Terci-i Bend
Tâ be key arşa çıka âh-ı dil-î nâ şadım
Gökleri ağlata hasretle giden feryadım
Nice bir canı yaka nâle-i âteş-zâdım
Müstaid kıl yoğısa lûtfuna isti´dâdım
Sana güçlük mü var ey şâh-ı kerem-mu´tâdım
Mûr isem şem´ine pervane kılup eyle kabul
Âb isem gevher-i yek-dâne kılup eyle kabul
Seng isem Kâ´be vü kâşane kılup eyle kabul
Müstaid kıl yoğısa lûtfuna isti´dâdım
Sana güçlük mü var ey şâh-ı kerem-mu´tâdım
Kâbiliyyet ver eğer vaslına nâ-kâbil isem
Yeniden ver bana sermâyeyi bî-hâsıl isem
Hâlimi kaale bedel eyle eğer nâkil isem
Müstaid kıl yoğısa lûtfuna isti´dâdım
Sana güçlük mü var ey şâh-ı kerem-mu´tâdım
Müslüman eyle eğer kâfir isem kudretini
Şâkir et lûtfına ger münkir isem ni´metini
Dahi efzûn et eğer kemter isem rahmetini
Müstaid kıl yoğısa lûtfuna isti´dâdım
Sana güçlük mü var ey şâh-ı kerem-mu´tâdım
Maksadın bey´u şîrâ rıbh a hasâret değile
Keremin beste-i ser-rişte-i illet değile
Bî-garez lûtfun ümîd etme kabahat değile
Müstaid kıl yoğısa lûtfuna isti´dâdım
Sana güçlük mü var ey şâh-ı kerem-mu´tâdım
Afv kıl Galib-i nâpâk ü sefâhet-kârı
O da olsun kerem ü cûduna lâyık bâri
Bî-nevâdır deyü reddeyleme bu nâçârı
Müstaid kü yoğısa lûtfuna isti´dâdım
Sana güçlük mü var ey şâh-ı kerem-mu´tâdım
Açıklaması
Şâd olmayan, sevinip neşelenmeyen gönlümün ânı,
ne zamânadek arşa çıkıp duracak;
Hasretle ettiğim feryâd, ne vaktedek gökleri ağlatacak?
Ateşten doğan ağlayıp inleyişim,niceyebir canı yakıp duracak?
Lûtfuna nail olmaya istidadım yoksa istidat sahibi et beni;
Ey kerem ve ihsan etmeyi âdet edinmiş pâdişâhım, sana güçlük mü var?
Karıncaysam, mumuna karşı pervane hâline getir; kabul et;
Suysam değer biçilmez inci yap, al beni.
Taşsam Kâ´be yap, köşk haline sok, kabûl et beni.
Lûtfuna nail olmaya istidadım yoksa istidat sahibi et beni;
Ey kerem ve ihsan etmeyi âdet edinmiş pâdişâhım, sana güçlük mü var?
Seninle buluşmaya, sana kavuşmaya kaabiliyetim yoksa kaabiliyet ver.
Elimde, avucumda bir şey kalmamışsa bana yeniden sermaye ver.
Yalnızca, duyduğum sözleri naklediyorsam, sözlerimi hâle döndür;
Beni naklettiğim güzel şeylerle hâllendir.
Lûtfuna nail olmaya istidadım yoksa istidat sahibi et beni;
Ey kerem ve ihsan etmeyi âdet edinmiş pâdişâhım, sana güçlük mü var?
Kudretini inkâr eden bir kâfirsem Müslüman et beni.
Nimetini inkâr ediyorsam şükreder bir hâle getir beni.
Ben aşağı ve âcizsem rahmetini daha da arttır.
Lûtfuna nail olmaya istidadım yoksa istidat sahibi et beni;
Ey kerem ve ihsan etmeyi âdet edinmiş pâdişâhım, sana güçlük mü var?
Maksadın, alıp satmak, kâr, ziyan etmek değil ya.
Lûtfun, keremin, bir sebebin ipine bağlanmamış ya.
Lûtfunu garezsiz, ivazsız, karşılıksız ummak, suç değil ya.
Lûtfuna nail olmaya istidadım yoksa istidat sahibi et beni;
Ey kerem ve ihsan etmeyi âdet edinmiş pâdişâhım, sana güçlük mü var?
İşi gücü akla sığmaz kötülük olan ve hiç de temiz olmayan Galib´i bağışla da
Bari o da keremine, cömertliğine lâyık olsun;
Elinde, avucunda bir şeycik yoksa bile bu çaresizi reddetme.
Lûtfuna nail olmaya istidadım yoksa istidat sahibi et beni;
Ey kerem ve ihsan etmeyi âdet edinmiş pâdişâhım, sana güçlük mü var?
Terci-i Bend
Ey ruh-ı pâkinde iyan nûr-i zât
Sînesi âyîney-i vech-i sıfât
Pertevi hüsnünde nümâyan temâm
Sırr-ı Hudâ mâ hasal-ı kâinat
Sen urıcak vakt-i semâ’ içre çerh
Şem’ine pervâne olur şeş cihât
Şevk ile can tazelenir ben desem
Nutk-ı safâ-bahşına rûh’ul-hayât
Pertev-i envârı cemâlin senin
Aşk ile verdi dü cihâna sebat
Doldu tecellî-i Hüdâ’dan sivâ
Şems-i muhabbet edicek iltifât
Yandı o âteşle dil ü canımız
İtti cemâlin velî keşf-i simât
Âh mine’l ışkı ve hâlâtihî
Ahraka kalbî bi harârâtihî
Görmeği istersen eğer mahşeri
Çerhte seyreyle o meh-peykeri
Aşk ile galtîde olup mihr-veş
Salmada âlemlere nûr u feri
Günümüz Türkçesi:
Ey sevgili. Senin ruhun öylesine temiz ve paktır ki Mevla’nın zat nuru sende aşikar olur ve Ey sevgili, senin sinen öyle parlak bir aynadır ki yaradanın bütün sıfatları oradan görülür.
Güzelliğinin ışığında Hüdâ’nın sırrı, kâinatın bütün hasletleri apaçık mevcuttur.
Sen, ne vakit ki semâya durursun, altı cihet de senin ışığına (mumuna) pervane olur.
O neşe bahşeden sözüne, hayatımın ruhu desem, cânım arzu ile tazelenir.
Güzel yüzünün ışığı, cemalinin nuru, aşk ile iki cihanı sebat etmiştir ve iki cihan varlığını o ışığın aşkıyla devam ettirmektedir.
Muhabbetin güneşi doğunca, Hüdâ’dan gayrı ne var ise, o ışığın iltifatıyla aydınlanır.
O öyle bir güneşti ki ateşiyle cânım yandı, kalbim yandı. Sonra ol sevgiliden gayrı ben kalmayınca, ondaki güzelliğin bütün alametleri aralandı, keşfeyledim ol cemali. Zira cismaniyat yok olunca, kalktı aradaki bütün hal perdeleri.
Ah aşk! Ah aşkın hallerinden. Hararetiyle yaktı kalbimi.
Eğer ki mahşer yerini görmeyi murat edersen, ol ay yüzlünün semaını seyret.
O ki ay gibi dönerek aşkıle, alemlere nurunu ve ışığını salmakta.