PARAGRAFTA KONU-ANA DÜŞÜNCE TEST 6
1.Öykü yazarı, her zaman olayın değil; anlatımın peşinde olmalıdır. Bu yüzden de öyküde biçem, içeriğin önünde yer alır ki gazete haberi ile öykü arasında bir fark olsun. Gazete haberinden farklı olarak öykünün bildirdiği haberi eskimez kılan, her okunuşta taze tutan da budur. Bu yüzden, öykü yazarı, öykünün konusundan çok, dokusunun ve işlemesinin üzerinde yoğunlaşmalıdır.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Öykü yazmanın kendine özgü bir üslubunun olduğu
B) Öyküde içerikten çok, biçem özelliklerine önem verilmesi gerektiği
C) Öykülerde, gazete haberinden farklı olarak kalıcı konuların yer aldığı
D) Öyküde konu seçimine özen gösterilmesi gerektiği
E) Öykülerin gerçek yaşamdan alınan konularda oluşturulması gerektiği
2. Edebiyatımızın son yetmiş yıllık gelişimine baktığınızda, çok keskin bir şekilde geçmiş kaynaklarla ilgisini kesmiş olduğunu görürsünüz. Tanzimat’tan sonra yepyeni ve Avrupalı bir edebiyat olmuştu. Fakat bu yeniliğin yararlı olduğunu söylemek çok zor. Çünkü bir edebiyat, ancak kendi geleneği içinde yetişebilir. Dış etkiler, geleneğin üzerine aşılandığında edebiyatı zenginleştirir, genişletir, eksiklerini tamamlar.
Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılabilir?
A) Edebiyatımız, kendi kaynaklarından beslendiğinde gelişme gösterebilir.
B) Edebiyatımızın evrensele ulaşabilmesi, dünya edebiyatından yararlanmasına bağlıdır.
C) Edebiyatımızda son zamanlarda bir durgunluk göze çarpmaktadır.
D) Her toplumun kendine özgü bir edebiyat anlayışı vardır.
E) Edebiyatımız, geleneksel sanat anlayışından uzak durmalıdır.
3. Edebiyat yapıtında temel amaç, bir düşünceyi okura iletmek değildir. Yine de edebiyat bir düşüncenin aktarılmasında araç olabilir. Yazar, hayal gücünün ve duygu dünyasının elverdiği ölçüde düşüncelerini yapıtına yansıtabilir. Ancak yapıtta düşünce, bardaktaki suyun içinde erimiş buz parçası gibi olmalı, içeni etkilemeli; ancak görünmemelidir.
Bu parçaya göre bir yazarın asıl yapması gereken aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yapıtlarında, sadece düşünceyi öne çıkarmak
B) Yapaylıktan uzak bir anlatımı tercih etmek
C) Yapıtlarını okuyucunun düzeyini göz önünde bulundurarak kaleme almak
D) Düşüncelerini soyut kavramlardan uzaklaştırıp gerçeklere dayandırmak
E) Düşüncelerini, yapıtın içinde belli olmayacak şekilde vermek
4. Şiirseverlere duyulan saygının, onlara nitelikli ürünler sunmakla gerçekleşeceğine inanan bir şairim. Bu durumda, yayınevleri yeni bir yapıtı okurlarla buluştururken şairin başarılı şiir geçmişini bir kenara bırakmalı, yapıtı oluşturan şiirlerin sanat değeri taşıyıp taşımadığına odaklanmalıdır. Ancak günümüzde çoğu zaman, bu gerçek göz ardı edildiğinden “Başarılı bir şairin yazdığı her şiir başarılıdır.” yanılsamasıyla pek çok yapıt sürülmektedir piyasaya.
Bu parçada yazar aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?
A) Yazın dünyasına yeni adım atmış şairlerin yeterince desteklenmemesinden
B) Yayımlanan şiirlerin şiirseverlerin beklentileri doğrultusunda oluşturulmamasından
C) Yayınevlerinin şiir kitaplarına önyargılı yaklaşmalarından
D) Deneyim kazanmamış şairlerin çabucak üne kavuşmak istemelerinden
E) Usta şairlerin yazdıkları yeni şiirlerdeki sanatsal niteliksizliğinin göz ardı edilmesinden
5. Çağımızda roman bir sanat ürünü olmaktan çıkmış; basın yayın pazarının ticari aracı hâline gelmiştir. Romanın geniş kitlelere seslenmesiyle birlikte arz talep ilişkisi kurulmuş, bu arz talep ilişkisi romanın kalitesini, baskı sayısını ve okunma oranını belirlemiştir. Bu konuda çalışmalar yapan Iwan Watt’a göre roman günümüzde daha çok satılması için halk yığınlarının istek ve arzularına göre gelişen bir edebiyat türü olmaya başlamıştır.
Bu parçada günümüz romanıyla ilgili asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Eskiye göre daha çok alıcı bulduğu
B) Diğer türlere oranla daha çok ilgi gördüğü
C) Yazınsal özelliklerinden çok ekonomik boyutuyla öne çıktığı
D) Okurların beklentileri dikkate alınmadan yazıldığı
E) Güncel konularda yazılmasının okunurluğunu artırdığı
6. Roman okuyan bir çocuğun, gözünün başka bir şeyi görmemecesine sayfalarda yitip gitmesi, romanın özelliğindendir. Söz gelimi zavallı Robenson’u adadan kurtarmak için günlerce kafa yorması, romanın doğasından gelen bir durumdur. Bir filme dalıp gitmiş bir yetişkinin, odaya başka birinin girmesiyle birden irkilmesi, gerçek dünyaya, ancak birkaç saniye duraladıktan sonra uyum sağlayabilmesi tıpkı buna benzer. Romanın kurmaca dünyası, gerçek dünyadan çekip uzaklaştırmıştır okuru.
Bu parçanın bütününde romanın hangi özelliği vurgulanmaktadır?
A) Anlatımının yalınlığı
B) Anlatılanların sürükleyiciliği
C) Üslubunun özgünlüğü
D) Konusunun sıra dışılığı
E) Anlatımının yoğunluğu
7. Eleştirmen-yazar arasında hiyerarşik bir ilişkiden söz etmek problemli bir yaklaşımdır. Çünkü yazar ve eleştirmen alt-üst ilişkisinin olmadığı yatay bir düzlemdedir. Nasıl, eleştirmen yapıt odaklı değerlendirmeler yapan bir yazar sayılırsa ve yazarın üzerinde konumlandırılamazsa; kendi ürettiği yapıt üzerinden varlık bulan yazar da eleştirmenin üstünde değildir.
Bu parçada anlatılmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sanat ve edebiyat ortamının yetkinliği eleştiri kurumunun yetkinliğiyle doğru orantılıdır.
B) Yapıtın en doğru biçimde anlaşılması için, eleştiri kaçınılmaz bir gereksinimdir.
C) Eleştirinin olmadığı yerde sanat ve sanatçının varlığından söz etmek anlamsızlaşır.
D) Edebiyat ve eleştiri birbirlerinin oluşumunu beslediklerinden denk bir konumdadır.
E) Eleştirmen, okur ve yapıt arasında bir köprü olduğundan, değerlendirmelerinde nesnel bir tutum izlemelidir.
8. Biçimin fazlasıyla önemsenmesi sonucu Türk şiirinin içinin boşaltıldığı görüşü son zamanlarda sıklıkla gündemde. Bu durumun izlerini öykümüzde de görmek mümkün. Bazı yazarlarımız, “Ne anlatacağım?” sorusunu hiç sormuyor kendine, “Nasıl anlatacağım?” derdinde yalnızca. Böyle yazarları keyifle okursunuz. Ama şu soruyu sormaktan da kendinizi alamazsınız: “Güzel anlatıyor da ne anlatıyor bu yazar?”
Bu parçada aşağıdakilerden hangisinden yakınılmaktadır?
A) Öykülerin içeriğinin göz ardı edilmesinden
B) Öykücülerin şairlerden etkilenmesinden
C) Genç öykücülerin, ustaları örnek almamasından
D) Öykülerin anlatımında doğallığın kaybolmasından
E) Öykülerin bir plan yapılmadan yazılmasından
9. Yazarın, doğa ve eşya betimlemesiyle insan arasında bir bütünlük oluşturması gerekir. Karakterlerin gerçeklik kazanması da bu bütünlüğün kurulmasına bağlıdır. Anlatılan çevreye ve eşyaya ters düşen karakterler romanın gerçekliğini gölgeler. Gerçekçi romanda insanla dış dünya birbirinden soyutlanmadan bir bütün olarak verilir. Gerçekçi romanın öncülerinden sayılan Balzac da dış dünyayla karakterleri birbirine uygun olarak betimlemiştir.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yaşamını bütünüyle yapıtlarına yansıtan yazarların romanlarının okurlarca daha çok beğenildiği
B) Romanın gerçekçi olabilmesi için çevre ile kahramanların birbiriyle uyum içinde olması gerektiği
C) Yazarın, anlattığı çevreyi ve insanları çok iyi tanıması gerektiği
D) Gerçekleri olduğu gibi anlatan romanların kalıcılığı yakalayabildiği
E) Gerçekçi roman yazmak için gereksiz betimlemelerden ve ayrıntılardan kaçınmak gerektiği
10. Şiir duygulardan, imgelerden, düşlerden, özlemlerden oluşmuş bir yaşantı birikiminin ürünüdür. Ozanın okuyucusu için oluşturduğu, okuyucunun paylaşacağı bir yaşantı… Bunun için şiire daha çok ilgi duyar insanlar. Örneğin, kışın yağan karı seyrediyoruz pencereden. Kar nedir, nasıl yağar, diye merak etmiyoruz. Fakat yağan karın etkisiyle Cenap Şahabettin’in “Elhan-ı Şita” şiirinin kimi dizelerini veya Ahmet Muhip Dıranas’ın “Kar yağıyor üstümüze inceden” dizesini mırıldanıyoruz. Demek ki şiir, dış dünyayı bize yepyeni bir gözle yaşattığı için daha sıcak geliyor.
Bu parçada şiirle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?
A) Yaşamın gerçeklerini hiç değiştirmeden anlattığı
B) Yaşamı farklı bir biçimde duyumsatarak zenginleştirdiği
C) Düşlerle gerçekleri bir arada verdiği
D) Yalın bir dile oluşturulmasının doğru olmadığı
E) Yaşamın sadece güzelliklerini dile getirdiği
11. Uzun yıllar düşüncelerimi, yaşadıklarımı ve gördüklerimi düzyazıyla anlatmaya çalıştım. Anladım ki düzyazı benim işim değilmiş. Şimdi şiirlerle anlatıyorum bütün anlatacaklarımı. Bunu hiç zorlanmadan yapıyorum. Nasıl yazıyorsam öyle de kolay okunuyor. Dolayısıyla şiirlerim yaşamın peşinden gidince benim için yazmak daha da anlam kazandı.
Bu parçada yazar, aşağıdakilerin hangisinden söz etmektedir?
A) Düzyazıyı bir türlü sevemediğinden
B) Şiirlerinde yeni konular işlediğinden
C) Şiir türünü düzyazıya niçin tercih ettiğinden
D) Yazılarında hayatın güzelliklerine yer verdiğinden
E) Duygularını zorlamadan yazıya aktarabildiğinden
12. Her büyük sanat eserinin sahibi ile binlerce insan iş birliği içindedir. Çünkü büyük sanatçı toplumun içinde yaşar ve üstün gözlem gücüyle toplumun bütün özelliklerini eserlerine yansıtır. Bu bakımdan her büyük eser, yalnız bir kişinin değil, bütün bir ulusun dehasının ürünüdür. Böyle eserler, bu yönüyle bir ulusun ülkülerinin, fiziksel ve ruhsal durumunun, dünya görüşünün eksiksiz bir fotoğrafıdır.
Bu parçadan aşağıdaki yargılardan hangisi çıkarılabilir?
A) Sanatçılar, nitelikli eserler ortaya koymak için toplumsal konulara ağırlık vermelidir.
B) Gerçek bir sanat eseri, ait olduğu milletin değerlerini her yönüyle ortaya koyar.
C) Bir sanatçı, okur kitlesini ne kadar geniş tutarsa yetkinliği o ölçüde yakalar.
D) Bir sanat eserinin kalıcı olabilmesi, millî değerleri evrensel bir bakış açısıyla işlemesine bağlıdır.
E) İçerik, bir sanat eserinin başarılı olmasında anlatımdan daha önemlidir.
CEVAPLAR: 1.B, 2.A, 3.E, 4.E, 5.C, 6.B, 7.D, 8.A, 9.B, 10.B, 11.C, 12.B
paragrafta konu-ana dusunce test 6 indir.