Bedia’yı başkasıyla evlendirildiğini yazardım…..

Yazdır

Yazar hakkında

admin

Yorum yap