EDEBî SANATLAR ETKİNLİKLERİ 2
Aşağıdaki dize, beyit, bent ve dörtlüklerde bulunan edebi sanatları bulunuz.
DİZE, BEYİT, DÖRTLÜK | AÇIKLAMA | EDEBÎ SANAT | |
1 | İçimde kor donar buzlar tutuşur | ||
2 | Arı gibi eri olanın dağ kadar yeri olur. | ||
3 | Karanlık geceme nur oldu aşkın | ||
4 | Duyuluyor zamanın tahtayı kemirdiği Tavan aralarında, tavan aralarında | ||
5 | Gördü bal arısını sivrisinek, Dedi ona böyle övünerek: -Var mı benden güzeli? | ||
6 | Deli rüzgarlar önünde ben Kuru yapraklar gibi savruldum Hasretinle tutuştum, kavruldum Bir ah çektim, yandım, kül oldum | ||
7 | Bir tencere kaynar ocakta Et mi kaynar, dert mi kaynar Bilinmez. | ||
8 | Hey Rıza, kederin başından aşkın Bitip tükenmiyor elem-i aşkın Sende derya gibi daima taşkın Daima çalkanır bir gönül vardır | ||
9 | Her ağaç gibi kavak da Ömrünce durur ayakta Gözler durur bir şeyleri | ||
10 | Karanfil havalı, gül boynu bükük Yalnızlık duygusu verdi menekşe. Çiğdem dağda yalnız, dağ kırk dökük, Dağları yerlere serdi menekşe | ||
11 | Yalan mıydı, gerçek miydi Bir an mıydı, vurdu geçti | ||
12 | Kirpikleri süzgün o ihanet dolu gözler Rikkatle bakarken bile bir fırsatı gözler | ||
13 | Al dudakta inci dişi Bu dünyada yok bir eşi | ||
14 | Dışarıda buz gibi bir hava var Yüreğimde sımsıcak rüzgârlar esiyor | ||
15 | Aramazdık gece mehtabı yüzün parlarken Bir uzak yıldıza benzedi güneş sen varken | ||
16 | Derdini kimseye diyememek zor Dağlar ondan böyle kaskatı mosmor | ||
17 | Şakaklarıma kar mı yağdı, ne var? Benim mi Allah’ım çizgili yüz? | ||
18 | Gelir deyü cihanın şehriyarı bezm-i gülzara Temaşa etmek için yasemenler çıktı duvara | ||
19 | Her gün bu kadar güzel mi bu deniz Böyle mi görünür gökyüzü her zaman? | ||
20 | Kamu bimarına canan deva-yı derdi der ihsan Niçün kılmaz bana derman beni bîmar sanmaz mı | ||
21 | Süleyman kuş dilin bilir dediler Süleyman var Süleyman’dan içerü | ||
22 | Elim sustu, telim sustu, dil sustu. Bülbül sustu, güller sustu, dal sustu. | ||
23 | Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor Bu şehir o eski İstanbul mudur? | ||
24 | Hani selamı hani peyamı cananın Saba senin de işin hep heva imiş yazık (heva: hava, istek, arzu) | ||
25 | Gözü kara sevdiğim Gelmiş beni almaya | ||
26 | Bulutlar mı geçiyor benim üstümden Ben mi geçiyorum bulutların altından | ||
27
| Ben toprak oldum yoluna Sen aşuru gözetirsin Şu karşıma göğüs geren Taş bağırlı dağlar mısın? | ||
28 | Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler |
| |
29 | Sular duruldu sevdiceğim Aynasında yüzün görsün diye |
| |
30 | Dedim: Dilber, niçin sararıp soldun Dedi: Çektiğim dil yarasıdır |
| |
31 | Dikenler gül olur sevgi dalında Açılır gonca her baktığında |
| |
32 | Kükremiş sel gibiyim bendimi çiğner aşarım Yırtarım dağları enginlere sığmam taşarım | ||
33 | Garb’ınâfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar; Benim îman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar, «Medeniyyet! » dediğin tek dişi kalmış canavar? | ||
34 | Bahçede dut iken bilmezdin sazı Bülbül konar mıydı dalına bazı Hangi kuştan aldın sen bu avazı Söyle doğrusunu gel inkâr etme | ||
35 | Dağları delen Ferhat olsam Şirin olup girer misin gönlüme |
| |
36 | Girdim yeşilden sarıya Sordum ölüye diriye Çiçeği verdim arıya Ballarda seni aradım | ||
37 | İnsan neler neler yapar Bilir öldürmeyi, yok etmeyi Ama bir kusurcuğu var Bilir düşünmeyi de | ||
38 | Kar yağıyor, yine kar, yine kar Yine mahşer gibi kar. |
| |
39 | Saksıda ruhumun bütün yası var Derdimle soluyor açılan gonca Sen uyandın diye gün doğar Şu yol sen geçtiğin için güzel | ||
40 | Her yokuşun bir inişi vardır. |
|
EDEBî SANATLAR ETKİNLİKLERİ 2 CEVAPLAR
Aşağıdaki dize, beyit, bent ve dörtlüklerde bulunan edebi sanatları bulunuz.
DİZE, BEYİT, DÖRTLÜK | AÇIKLAMA | EDEBÎ SANAT | |
1 | İçimde kor donar buzlar tutuşur | Kor,buz; donar, tutuşur kelimeleriyle zıtlık oluşturulmuştur. | Tezat |
2 | Arı gibi eri olanın dağ kadar yeri olur. | Er, arıya benzetilmiştir. | Teşbih |
3 | Karanlık geceme nur oldu aşkın | Karanlık ve nur sözcükler arasında zıtlık oluşturulmuştur. | Tezat |
4 | Duyuluyor zamanın tahtayı kemirdiği Tavan aralarında, tavan aralarında | Zamanı kemirgen bir canlıya (fare) benzetmiş, ancak fareyi söylememiş. | İstiare
|
5 | Gördü bal arısını sivrisinek, Dedi ona böyle övünerek: -Var mı benden güzeli? | Sivrisinek konuşturulmuştur. | İntak |
6 | Deli rüzgarlar önünde ben Kuru yapraklar gibi savruldum Hasretinle tutuştum, kavruldum Bir ah çektim, yandım, kül oldum | Bir ah çekmeyle yanmak, kül olmak ifadesiyle abartma yapılmıştır. | Mübalağa |
7 | Bir tencere kaynar ocakta Et mi kaynar, dert mi kaynar Bilinmez. | Tencerenin kaynaması ifadesiyle tencerede kaynayan yemek, su kastedilmiştir. | Mecaz-ı mürsel |
8 | Hey Rıza, kederin başından aşkın Bitip tükenmiyor elem-i aşkın Sende derya gibi daima taşkın Daima çalkanır bir gönül vardır | Gönül deryaya benzetilerek benzetmeyapılmıştır. | Teşbih |
9 | Her ağaç gibi kavak da Ömrünce durur ayakta Gözler durur bir şeyleri | Kavak ağacı insana benzetilmiştir. Ancak insan söylenmemiştir. | Kapalı istiare |
10 | Karanfil havalı, gül boynu bükük Yalnızlık duygusu verdi menekşe. Çiğdem dağda yalnız, dağ kırk dökük, Dağları yerlere serdi menekşe | Karanfile, güle insana ait özellikler yüklenmiştir. | Teşhis |
11 | Yalan mıydı, gerçek miydi Bir an mıydı, vurdu geçti | Yalan ve gerçek sözcükleri arasında zıtlık oluşturulmuştur. | Tezat |
12 | Kirpikleri süzgün o ihanet dolu gözler Rikkatle bakarken bile bir fırsatı gözler | Birinci dizedeki gözler sözcüğüyle ad aktarması yapılmıştır. | Mecaz-ı mürsel |
13 | Al dudakta inci dişi Bu dünyada yok bir eşi | Diş, beyazlık ve parlaklık bakımından dişe benzetilmiştir. | Teşbih |
14 | Dışarıda buz gibi bir hava var Yüreğimde sımsıcak rüzgârlar esiyor | Hava soğukluk bakımından rüzgarlara benzetilmiş. Buz ve sımsıcak sözcükleri arasında zıtlık var. | Teşbih, Tezat |
15 | Aramazdık gece mehtabı yüzün parlarken Bir uzak yıldıza benzedi güneş sen varken | Sevgilinin yüzünün güneşten ve aydan daha parlak olduğunu ifade ederken abarmıştır. | Mübalağa |
16 | Derdini kimseye diyememek zor Dağlar ondan böyle kaskatı mosmor | Dağların mosmor olma sebebi derdini kimseye söylememesine bağlanmıştır. | Hüsn-i talil |
17 | Şakaklarıma kar mı yağdı, ne var? Benim mi Allah’ım çizgili yüz? | Şair çizgili yüzün kendine ait olduğunu bilmesine rağmen bilmezlikten gelmektedir. | Tecahül-i arif |
18 | Gelir deyü cihanın şehriyarı bezm-i gülzara Temaşa etmek için yasemenler çıktı duvara | Yaseminlerin duvarları sarmasını cihan padişahının gülbahçesine gelmesine bağlamış. | Hüsn-i talil |
19 | Her gün bu kadar güzel mi bu deniz Böyle mi görünür gökyüzü her zaman? | Şair duygularını soru sorma yoluyla ifade etmiş. | İstifham
|
20 | Kamu bimarına canan deva-yı derdi der ihsan Niçün kılmaz bana derman beni bîmar sanmaz mı | Bimar-derd-deva sözcükleri anlam bakımından birbiriyle ilgili sözcüklerdir. | Tenasüp |
21 | Süleyman kuş dilin bilir dediler Süleyman var Süleyman’dan içerü | Süleyman peygamber kıssasına gönderme yapılmıştır. | Telmih |
22 | Elim sustu, telim sustu, dil sustu. Bülbül sustu, güller sustu, dal sustu. | Sustu sözcükleri tekrar edilmiştir. | Tekrir |
23 | Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor Bu şehir o eski İstanbul mudur? | Bilinen bir durum bilmezlikten gelinerek tecahül-i arif yapılmıştır. | Tecahül-i arif |
24 | Hani selamı hani peyamı cananın Saba senin de işin hep heva imiş yazık (heva: hava, istek, arzu) | “Heva” sözcüğü her iki anlamı da taşıyacak şekilde kullanılarak tevriye sanatı yapılmıştır. | Tevriye |
25 | Gözü kara sevdiğim Gelmiş beni almaya | “Gözü kara” sözü hem gerçek hem mecaz anlamında kullanılmıştır. | Kinaye |
26 | Bulutlar mı geçiyor benim üstümden Ben mi geçiyorum bulutların altından | Bilinen bir durum bilinmezden gelinmiştir. | Tecahül-i arif |
27
| Ben toprak oldum yoluna Sen aşuru gözetirsin Şu karşıma göğüs geren Taş bağırlı dağlar mısın? | “Taş bağırlı dağlar” söz grubunda dağlar gerçek anlamda taşlardan oluşmaktadır. Mecaz anlamında ise acımasızlık insafsızlık anlamı vardır. | Kinaye |
28 | Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler | İlk dizede tekrarlar yapılmıştır. İkinci dizede fenerler sele benzetilmiştir. | Tekrir Teşbih |
29 | Sular duruldu sevdiceğim Aynasında yüzün görsün diye | Sular, sevgiliye yüzünü göstermek için durulmuş gibi anlatılarak doğal bir durum, duygusal bir sebebe bağlanmıştır. | Hüsn-i talil |
30 | Dedim: Dilber, niçin sararıp soldun Dedi: Çektiğim dil yarasıdır | “Dil yarası” hem gerçek anlamını hem mecaz anlamını düşündürecek şekilde kullanılmıştır. | Kinaye |
31 | Dikenler gül olur sevgi dalında Açılır gonca her baktığında | Goncaların açılması duygusal bir nedene bağlanmıştır. | Hüsn-i talil |
32 | Kükremiş sel gibiyim bendimi çiğner aşarım Yırtarım dağları enginlere sığmam taşarım | “Kükremiş sel gibiyim…” sözünde Türk milleti, kükremiş bir sele benzetilmiştir. “Bent” sözcüğü bir engeli karşılamak için kullanılmıştır ve burada “mecaz” sanatı yapılmıştır. “Yırtarım dağları, enginlere sığmam…” sözleriyle abartma vardır.“Yırtarım dağları” sözüyle, Ergenekon Destanı’na hatırlatma yapılmıştır. Çünkü Türkler, Ergenekon’dan dağları eritip – yırtarak kurtulmuşlardır. Son olarak “dağ – engin – bent – sel” sözcükleri arasında “tenasüp” sanatı bulunmaktadır.
| Teşbih, Mübalağa, Telmih, Tenasüp |
33 | Garb’ınâfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar; Benim îman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar, «Medeniyyet! » dediğin tek dişi kalmış canavar? | “Garbın afâkı” sözcük grubu ile “batı sınırları” kastedildiğinden, burada “mecaz” sanatı vardır. Savaşlarda artık teknolojik yönden güçlü silahların kullanıldığını ifade etmek için “çelik zırhlı duvar” sözünü kullanan şair, burada bir benzetme yapmıştır. Benzetmedeki benzeyen öğe gösterilmediğinden burada “açık istiare” sanatı vardır. “Ulusun!” sözcüğü hem “yücesin” anlamında hem de “bağırsın” anlamında kullanılmıştır. Bunun için bir sözcüğün iki farklı anlamda kullanıldığı bu dizede “tevriye” sanatı yapılmıştır. “İman” sözcüğü, Türk Ulusu’nun zorluklarla kazandığı sınırlara benzetilmiştir ve düşmanların asla bu sınırları ele geçiremeyeceği belirtilmiştir. Bunun için bu dizede “benzetme” sanatı bulunmaktadır. Son olarak “medeniyet” sözcüğünün tek dişi kalmış canavara benzetildiği dizede “benzetme” (teşbih) sanatı bulunmaktadır.
| Teşbih, İstiare, Tevriye, Teşbih |
34 | Bahçede dut iken bilmezdin sazı Bülbül konar mıydı dalına bazı Hangi kuştan aldın sen bu avazı Söyle doğrusunu gel inkâr etme | Bu dizelerde şair sazın neden güzel ses çıkardığını bildiği hâlde bunu bilmiyormuş gibi davranmaktadır. | Tecahül-i ârif |
35 | Dağları delen Ferhat olsam Şirin olup girer misin gönlüme | Ferhat ve Şirin’in aşklarına göndermede bulunmaktadır. | Telmih |
36 | Girdim yeşilden sarıya Sordum ölüye diriye Çiçeği verdim arıya Ballarda seni aradım | Aralarında anlam ilgisi olan sözcükler (çiçek, ballar, arı) bir arada bulundurulmuştur. | Tenasüp |
37 | İnsan neler neler yapar Bilir öldürmeyi, yok etmeyi Ama bir kusurcuğu var Bilir düşünmeyi de | Söylenenin tam tersiz kastedilmiştir. | Tariz |
38 | Kar yağıyor, yine kar, yine kar Yine mahşer gibi kar. | Kar sözcükler tekrar edilmiştir. Kar mahşere benzetilmiş ve abartılmış. | Tekrir, teşbih, mübalağa |
39 | Saksıda ruhumun bütün yası var Derdimle soluyor açılan gonca Sen uyandın diye gün doğar Şu yol sen geçtiğin için güzel | Şair güneşin doğuşunu sevgilinin uyanmasına bağlamıştır. Ancak gerçek sebebi bu değildir. | Hüsn-i talil |
40 | Her yokuşun bir inişi vardır. | Yokuş sözcüğüyle hem yokuş hem hayatın zorlukları, iniş sözcüğüyle hem iniş hem de hayatın kolay, güzel yönleri belirtilmiştir. | Kinaye |
edebi sanatlar etkinleri 2 indir.