Kitap Tanıtımları

Bir Ömür Nasıl Yaşanır?-İlber Ortaylı

Tarihçi İlber Ortaylı ile Gazeteci Yenal Bilgili’nin yapmış olduğu söyleşilerden oluşan kitap dokuz bölümdür.

Tarihçi İlber Ortaylı ile gazeteci Yenal Bilgici’nin yapmış olduğu söyleşilerden oluşan bu eser, bir solukta bitirebileceğiniz kitaplardan biri.

Kitap her yaştaki insana çeşitli tavsiyelerden oluşuyor. Sekiz bölümden oluşan kitabın bölümleri şunlar:

1.Bölüm: Bir Ömür Nasıl Yaşanır?
2.Bölüm: Kimden, Ne Öğrenilir?
3.Bölüm: İnsan Kendi Kendini Nasıl Yetiştirir?
4.Bölüm: Nasıl Çalışmak Gerekir?
5.Bölüm: Nasıl Seyahat Edilir, Nereleri Görmek Gerekir?
6.Bölüm: Eğitimde Hangi Tercihleri Yapmak Gerekir?
7.Bölüm: Ne İzlemeli, Ne Dinlemeli, Ne Okumalı?
8.Bölüm: İnsan Yaşadığı Şehirden Nasıl Yararlanır?

Sekizinci bölümden sonra yazar eserde geçen bazı isimlerle ilgili açıklayıcı bilgiler vermiş.

Bir Ömür Nasıl Yaşanır? adlı bölümde İlber Ortaylı insan hayatını dört temel bölüme ayırıyor: 12-25 arası, 25-40 arası, 40-55 arası ve 55 sonrası. Her yaşın kendine özgü bazı özellikleri olduğundan bahsederek bu bölümleri iyi değerlendirmek için neler yapılması gerektiğine dair dikkat çekici bilgiler veriyor.

Huzur için aşırı hırstan kaçınmak lazım.
Sağlımıza dikkat etmeliyiz.
Hayatı tanımak için gayret gösterin.
12-25 yaşları arası insanoğlunun en önemli dönemidir. Çünkü bu yaşlar temel atma dönemidir. Hayat bu dönemde kurulur.
Hafıza bu yaşlardan sonra artık yavaş yavaş zayıflar, öğrenseniz bile bir şeyi çabuk unutursunuz. Dünya tarihine baktığımızda birçok insan bu yaşlar arasında eser vermiştir. Diğer yaşlar bunun tekrarından pek de öteye geçememiştir.

25-40 yaşları arasında, daha önceki yaş aralığında yapmadığınız veya ihmal ettiğiniz şeyleri yapabilirsiniz.
25-40 arası kesinlikle sağlıklı, dengeli ve disiplinli yaşamalısınız. Bu yaşlarda edindiğiniz birtakım kötü alışkanlıklar -kötü beslenme, sigara, alkol vs.- sizi yıpratır ve acısı sonraki yaşlarda çıkar.
Bu yaşlarda çok okumalı, gezmeli, yeniden öğrenmeli ve eksiklerinizi tamamlamalısınız.

40-55 yaşları arası artık bildiğiniz ölçüde güzel karşılaştırmalarda ve değerlendirmelerde bulunuyorsunuz. Bir insanı 40’ından sonra daha iyi sevebilir, daha iyi bir âşık olursunuz.

55’ten sonraki yaşlar hafızayla savaştığınız yıllar olacak. Onun için ne öğrendiyseniz 25 yaşına kadar öğreniyorsunuz. Temeli sağlam atmak lazım.

Kimden, Ne Öğrenilir? adlı bölümde şunları söylüyor İlber Ortaylı: “Beyninize yeni bir kapı açacak, size bir değer katacak insanla bir araya geldiğinizde bir şey öğrenirsiniz;bir şey düşünürsünüz; yeni bir yere bakmaya başlarsınız.Düşünceniz yeni bir boyut kazanır, yaşamınıza farklı bir bakış açısı eklenir.”

İnsan Kendi Kendini Nasıl Yetiştirir? adlı bölümde üstümüze vazife olmayan işlerle de ilgilenmemizi salık veriyor üstad.
Dil dünyanızı rahatlıkla değiştiri; sizi farklı, belki hayal bile etmediğiniz yerlere taşıyabilir. Demek ki içinde bulunduğunuz çevreyi, öğrendiğiniz dil sayesinde yırtacaksınız. Ama unutmayın, tek bir dil öğrenmek asla yetmez. En az iki üçü dil bilmelisiniz.
Aydın olmak için şu üç şey muhakkak gerekir: yabancı dil, hukuk bilgisi, mukayese becerisi.
Dünyayı takip edeceksiniz, ama öyle sadece üç beş gazete kitap okuyarak değil; tutkuyla, hakkını vererek.

Nasıl Çalışmak Gerekir? adlı bölümde yalnız kalmanın önemine vurgu yapıyor.
Yalnız kalmayı öğrenirseniz düşünmeyi de öğrenirsiniz.
İşinizi doğru seçin. Daha en başından âşık olduğunuz bir işi yapmaya gayret edin. Bunu yapmazsanız ne kadar çalışkan olsanız da hayattaki gayenizi kaybedersiniz, zihniniz uyuşur.
Okuyup yazarak çalışanlara; sabahları çalışmalarını, bilhassa da notlar alarak çalışmalarını katiyetle öneririm. İnsan sabah okuduğu metinleri asla unutmaz. Zihin boşken, vücut diriyken, kafa dinçken okumak; çalışmanın verimini kat kat artırır.
İyi düşünmek için esasen yalnız kalmak gerekir. Maalesef Türklerin böyle bir kabiliyeti yoktur. Türkler, yalnız olmamanın getirdiği garantiye, yani tehlikeden uzak yaşamanın konforuna güvenir, ama bu da yaratıcılığı öldürür.
Düşünmesini bilirsen rüyada da düşünürsün. Birçok iyi fikir insana rüyada gelir, birçok problemi rüyada çözersin.
Meselenin özü düşünmeyi bilmektir; kafanı açık tutmak, daha çok da kafayı açık tutacağın anları aramaktır. Becerebiliyorsanız bazen hiçbir şey yapmamalısınız. Biraz kapanıp okumalı, kendinizle baş başa kalmalısınız.
Hareket etmekten korkmayın. Kendinizi geliştirmek istiyorsanız farklı yerlere bakacaksınız, farklı gruplara girip çıkacaksınız. Kendinizi farklı sınavlara tabi tutacaksınız.
Konforundan vazgeçmeyi göze alacaksın. Kendi dünyanı yerinden kendin oynatacaksın. Bir insanın bittiği an, miskinliğe esir olduğu andır.
Lisan çalışıyorsan alırsın bir sayfayı, bir defa okursun; sonra bir defa daha okursun, ardından bir defa daha okursun, sonra yine… Her şey ancak yeterince anlayarak okuduğunda çözülür.  Yabancı dil meselesini 25’inize gelmeden çözmeniz gerekir. Bu temel bir konudur; gecikirseniz geçmiş olsun. Elbette sonra da öğrenebilirsiniz, ama aynı rahatlıkla ve kavrayışla değil.

Nasıl Seyahat Edilir, Nereleri Görmek Gerekir? adlı bölümde Semerkand’ı, Floransa’yı, Buhara’yı, Roma’yı ve Kudüs’ü görmeden ölmeyin diyor İlber Ortaylı.
Bir şehri gezmek emek ister. Okuyacaksınız, harita bakacaksınız, notlar alacaksınız, fotoğraf çekeceksiniz ve defter tutatacaksınız.
Sokaklarında yürümeden, çarşısına karışmadan bir şehri anlamak mümkün değildir. Bu da şehri yürüyerek gezersen olur.
Bir şehri en iyi not tutarak hatırlarsınız. Yoksa bilgiler de hatıralar da uçup gider. Benim metodum her seyahat için bir defter tutmaktır.
Türkiye’den çıkınca ilk görülmesi gereken yer İran’dır. Çünkü İran’ı anlamadan Türkiye’yi anlayamazsınız.
Okumuş insanın görmesi gereken beş şehir: Petra, Antakya, Palmira, Efes ve İskenderiye.
Dünyanın en güzel kütüphaneleri sırayla Amerika, Britanya, İsrail ve Kıta Avrupasındadır.
Bir Türk Avrupa’da en çok iki ülkede rahat eder: İtalya ve İspanya. Özellikle İspanya’nın insanı, rahatlığı ve cana yakınlığıyla bize kendimizi evde hissettirir.
Seyahatinize yakın çevrenizden başlayın. Asıl önemli olan iyi plan yapmaktır.
Gençlere söylüyorum: Zahmetten kaçmayın. Tren mi var, atlayın; yol mu var, gidin. O yaşlarda yeni yerleri görmenin zevki başkadır. Tecrübeyle görmek de güzeldir ama gençlik enerjisiyle dolaşmak bir başkadır.
Müzeleri gezmeyi ihmal etmediğiniz gibi çarşı pazara da karışını. Bunları görmeden o çevreyi tanıyamazsınız.
Bölümün sonunda İlber Ortaylı’nın görmemizi tavsiye ettiği müzelerin listesi var.

Eğitimde Hangi Tercihleri Yapmak Gerekir? adlı bölümde milletlerin iktisadi krizlerle değil, hukukî ve kültürel yapıdaki derbederlikle düşeceğini belirtiyor.
Eğitimin en iyisi müzikle, matematik ve filolojiyle, bir de sporla olur. Bunu sağlayamadığınız sürece istediğiniz kadar okul açın, netice değişmaz.
Bir toplum ancak filoloji bilgisine sahipse bütün zamanları kontrol ediyordu, musiki ve matematikten anlıyorsa bütün insanlıkla irtibat kurabiliyordur, dünyalı olmuştur.
Umutsuz olmayın, eğitimi kurtarmak için çare var. O da Tanzimat’ın büyükleri gibi davranmaktan geçiyor. İyi okullar kurmalıyız, elit öğretmenler yetiştirmeliyiz, nitelikli imtihanlar yapmalıyız.
En çok öğretmene dikkat etmemiz lazım. Bizde model hep öğretmenlerdir, anlattıklarıyla bir dünya kurarlar. Öğretmen iyiyse toplumu kurtarır.
Öğretmen dediğin ciddi, işini seven, öğreten insan olacak. Bunun sağı solu olmaz.
Kalabalıkla çağdaş eğitim olmaz. Sınıflar küçük ve öğretmenler çok olacak, ideali budur. İlköğretimde çocukların başında tek öğretmen olmalı, çocuk tek öğretmeni tanıyıp onu model alacak.
Bir şehrin nasıl bir yer olduğunu öğrenmek için küçük insanın nelerle mutlu olduğuna bakın. Onlar şehirde istifade edebiliyorsa orası iyi bir şehirdir. Burjuvazi yolunu her yerde bulur, ama küçük insan bulamaz.
Öğretmenler artık rol modeli, kanaat önderi olarak aramızda değil. Acilen ve de bir lider olarak geri dönmeleri gerekiyor.
Elit olmaktan, elitist bir eğitim aramaktan, talep etmekten korkmayın. Elitlerimizi iyi değerlendirememekten korkun. Çünkü böyle bir toplum gerilemeye mahkumdur.
İyi olmayan üniversitelere gideceklerine üniversiteye gitmesinler.
Eğitim için 15 yaş önemlidir, 15 yaşından sonra hiçbir şeye başlanamaz. Dil de iyi bir şekilde öğrenilemez, piyano çalmak da marangozluk da…
Ezber ve tekrar öğretimin temelidir. Lisan da matematik de coğrafya da ezberleyerek öğrenilir.
Çocuklarınızı hayatın zorluklarına realist bir şekilde hazırlayın. Türkiye’de dayanıksız, hayata hazırlıksız, en küçük güçlükte tökezlemeye meyilli çocuklar yetiştiriliyor.
Çocukların yokluğu, zorluğu, mahrumiyeti bilmesi lazım. Bunu ona siz göstereceksiniz. Eğitimin tümünü okul veremez, eğitim satın alınacak, herkese aynı şekilde hitap eden bir ürün değildir.

Ne İzlemeli, Ne Dinlemeli, Ne Okumalı? adlı bölümde sinema, müzik ve eser tavsiyeleri var.
Konusuna hâkim entelektüel tarihî filmler izlemek istiyorsanız evvela İtalyan sinemasına müracaat edeceksiniz.
Bazı filmler insanların üzerinde derin tesirler bırakır. Fellini’nin Roma’sı öyledir.
Herkesi dönemiyle tanımanız gerekir. Sanatçıların, devlet adamlarının yaşadıkları dönemi bilirseniz çağının bir insanı nasıl şekillendirdiğini de görürüsünüz. Bu sayede verilen eserleri, yapılan işleri de daha iyi anlarsınız.
Rus müziğinin en büyüğü Rahmaninov’dur.
Operada üç ismi dinlemeden olmaz: Verdi, Donizetti, Puccini.
Hiç değilse bir enstrüman çalmayı bilmek, çocukların da öğrenmesini sağlamak gerekir. Önemli olan onu çok iyi çalmak değildir. Bu süreçte müziği dinlemeyi de öğreniyorsun. Bu hayatınız boyunca sizinle gidecek bilgidir.
Türkçeyi sevdirmeleri açısından eskilerden üç ismi özellikle öneririm:Ahmet Rasim, Reşat Nuri Güntekin ve Hüseyin Rahmi Gülpınar. Halide Edip Adıvar’ı da katabiliriz.
Bu bölümde ayrıca İlber Ortaylı’nın tavsiye ettiği 25 kitap, 32 klasik müzik albümü ve 26 yabancı filmin listesi var.

İnsan Yaşadığı Şehirden Nasıl Yararlanır? adlı son bölümde iyi şehrin tanımı veriliyor.
İyi şehir; iyi bir kütüphanede çalıştıktan sonra, iyi bir salonda, iyi bir tiyatro oyunu seyredebildiğin ve temsilin ardından güzel bir kafeye gidip sohbet edebildiğin şehirdir.
İstanbul’da gezilmesi gereken yerlerin başında Ayasofya ve Sinan’ın Süleymaniye’si gelir. Topkapı ve Dolmabahçe’yi de saymalıyız. Onlardan da önce Askeri Müze, Kariye Camii, Fenari İsa Camii, bütün Mimar Sinan camileri, Arkeoloji Müzesi, İslam Eserleri Müzesi vardır.
Çok övündüğümüz Mimar Sinan’ı iyi anlamamız lazım. Özellikle de şehirciliğini kavramalıyız. Çünkü Sinan sadece bir mimar değil, şehircidir de. Çevreyle bağını kuran nadir mimarlardandır, çevreye saygılıdır.
İstanbul’a ne lazım? En az 15-20 adet gösteri salonu, büyük bir opera binası, kültürel faaliyetler için arena.
Millî müze kurmamız lazım, çünkü sergilenmesi gereken çok parçamız var.
Bir şehir, insana ilgi sahaları sunabiliyorsa ya da belli bir sahanın içinde kişinin kendini geliştirmesini sağlayabiliyorsa özel bir şehirdir.
Bölümün sonunda İlber Ortaylı görülmesi gereken 20 eser öneriyor.

Yazdır

Yazar hakkında

admin

Yorum yap