Yazılı Soruları

9.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı 1.Dönem 2.Yazılı Soruları I Grubu

1.Aşağıdaki şiirden hareketle soruları cevaplayınız.
Yeni bir gün doğarken yeni günlere
Bir avuç su olmak isterdim dedi rüzgar
Kirpiğinin ucu dahil ıslatmak için
a.Altı çizili dizede yer alan edebi sanatı bulunuz.(10p)
b. Dizelerde yer alan ses olaylarını gösteriniz. (5px2:10p)
Ses olayı 1 :
Ses olayı 2 :

Deminki leylek şimdi yine süzüle süzüle iniyordu. Geldi, geldi, bu sefer büsbütün alçaktan, sanki sürtünürcesine bizimkinin başı ucundan seğirtti. Geçerken biteviye gagasını birbirine vuruyordu. İşte o sırada beklenmedik bir şey oldu. Bizim tüyleri dökük leylek, şöyle bir davrandı, kanat çırpıp havalanmaya yeltendi. Bütün kuvvetiyle çırpındı, çırpındı. Ayakları yerden kesilip bir, bir buçuk metre yükseldi de. Ama hemen akabinde soluna doğru yan yatarak çöplüğe yuvarlanıverdi. Herkes soluğunu kesmiş, onun hareketine bakıyordu. Sakat kanadı üstüne düştüğünden, belli bir şey ki canı fena yanmıştı. Buna rağmen hemen kalktı, doğruldu.
2.a)Bu metinde geçen “ayakları yerden kesilmek” ifadesini, metindeki anlamından farklı anlam taşıyacak şekilde bir cümle içinde kullanınız. (10p)
b) Altı çizili cümlede yer alan virgülün işlevini yazınız.(5p)

I.METİNII.METİN
Karargâhı hatırladığıma göre, Fatih tarafında bir yerlerdeydi. Hemen koşup gittim. Bekleme salonu vazifesi gören büyük bir oda; onu görmek, onunla görüşmek isteyen kadınlı erkekli, genç ihtiyar bir kalabalık hıncahınç. O gün, o bizim için kurtuluşumuzun bir sembolüydü. Yavere kendimi tanıttım, kartvizitim filân yoktu o zaman. Yaver bey, Refet Paşaya haber vermiş, beni hemen içeri aldılar. İnce, uzun boylu -yahut da bana öyle göründü- genç, güler yüzlü bir paşaydı, ayakta duruyordu, ben girince birkaç adım ilerledi, elini uzattı:

— Çok memnun oldum Halide Nusret Hanımefendi, şiiriniz pek güzel! dedi, sonra yer gösterdi.

— Buyurmaz mısınız?

Yürüyordum. Yürüdükçe de açılıyordum. Evden kızgın çıkmıştım. Belki de tıraş bıçağına sinirlenmiştim. Olur, olur! Mutlak tıraş bıçağına sinirlenmiş olacağım. Otların yeşil olması, denizin mavi olması, gökyüzünün bulutsuz olması, pekâlâ bir meseledir. Kim demiş mesele değildir, diye? Budalalık! Ya yağmur yağsaydı… Ya otların yeşili mor, ya denizin mavisi kırmızı olsaydı… Olsaydı o zaman mesele olurdu, işte. Çukulata renginde bir yaprak, çağla bademi renkli bir keçi gördüm. Birisi arkamdan:

 — Hişt, dedi.

Dönüp baktım. Yolun kenarındaki daha boyunu bosunu almamış taze deve dikenleriyle karabaşlar erik lezzetinde bana baktılar. Dişlerim kamaştı. Yolda kimsecikler yoktu. Bir evin damını, uzakta uçan bir iki kuşu, yaprakların arasından denizi gördüm. Yoluma devam ederken:

— Hişt hişt, dedi.

3. a) Bu metinlerden hangisi edebi metindir? Gerekçenizi yazınız. (10p)
b) Bu metinleri verilen ölçütlere göre karşılaştırarak tabloyu doldurunuz. (2+2+3+3: 10p)

ÖLÇÜTI.METİNII.METİN
 

Tür

 

 

 
 

Gerçeklikle İlişkisi

 

 

 

Soğuk bir sonbahar ve sonraları boralı bir kış başladı. Akşamları gölgeler, karanlıklar, denizin uğultusu, Fazlı Paşa yokuşundan boğuk bir çığlık ile geçen büyük rüzgârlar saltanatı başlamıştı. Karanlık çökünce heyecanla kabak çekirdekçiyi bekliyordum. Onun hayatını o kadar biliyordum ki gündelik adamlar arasında cesaret ve uluviyyetin bir kahramanı olan bu basit insanın yüzünü görmek bana mutlak lâzımdı. Fa kat bir gün, iki gün, hatta haftalar geçiyor, kabak çekirdekçi geçmiyordu. Küçük yeğenim de pek meraklı idi. İkimizin müşterek bir heyecan ve alâkamız vardı. Akşam Fazlı Paşa yokuşunun üzerinden geçerken mektep dönüşü bazen gelir, yine gölgeler içinde küçük bir kedi gibi bozulur, kabak çekirdekçiyi beklerdi. Bir akşam kesici, dondurucu bir kara yel fırtınası arasında zavallı bir sivrisinek inceliğiyle kabak çekirdek çisinin sesini duydum. Onu Müsteşar Beyin evinin önündeki parlak ziyada bir an görebildim.
Evvelâ belki altı olmayan kocaman düğmesiz iki potin içinde yürümeğe çabalayan değnek gibi iki çıplak ayak göründü; sonra etrafında parça parça pantolonu sarkmış iki bacak hareket etti. Çöp gibi boynunun içinde kaybolduğu eski geniş bir redingot bakiyyesi elektrik içinde belirdi, rüzgârla dağılan uzun vahşi bir kır sakal ortasında zavallı, ince, mavi, hasta bir sima rengini kaybetmiş bozulmuş bir fes alında öne doğru eğilerek arkasında götürdüğü ağzı bağlı kabak çekirdeği çuvalını çekmeğe çalıştı.
Sesini ve kendini sürükledi geçti. Bu projektör içinde bir insan görmüş gibiydim. Beynimde iki acı uç battı kaldı. Hayatının sefaletini görmemek için öne bakan gözlerin kapaklarındaki acılık ve mes’ut efendileri hatırlatan karikatür hayali şeklindeki redingot. Saat sekizdi ve kıştı. Kabak çekirdeği satarak Fazlı Paşa’dan Karagümrük’e gidecekti.
4. a) Bu hikayeye göre anlatıcı kabak çekirdekçiye neden hayranlık duymaktadır? (10p)
b) Bu hikayeye göre kabak çekirdekçinin fiziksel görünümü onun yaşamıyla ilgili neleri yansıtır? (10p)
c) “Beynimde iki acı uç battı kaldı.”Bu cümlede yazar, kabak çekirdekçi üzerinden hangi tezatlığa değinmiştir? (10p)

Baytar mektebindeyken, sınıf arkadaşı Hasan Efendi’yle Âkifo kadar dosttu ki birbirlerine söz veriyorlardı, ileride çolukçocuk sahibi olurlarsa, ölenin çocuklarına kalan bakacaktı.
(…)
Beylerbeyi’ndeki evinde kendi yağı ile kavruluyordu.O sırada, ona her cuma sabahtan gidiyordum; kitapokuyorduk. Sabahtan gittiğim için de öğle yemeklerineondaydım. Bir cuma Âkif’in evinde sekiz çocuk buldum.Teker teker çok sevimli olan çocuklar bir araya gelince nemanzara alırlar, malumdur. Evde sekiz kişilik bir kıyametkopuyordu. Âkif’in beş çocuğuna katılan bu üç çocuğunkomşudan gelmiş ufak misafirler olduğunu zannettimve ertesi cuma bu çocuk gürültüsüyle artık karşılaşmamsandım. Fakat her cuma sekiz çocukla sofada aynı kıyametkopuyordu. Âkif de buna katlanıyordu: Bu üç çocuğungelişi, Âkif’in çocuklarına da fazla hürriyet vermişti.
Bir cuma, sofada, çocuklardan birinin yanağını hıncımdan çimdikler gibi sıkarak Âkif’e sordum:
— Kim bu yavrular?
Âkif cevap vermedi.
Odaya girince bu üç ıstırabını, bu misafir çocuklarını Âkif’le takılarak tebrik ettim. Âkif’in yüzü değişti:
— Misafir çocukları değil, benim çocuklarım, dedi.
Üç beş haftada üç çocuğu nasıl olurdu?
— Hasan Efendi öldü de… dedi.
Ve çocuklar, kim evvel ölürse hayatta olanın bakacağı çocuklardı, rahmetli Hasan Efendi’nin çocukları. Fakat Âkif bu çocuklardan daha güzeldi:Mektepte verdiği sözü hâlâ unutmayan bir çocuk.
5. a) Bu metnin türünü yazınız.(5p)
b) Metinde iki defa yer alan “…(üç nokta)” noktalama işaretinin hangi görevlerde kullanıldığını yazınız. (5px2:10p)
1:
2:

9.sinif turk dili ve edebiyati 1.donem 2.yazili sorulari I grubu İNDİR

Yazdır

Yazar hakkında

admin

Yorum yap

What do you like about this page?

0 / 400