Beyin programlama konusu önemli bir konudur. Nasıl oluyor da genelde dokuz ay on günlük olan ve eşit donanımlarla doğan insanların bazıları hayatta çok başarılı olurken; diğer bazıları başarısız olabiliyor?
Sıfır bir bilgisayarın diski gibi anne karnından sıfır bir şekilde doğan bebeğin beyni zamanla dünya hayatındaki yaşantılar vasıtasıyla programlanıyor.
Çocukların yetişmiş oldukları aile ortamları çok önemlidir. Aile ortamındaki yaşantının kalitesi insanların çocukluk çağlarından itibaren geliştirdikleri programların kalitesini de belirlemektedir.
Genelde hayata olumlu bakan mutlu ailelerde doğmuş olan çocuklar, hayatla ilgili olumlu ve iyimser bir bakış açısı geliştirirken; mutsuz aile ortamında büyümek zorunda kalan çocuklar hayata olumsuz ve karamsar bir bakış açısı geliştirirler.
Bazı istisnalar olabilir ama istisnalarla ilgili de bir söz vardır.
Hayatta her problemin bir çözümü olduğunu düşünen ve genellikle problemlere çözümler bulan aile çocukları kendilerini bu şekilde programlarken; problem çözme becerisi gelişmemiş, pireyi deve yapan aile çocukları ise hayat mücadelesinin çok zor olduğunu ve zorluklarla başa çıkılmayacağı şeklinde bir program geliştirmektedirler.
Çocukların başarılı bir kişilik geliştirebilmeleri için onlara kendilerini başarılı hissettirecekleri küçük başarılar yaşatmak gerekmektedir. Çocuklar küçük başarılar yaşadıkça; başarılı olabileceklerine dair bir kanaat geliştirirler ve beyinlerini olumlu bir şekilde programlamış olurlar.
Aynı şekilde küçük bile olsa yaşanılan başarısızlıklar, çocukların başarısız olabileceklerine dair program geliştirmelerine sebep olur. Öğrenilmiş çaresizlik olgusu bu durumu çok iyi açıklar.
Buraya kadar anlattıklarımız belki de insanların gelişimlerinde çok etkili olamadıkları genelde yetişmiş oldukları aile ortamlarında kazanmış oldukları becerilerdir. Ancak bizler kendi elimizde olmadan gelişmiş olan davranış kalıplarıyla yaşamak zorunda değiliz.
Her insan toplumsal hayatta kendisini başarı ve mutluluğa götürecek davranışları sergilemek ister. Bu durumda da davranışlarımızı olumlu anlamda değiştirmek yani beynimizi programlamamız gerekmektedir.
Tam da burada Nouro Linguistik Programing yani NLP devreye girmektedir. Kısaca NLP bir sinir dili programlama sistemidir. Temel mantığı da modelleme yöntemidir. Hayatta bir insan nasıl başarılı olmuşsa; diğer insanlar da onları modelleyerek başarılı olabilir. Modellemeyi taklit etme ile karıştırmamak gerekir.
Bu anlamda kullandığımız dil bizim için çok önem taşımaktadır. Çünkü konuştuğumuz her kelime bizleri ileriye dönük olarak programlamaktadır. Kelimelerimiz yapıcı ve olumlu olmalıdır. Böyle bir tutum bizleri daima ileriye götürecektir.
Kullandıkları dil ögeleri genelde küfürlü, kaba ve argo unsurlar içeren insanların hayatlarında olumsuz davranışlar sergilemeleri çok olağandır çünkü sürekli olarak kendilerini negatif dil unsurlarıyla olumsuz programlamaktadırlar
Oysa kendilerine bir hedef belirleyerek; sürekli olarak bu hedeflerine ulaşmaya iç geçiren insanlar kendilerini başarıya programlamaktadırlar. Şarkıda olduğu gibi sürekli olarak ‘’Ah keşkem’’ kelime gurubuyla şunu yapabilsem, bunu yapabilsem diyen insan ilerideki başarılarının temelini atmış olmaktadır. Belki de bundan dolayı namaz kılan insanlar namazlarında Cenab-ı Allah’tan ne murat ettiklerinin çok iyi farkında olmalı, dualarını da bu bilince göre şekillendirmelidirler.