Çalışma Kitapçıkları

Ek fiil Çalışma Kitapçığı 2

Aşağıdaki cümlelerde ek fiil almış kelimelerin altını çizerek bu kelimelerin hangi kiple çekimlendiğini belirtiniz.

* En sahici dostluklar ortak varlıklar üzerine değil, ortak yoksunluklar üzerine kurulanlardır. Aynı şekilde zengin, benzer biçimde mesut olanların yakınlıkları sabun köpüğü gibidir, uçar. Ortak hüzünler, ortak arızalardır esas yakınlaştıran, yaklaştıran.

*   Ne var ki tüm fertleri kuşaklar boyu acı çekmiş bir ailede acı çekmemiş tek fert olmak kadar acı bir şey yoktur. Aradaki eşitsizliği insanın kendi ailesi kapatır.

* Uzakları yakın, olmazları olur eden bir efsun aşk. İnsana tükürdüğünü afiyetle yalatan, ettiği tüm büyük lafları bir bir hatırlatan, bileğinden kavradı mı sarsan, sarstı mı bırakmayan bir yudumcuk efsun.
Aşk bir kimyasal bileşim. Formülünde esrar var.

*   Mantığının almadığı ama yüreğinin kavradığı bir nedenle onu sevmek, korumak ve bütün dünyadan sakınmak ihtiyacı hissediyordu.

* Aşık olmayana aşk kuru bir kelimeden ibaret. Yarı palavra, yarı safsata. Aşık olmayan bunu anlayamaz, olansa anlatamaz. Öyleyse nasıl söze dökülebilir aşk, kelimelerin hükmünü yitirdiği yerde?

*  Boş boş konuşmaktan sürekli sorunlarımızdan sözetmekten, insanların dedikodusunu yapmaktan sıkılıyorum. Hayatın anlamı , varlığımız, sonsuzluk üzerine konuşacak kimseyi bulamıyorum. Bu yüzden topluluklara karışmaktan kaçınıyorum. Çağırıldığım birçok yere gitmek istemememin sebebi bu.

*  Mademki ölüm, ölmenin içinden geçmekti, o halde birbirlerinden sonsuza dek ayrılmayacaklardı. Ayrılırken söylenen sözler, beraberken yaşananların bir özetidir demişti bir keresinde Beyaz.

*   Sabrım tükenince, kendimi koruyacak tek silahım kalıyordu: Öfke.

*   Dünyadan kurtulmak ancak yine dünyadayken mümkündü. Sonsuzluk, ancak dünyadayken kazanılabilirdi. Ölümden sonra hiçbir pişmanlık fayda vermeyecekti. Hiçbir girişim işe yaramayacaktı.

*   Nietzsche de babaannem de kabirlerine yalnız girdiler. Her şeyi arkalarında bırakarak. Nietzsche, ben varken ölüm yok, ölüm varken ben yokum derdi. Babaannemse, ben varken her daim ölüm var, ölüm varken ben her daim var olacağım.

*   Var olanın varlığını hissetmeyince yokluktan farkı kalmıyordu.

*   Yıldızların yıldızlara, ayın yıldızlara ya da yıldızların aya hasedi yoktu. Gökyüzü huzurluydu.

* İnsan ve kainat iki kardeştir. İnsan kainatın küçültülmüşü, kainat da insanın büyütülmüşü. Aynı rahimde büyüyen iki kardeş gibi insan ve kainatta aynı yaratıcı tarafından yaratılmanın benzerliğini taşır üzerilerinde. Birinin diğerine yabancı gelir hiçbir yanı yoktur. Aynı elden çıkmış iki eser; birbirine aşina iki varlıktırlar. Ancak insan, Yaratıcısını unutunca kendisini de unutur. Sonra da kainatın kardeşliğini… İnsan ihtiraslarıyla , nefsinin tutkularıyla, günübirlik kaygı ve endişelerle baş başa kaldığında artık kainat ona yabancıdır. Dost değil, düşmandır. İnsan ve kainat yaratılıştan kardeşken , insan Yaratıcısını unutunca iki yabancıya dönüşür.

* Ateş kadar ateşi söndürmek de yakıcıdır.

* Biz rüyaların insanları değildik.Zor zamanların çocuklarıydık. Rüyaları bile elinden alınan.

*Her acı taşınabilir, acıyı taşınmaz hale getiren ona razı olamayışımızdır.

* İlk kez hırsızlık yapıyordu. Bununla vahşi kuzey ortamında bile hayatta kalabileceğini ispatlamış oluyordu. Bu onun değişen yaşam koşullarına uyum sağlayabilme yeteneğinin bir göstergesiydi; zaten uyum sağlayamamak demek, ölmek demekti. Üstelik bu hırsızlık olayı onun yaşam savaşında önünde engel olan ahlaklı olma erdeminin paramparça oluşunun ispatıydı.

*   Avın sabrı daima avcınınkinden daha azdır.

* Artık eski zamanlardan eser kalmamıştı. Denizcilik ile aşina olmuş o eller bir beyefendi eline dönüşmüş, halat sallamaktan nasır tutan parmaklar artık sosyal yaşamın nasırlarını tutar olmuştu.

*   Ama büyük sevgiler özveri isterdi.

*   Avın sabrı daima avcınınkinden daha azdır.

*   Gözlerinde gördüğü ışıltı ve sevginin, aslında onun kendi gözlerinde gördüğü şeyle arttığını bilemezdi.

* Tutumunu ve davranışını onlar için anlaşılır kılacak yeterli sözcükler hiçbir dilde yoktu.

*   İnsan tekerleği bulduğu zaman başına neler geleceğini bilseydi, bakmadan arkasına yuvarlardı onu ıssız bir yere. İnsanın elinden gelseydi, düğümlerdi yolları ıssız bir yerde.

* Bildiği şehirlerden bilmediği şehirlere, bildiği yüzlerden bilmediği yüzlere sığınmayı aklından geçirmemiş kaç insan vardır?

*   İnsan, ne yazacağını bilebilseydi hiçbir şey yazmazdı. O zahmete değecek bir şey olmazdı bu. Yazmak, insan yazsaydı ne yazardı, bunu öğrenme çabasıdır. Ancak yazdıktan sonra öğrenebiliriz bunu.

*Katedrale doluşan insanlar gökten bir meleğin inmesini ve ateşten kılıcıyla istilacıların üzerine koşmasını bekliyorlardı. Melek gelmedi. Ama Sultan Mehmet geldi. Beyaz atının üzerinde katedrale girdi ve orayı bugün İstanbul denilen kentin ilk camisine dönüştürdü.

*   Kelimelerin kötü yanı, kendimizi başkalarına anlatabileceğimiz ve başkalarının söylediklerini anlayabileceğimiz hissini uyandırmalarıdır. Fakat dönüp kaderimizle yüzleştiğimizde yetmediklerini görürüz.

*   Sevmek rehber kitaplarla, yazmak kurslarla öğrenilmez. Gidip başka yazarlarla tanış demiyorum, farklı yetenekleri olan insanları bulsan yeter. Yazmak, neşe ve coşkuyla yapılan herhangi bir işten hiç farklı değildir.

* İçimde şüpheler var. Çoğu inançla ilgili.
Ne güzel işte. İnsanı ileriye götüren de şüpheleridir.

*Başkalarının acılarına kayıtsız kalanlar, en acınacak kişilerdir.

*Bilgili olmanın önkoşullarından biri, kişinin kendi cehaletinin sınırlarını görmesi ve bunu kabullenmesidir. Böyle bir kabullenme için cehaletin kalıcı olmayabileceğini ya da bu cehaletin insanın doğuştan getirdiği yetileri tam olarak yansıtan kişisel bir özellik olarak alınmaması gerektiğini bilmeliyiz.

*  Ben, kendi kendimi bütünüyle mahvettim. Artık kendimi kıyaslayabileceğim herhangi bir şey var mıdır; ahlak kuralları filan? Bana faydası olacak hiçbir ahlak kuralı yoktur artık. Hele böyle bir durumda ahlak dersleri kadar yersiz bir şey olamaz. Ah, şu kendini beğenmiş tipler! Böbürlene böbürlene sana nasihatler vermeleri! Şu anki durumumun iğrençliğini ve pisliğini en az kendileri kadar bildiğimi bilselerdi, o koca dillerini sallamaktan vazgeçerlerdi. Bana bilmediğim ne söyleyebilirler ki? Benim sorunumla ilgili ne bilebilirler ki?

*Gelecek demek benim için yalnızlık, gereksiz varoluş, bayat bir yaşantıdan başka bir şey değil.

* Ben, hasta bir adamım… İçi öfkeyle dolu, çekilmez bir adamım ben.

Yukarıdaki yazıyı indirmek için aşağıdaki linke tıklayınız.

Ek fiil çalışma kitapçığı 2

Yazdır

Yazar hakkında

Süleyman Kara

Öğrenci ve öğretmenlere faydalı olmak için onlara kaliteli edebiyat sitesi olan edebiyat sultanını sundum.

Yorum yap