Dokümanlar Edebi Şahsiyetler

Şeyhoğlu Mustafa (1340-1414):

Germiyan beyi Süleyman Şah’ın yanında nişancılık ve defterdarlık yapmıştır. Sonraları Yıldırım Bayezid’e intisap ederek Hurşidname adlı eserini ona sunmuştur.

Eserlerinde Şeyhoğlu mahlasını kullanır. Bazı şiirlerinde ise İbn Şeyhi mahlasını kullanır.

İyi bir tahsil görerek Arapça ve Farsça’yı öğrenmiştir.

Alim ve sanatkar kimliğiyle dikkat çeker.

Şeyhoğlu Mustafa, eserlerinin herkes tarafından okunup anlaşılmasını amaç edinen bir sanatkârdır ve bundan dolayı didaktik yönü ağır basmaktadır.

Şiirlerinde aşk konusunu en içli şekilde işlemiş, güzeller ve güzellikler için uygun ifadeler bulmuş olan Şeyhoğlu Mustafa sanat gayesi gütmekle birlikte halk diliyle yazmıştır.

Türkçe’yi en doğal biçimde kullanmaya çalışmış, şiiriyle daha sonraki şairleri etkilemiş, eserlerinde halk tabirlerine ve atasözlerine geniş yer vermiş ve eserlerini Türkçe yazmakla övünmüştür.

Eserleri

  1. Hurşidname
  2. Kenzü’l Kübera

 

Hurşidname

Hurşidname

Hurşidname

Eserde birbirini görmeden âşık olan Mağrib padişahının oğlu Ferahşâd ile Acem Şahı Siyâvuş’un kızı Hurşîd’in rakipler yüzünden çıkan engeller dolayısıyla geçirdikleri maceraların ve bunların sonunda kavuşmaları anlatılır. Şeyhoğlu, örf ve âdetlere, saray teşrifatına geniş yer vermiş, benzer aşk mesnevilerinde olduğu gibi eserini kahramanlarının ağzından söylediği gazellerle süslemiştir. 

Aşıkane konulu bir mesnevi olan eser 7640 beyittir.

Aruzun mefailün / mefailün / mefailün / feulün kalıbıyla yazılmıştır.

Mesneviler arasına sıkıştırılmış gazellerde dokuz ayrı aruz kalıbı kullanılmıştır, bu da şairin sanat zevkine sahip usta bir şair olduğunu gösteriyor.

Şeyhoğlu Mustafa, eserinde Anadolu insanının Türkçe konuşması sebebiyle eserini Türkçe yazdığını belirtir. Hurşidname’deki anlatım yalındır. Atasözleri ve deyimlerle anlatım güçlendirilmiştir. Şairin hikaye etmedeki başarısı da eseri dönemin başarılı mesnevilerinden yapmıştır.

Kenzü’l Kübera

Kenzü’l Kübera

Kenzü’l Kübera

Bu eser, Yıldırım Bayezid dönemi devlet ileri gelenlerinden Paşa Ağa bin Hoca Paşacık’a sunulmuştur. Mensur bir eserdir.

 Siyaset ahlakına dair  bir eserdir. Yazarın Germiyan ve Osmanlı saraylarındaki tecrübelerini içermesi bakımından da önemli bir eserdir.

Şeyhoğlu Mustafa; şeriatın unutulduğunu, büyüklerin yoluna uyulmadığını ve âlimlerin sustuğunu görerek eserini yazma ihtiyacı duyduğunu belirtir. Eserde peygamberlerden ve geçmiş padişahlardan örnekler verilmiş, devlet idaresiyle ilgili terim ve deyimler kullanılmıştır. Osmanlılar’ın bir taraftan Avrupa’ya açıldığı fetihler devrinde, diğer taraftan Ankara Savaşı’nın eşiğine gelindiği bir zamanda kaleme alınan Kenzü’l-küberâ, Yûsuf Has Hâcib’in Kutadgu Bilig’inden sonra yazıldığı bilinen ikinci siyasetnâme olması yanında devlet ve toplum idaresiyle ilgili verdiği bilgiler açısından kuruluş devri için önemli bir kitaptır. Dört bölüm  halinde yazılan eserin “Padişahlar ve beyler gidişinde” başlığını taşıyan birinci bölümünde padişahın kendi arzularına uymaması, işleri hak fermanına göre yürütmesi, tebaasını gözetmesi, ilme önem vermesi, zalimleri zulümlerinden, fâsıkları fısklarından menetmesi gerektiği belirtilir. İkinci bölüm, “Padişahların sîretlerinde ve hâletlerindeki her taifeyle ne resme muamele etmek gerek ve cemî-i halka nicesi şefkat göstermek gerek”, üçüncü bölüm “Vezirlerin ve kalem ehlinin ve nâiblerin revişin beyan eyler”, dördüncü bölüm “Ulemâ revişinde müftülerden ve kadılardan ve vâizlerden” başlıklarını taşımaktadır. Son bölümde ilimlere dair bir sınıflandırma yapmıştır. Eserin bundan sonraki kısmında “tenbih”ler bulunmaktadır. Şeyhoğlu toplum içinde yer alan “güzîn, nârin, nâzenin, şerif ve zarif” birkaç taife sayesinde devlet ve milletin ayakta durduğunu belirtmektedir.

Yazdır

Yazar hakkında

Süleyman Kara

Öğrenci ve öğretmenlere faydalı olmak için onlara kaliteli edebiyat sitesi olan edebiyat sultanını sundum.

Yorum yap