Günlük Planlar

11.Sınıf Şiir Ünitesi Günlük Ders Planı

DERS: Türk Dili ve Edebiyatı
SINIF: 11
TARİH: 30 Ekim -22 Aralık 2023
KONULAR: OKUMA ( 1. Tanzimat Dönemi’nden iki şiir örneği , 2. Servet-i Fünun Dönemi’nden iki şiir örneği , 3. Saf Şiir anlayışından iki şiir örneği , 4. Millî Edebiyat Dönemi’nden iki şiir örneği, 5. Cumhuriyet’in ilk döneminden hece ölçüsüyle yazılmış bir şiir örneği, 6.Türk dünyası edebiyatından iki şiir örneği ) YAZMA ( Şiir Yazma Çalışması ) , SÖZLÜ İLETİŞİM ( Şiir Anlayışı Sunumu ) , DİL BİLGİSİ ( Cümlenin Ögeleri )
ÜNİTENİN ADI/NO: ÜNİTE – III / ŞİİR – 7 HAFTA

KAZANIMLAR:
ŞİİR
A) OKUMA
A.1.1. Metinde geçen kelime ve kelime gruplarının anlamlarını tespit eder.
A.1.2.Şiirin temasını belirler.
A.1.3.Şiirde ahengi sağlayan özellikleri/unsurları belirler.
A.1.4.Şiirin nazım biçimini ve nazım türünü tespit eder.
A.1.5.Şiirdeki mazmun, imge ve edebî sanatları belirleyerek bunların anlama katkısını değerlendirir.
A.1.6.Şiirde söyleyici ile hitap edilen kişi/varlık arasındaki ilişkiyi belirler.
A.1. 7. Şiirde millî, manevi ve evrensel değerler ile sosyal, siyasi, tarihî ve mitolojik ögeleri belirler.
A.1. 8. Şiirde edebiyat, sanat ve fikir akımlarının/anlayışlarının yansımalarını değerlendirir.
A.1.9. Şiiri yorumlar.
A.1.10.Şair ile şiir arasındaki ilişkiyi değerlendirir.
A.1. 11.Türün/biçimin ve dönemin/akımın diğer önemli yazarlarını ve eserlerini sıralar.
A.1.12. Metinden hareketle dil bilgisi çalışmaları yapar.
A.1. 13.Metinler arası karşılaştırmalar yapar.

B) YAZMA
B.1 Farlı türde metin yazar.
B.2 Yazacağı metnin türüne göre konu, tema, ana düşünce, amaç ve hedef kitleyi belirler.
B.3 Yazma konusuyla ilgili hazırlık yapar.
B.4 Yazacağı metni planlar.
B.5 Metin türüne özgü yapı özelliklerine uygun yazar.
B.6 Metin türüne özgü dil ve anlatım özelliklerine uygun yazar.
B.7 İyi bir anlatımda bulunması gereken özelliklere dikkat ederek yazar.
B.8 Farklı cümle yapılarını ve türlerini kullanır.
B.10 Yazdığı metni gözden geçirir.
B.11 Ürettiği ve paylaştığı metinlerin sorumluluğunu üstlenir.
B.12. Yazdığı metni başkalarıyla paylaşır.

C) SÖZLÜ İLETİŞİM
C.1.9. Vurgu, tonlama, duraklama vb. unsurlara uygun olarak seslendirme
C.1.11. Konuşmasında beden dilini doğru ve etkili biçimde kullanır.

ARAÇ-GEREÇ: Ders Kitabı ( Cem. Yayınları ) , Örnek Metinler, Yazım Kılavuzu, Türkçe Sözlük, Slâytlar, Kompozisyon Bilgileri, Öğrt. Ders Notları, …
SÜRE: 35 Ders Saati ( 5 HAFTA OKUMA + 1 HAFTA YAZMA + SÖZLÜ İLETİŞİM + 1 HAFTA DİL BİLGİSİ )

İŞLENİŞ : (5E Modeli)
1) Giriş (Engage) (Motivasyon – Dikkat Çekme – Ön bilgileri harekete geçirme)
Mevcut İşleniş:
Öğretmen, öğrencilere günlerinin nasıl geçtiğini sorarak derse giriş yapar. Öğretmen, öğrencilerine şiir ünitesinde : Okuma bölümünde Tanzimat şiirini, Servetifünun şiirini, saf şiiri, Millî Edebiyat Dönemi şiirini, Cumhuriyet Dönemi’nin ilk yıllarındaki şiiri, Türkiye dışındaki çağdaş Türk şiirini, Dil Bilgisi bölümünde cümlenin ögelerini, yazım ve noktalama kurallarını, Yazma bölümünde incelenen şiirlerden birinin özelliklerine uygun bir şiir yazmayı, Sözlü İletişim bölümünde doğru ve etkili bir biçimde düşüncelerini ifade etmeyi öğreneceklerini ifade eder. ( Dikkati Çekme)
Öğrencilere modern şiir denince akıllarına ne geldiği sorulur. Sonra hikaye türünün yerli kaynakları dendiğinde zihinlerinde oluşanları açıklamaları istenir. Modern Hikaye ile Dede Korkut Hikayeleri arasında ilişki kurdurulur. “Batılı anlamda hikaye türünün oluşumunun nasıl olduğunu öğrenmek ister misiniz?” diyerek dikkat çekilir. Türk edebiyatında hikaye türünün gelişim ve değişim serüvenini öğrenmeye var mısınız? ( Güdüleme)
Sevgili öğrenciler bu haftaki derslerimizde şiir türünün gelişimini kavrayacağız, Tanzimat dönemi şiir örneklerinden hareketle şiir anlayışlarını ve temsilcilerini inceleyeceğiz. Şiir örnekleri üzerinden milli, manevi, toplumsal ve kültürel değerleri tanıyacağız, yazım ve noktalama kurallarını hatırlayacağız, cümlenin ögelerini tekrarlayacağız, şiir yazma ve yorumlama becerisi edineceğiz.
( Gözden Geçirme )
Şiir türünün tarihsel süreci gözden geçirilir. ( 10.sınıf şiir ünitesi ) Divan şiiri ve halk şiiri derine girilmeden kısaca tekrar edilir.
Keşfetme (Explore)
Mevcut İşleniş: Öğrencilerden divan edebiyatı nazım şekli olan murabba hakkında hatırladıklarını söylemeleri istenir ve bunlar maddeler halinde tahtaya yazılır.
Açıklama (Explain)
Mevcut İşleniş:
SUNUŞ: Hafta içinde işlenecek konu/konuların ve kazanımların tanıtılması, işleniş stratejileri ve yararlanılacak materyaller hakkında sunuş yapılacaktır.
ANLATIM:
Şiir türünün gelişimi örnek metinler üzerinden işlenir. Tanzimat şiirini, Servetifünun şiirini, saf şiiri, Millî Edebiyat Dönemi şiirini, Cumhuriyet Dönemi’nin ilk yıllarındaki şiir anlayışlarını , Türkiye dışındaki çağdaş Türk şiirini ve temsilcileri örnek metinlerle işlenir. Cümlenin ögeleri, yazım ve noktalama kurallarını örnek metinlerden hareketle tekrar ettirilir, şiir yazma ve yorumlama çalışması yaptırılır. Şair biyografileri işlenir. “Ben Kimim?” etkinliği yaptırılır.
HAZIRLIK:
Ders kitabında konuya giriş olarak verilen sorular ( hazırlık ) yanıtlanarak işlenecek konu üzerine öğrencilerin dikkati çekilecektir.

İŞLENİŞ : (5E Modeli)
1) Giriş (Engage) (Motivasyon – Dikkat Çekme – Ön bilgileri harekete geçirme)
Mevcut İşleniş:
Öğretmen, öğrencilere günlerinin nasıl geçtiğini sorarak derse giriş yapar. Öğretmen, öğrencilerine şiir ünitesinde : Okuma bölümünde Tanzimat şiirini, Servetifünun şiirini, saf şiiri, Millî Edebiyat Dönemi şiirini, Cumhuriyet Dönemi’nin ilk yıllarındaki şiiri, Türkiye dışındaki çağdaş Türk şiirini,Dil Bilgisi bölümünde cümlenin ögelerini, yazım ve noktalama kurallarını,Yazma bölümünde incelenen şiirlerden birinin özelliklerine uygun bir şiir yazmayı, Sözlü İletişim bölümünde doğru ve etkili bir biçimde düşüncelerini ifade etmeyi öğreneceklerini ifade eder. ( Dikkati Çekme)
Öğrencilere modern şiir denince akıllarına ne geldiği sorulur. Sonra hikaye türünün yerli kaynakları dendiğinde zihinlerinde oluşanları açıklamaları istenir. Modern Hikaye ile Dede Korkut Hikayeleri arasında ilişki kurdurulur. “Batılı anlamda hikaye türünün oluşumunun nasıl olduğunu öğrenmek ister misiniz?” diyerek dikkat çekilir. Türk edebiyatında hikaye türünün gelişim ve değişim serüvenini öğrenmeye var mısınız? ( Güdüleme)
Sevgili öğrenciler bu haftaki derslerimizde şiir türünün gelişimini kavrayacağız, Tanzimat dönemi şiir örneklerinden hareketle şiir anlayışlarını ve temsilcilerini inceleyeceğiz. Şiir örnekleri üzerinden milli, manevi, toplumsal ve kültürel değerleri tanıyacağız, yazım ve noktalama kurallarını hatırlayacağız, cümlenin ögelerini tekrarlayacağız, şiir yazma ve yorumlama becerisi edineceğiz.
( Gözden Geçirme )
Şiir türünün tarihsel süreci gözden geçirilir. ( 10.sınıf şiir ünitesi ) Divan şiiri ve halk şiiri derine girilmeden kısaca tekrar edilir.
Keşfetme (Explore)
Mevcut İşleniş: Öğrencilerden divan edebiyatı nazım şekli olan murabba hakkında hatırladıklarını söylemeleri istenir ve bunlar maddeler halinde tahtaya yazılır.
Açıklama (Explain)
Mevcut İşleniş:
SUNUŞ: Hafta içinde işlenecek konu/konuların ve kazanımların tanıtılması, işleniş stratejileri ve yararlanılacak materyaller hakkında sunuş yapılacaktır.
ANLATIM:
Şiir türünün gelişimi örnek metinler üzerinden işlenir. Tanzimat şiirini, Servetifünun şiirini, saf şiiri, Millî Edebiyat Dönemi şiirini, Cumhuriyet Dönemi’nin ilk yıllarındaki şiir anlayışlarını , Türkiye dışındaki çağdaş Türk şiirini ve temsilcileri örnek metinlerle işlenir. Cümlenin ögeleri, yazım ve noktalama kurallarını örnek metinlerden hareketle tekrar ettirilir, şiir yazma ve yorumlama çalışması yaptırılır. Şair biyografileri işlenir. “Ben Kimim?” etkinliği yaptırılır.
HAZIRLIK:
Ders kitabında konuya giriş olarak verilen sorular ( hazırlık ) yanıtlanarak işlenecek konu üzerine öğrencilerin dikkati çekilecektir.

İNCELEME: Türk Dili ve Edebiyatı-11 kitabının şiir ünitesinin genel bir incelemesi yapılarak şiir ünitesi öğrencilere tanıtılacak.( Cem yayınları )
ETKİNLİK: “Murabba, Makber, Yağmur, Elhan-ı Şita , O Belde ,Açık Deniz, Benim Şiirlerim, Küfe, Öğüt, Menim Anam, Heyder Baba’ya Selam” adlı metinler okunarak metinlerle ilgili sorular sorulacak. Metni anlama ve çözümleme çalışmaları yapılacaktır. Burada sözlük kullanma çalışması yapılacaktır. Şairin Biyografisi etkinlikleri yapılacaktır. Cümlenin ögeleri, yazım kuralları ve noktalama işaretleriyle ilgili uygulama çalışmaları yapılacaktır. Şiir yazma ve yorumlama etkinlikleri yaptırılacaktır.
2) Derinleştirme (Ayrıntıya Girme) (Elaborate) :
Mevcut İşleniş:
3.ÜNİTE: ŞİİR
Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatı Birinci Dönem Şiiri: 19. yüzyılın ikinci yarısında bazı şairlerimiz, eski edebiyatı bırakarak sosyal hayatla ilgili yenilikçi bir edebiyat oluşturdular. Tanzimat Edebiyatı’nın birinci dönemini oluşturan bu şairlerimiz, Batı düşüncesinden aldıkları hukuk, hürriyet, demokrasi gibi kavramları yazdıkları şiirlerde kullandılar.
Dönem sanatçılarından Şinasi, şiirdeki değişimin temelini atmıştır. Şinasi’nin Fransızcadan yaptığı tercüme şiirlerde yeni nazım şekilleri ve yeni bir üslup dikkatleri çekmiştir. Bu tercümeler ve sanatçının kendi yazdığı şiirler, şekil ve özellikle de içerik yönünden divan şiirinden farklı olmuştur. Şinasi’nin “halka yönelme düşüncesi” edebiyatımıza düşünce ağırlıklı şiirlerin girmesini sağlamıştır. “Hak, hukuk, adalet, devlet, hürriyet, medeniyet”gibi kavramların yer aldığı bu dönem şiirlerinde hâkim olan unsur “akıl”dır. Sosyal değerlerin, siyasi düşüncelerin yanı sıra özellikle Ziya Paşa’da felsefi düşünce de görülmektedir. Bu düşünce ikinci dönem sanatçılarından Abdülhak Hamit Tarhan’ın metafizik düşüncelerine zemin hazırlamıştır. Bu dönem şiirlerindeki bir başka yenilik de şiirlerin konularına göre adlandırılmasıdır: Namık Kemal’in Hürriyet Kasidesi’nde olduğu gibi. Dönem sanatçıları Batı şiirinin etkisiyle şiirlerinde klasisizm ve romantizm akımlarının etkisinde kalmış, bu yeniliklere rağmen sanatlı anlatımdan kurtulamamış, hece ölçüsünü deneseler de genellikle aruz ölçüsünü kullanmışlardır. Nesir dilinde olduğu gibi dili, konuşma dili ve üslubuna yaklaştırma çalışmalarını şiirde de denemişlerdir.Ancak divan şiiri geleneği, eskisi kadar olmasa da varlığını sürdürdüğü için bu konuda başarılı olamamışlardır.Sonuç olarak Tanzimat birinci dönem sanatçıları, biçim yönünden divan şiiri geleneğine bağlı kalmışlardır. “Toplum için sanat” anlayışınısavunan sanatçılar “vatan, millet, hürriyet, adalet” gibi konuları ele alarak içerikte yeniliğe gitmiş, dilde sadeleşmeyi amaçlamış ancak bu konuda başarılı olamamışlardır. Divan şiirindeki parça güzelliği, Tanzimat şiirinde yerini bütün güzelliği ve konu birliğine bırakmıştır. Hece denense de aruz ölçüsüne devam edilmiştir. İlk kez Batı şiirinin de etkisiyle klasisizm ve romantizm gibi edebî akımlardan yararlanılmış; gazel, kaside, terkibibent, murabba, rubai gibi nazım şekilleri kullanılmaya devam edilmiştir.
İncelediğiniz “Murabba” şiirinde bu durumu kolaylıkla görmekteyiz. Namık Kemal divan şiiri nazım şekli olan murabbayı kullanmış ancak divan şiirinde ele alınmayan kavramlar olan “vatan ve hürriyet” kavramlarını işlemiştir. Namık Kemal, şiirinde dinî ve millî sorunlara sahip çıkmak hatta bu uğurda ölümü göze almak gerektiğini vurgulamıştır.

NAMIK KEMAL (1840-1888)
Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatı birinci dönem sanatçılarındandır. Genç yaşta eski Türk şiiri tarzında yazan sanatçı, Şinasi ile tanıştıktan sonra Batı edebiyatına yöneldi. Sanatçı, Genç Osmanlılar Cemiyeti’ne girdikten sonra 1867’de Paris’e gitti.Orada Hürriyet gazetesini çıkardı. Batı düşünce tarzıyla yazdığı makalelerle gençleri etkisi altına aldı.“Vatan, hürriyet, millet” gibi kavramlar; Namık Kemal’in sanat hayatının temelini oluşturdu. Bu nedenle “Vatan Şairi” olarak anıldı. Namık Kemal’in şiirlerinde biçim eski, içerik yenidir. Şiir, makale, roman, eleştiri, tiyatro gibi birçok türde yazan sanatçı; kendisini en iyi nesirlerinde gösterdi. Sosyal faydacılık ilkesini benimsedi.Dilin sadeleşmesini savundu ama bu konuda tiyatro eserleri dışında pek başarılı
olamadı. Namık Kemal, klasik tarzda yazdığı şiirlerin varlığına rağmen Türk şiirine getirdiği yeni düşüncelerle anılmıştır.Sanatçının İntibah, Cezmi adlı romanları; Vatan Yahut Silistre, Gülnihal, Akif Bey, Kara Belâ, Zavallı Çocuk,Celâleddin Harzemşah adlı oyunları; Tahrib-i Harabat, Takip, Renan Müdafaanamesi, Mukaddime-i Celâl adlı eleştirileri vardır.

Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatı İkinci Dönem Şiiri: Tanzimat birinci dönem sanatçıları; şiiri, topluma ulaşmada bir araç olarak görüp eserlerini bu amaçla yazmışlardır. İkinci dönem sanatçıları ise farklı bir bakış
açısıyla edebiyatın güzel sanatların bir dalı olduğunu düşünmüş, bu düşünce ile “toplum için sanat” anlayışını bir kenara bırakarak “sanat için sanat” anlayışına yönelmişlerdir. İkinci dönem sanatçılarına göre şiir; topluma
hizmet eden bir araç olmamalı, estetik bir amaç taşımalıdır. Servetifünun Dönemi Edebiyatı’nın zemininin hazırlandığı bu dönemde güzel olan her şeyin şiirin konusu olabileceği savunulmuştur. Böylece sosyal değerler ve siyasi düşünceler bir kenara bırakılarak bireysel duygu ve düşünceler ele alınmış; “aşk, doğa, ölüm” gibi temalar işlenmiştir. Ancak bu temalar divan şiirindeki şekliyle işlenmemiştir. Örneğin divan şiirindeki ideal kadın, Tanzimat ikinci dönem şiirinde yerini günlük hayatın içindeki kadına bırakmıştır.

Tanzimat ikinci dönem şairleri, şiirin özel bir dile sahip olması gerektiğini savunarak dili daha da ağırlaştırmışlardır. Yeni duyuş ve mecazlara yer vermiş, aruz ölçüsünü kullanmaya devam etmişlerdir. Divan şiirinin etkisinden tamamen kurtulmamış olsalar da yeni nazım şekilleriyle şiir yazmışlardır. Muallim Naci, Batı tarzı şiirler yazsa da eski şiiri savunmaya ve eski şiirin etkisiyle yazmaya devam etmiştir. Recaizade Mahmut Ekrem’in savunduğu “kulak için uyak” anlayışı, ikinci dönem sanatçılarının genel tercihi olmuş; bu dönem şairleri, uyaksız şiirler denemişlerdir. Batı’daki “bireyci” anlayışı edebiyatımıza getirmişlerdir. Birinci dönem şairlerinde olduğu gibi ikinci dönem şairlerinde de romantizm akımının etkisi açık bir şekilde görülmüştür. Tanzimat’ın ikinci döneminde görülen bu yenilikleri başarılı bir şekilde uygulayan Abdülhak Hamit
Tarhan’ın şiirlerinde bireysel ve duygusal konular, metafizik ve felsefi düşünceler ağır basmıştır.
Abdülhak Hamit Tarhan, okuduğunuz “Makber” şiirini eşi Fatma Hanım’ın ölümü üzerine yazmıştır. Kendine özgü bir nazım şekliyle yazılmış olan bu şiirde Tanzimat ikinci dönem şiirinde içerikle birlikte şeklin de değiştiğini görebilmekteyiz. Şairin “ölüm” temasını din ve felsefeye özgü birtakım düşüncelerle anlatması, bireyin içine düştüğü bunalıma yer vermesi ve uyak düzeninde değişiklik yapması; bu şiirin, edebiyatımızdaki yenilikleri yansıtması açısından önemlidir.

ABDULHAK HAMİD TARHAN (1852-1937)
Tanzimat’ın ikinci dönem sanatçılarındandır. Dış ülkelerde elçilik, konsolosluk gibi çeşitli görevlerde bulunan sanatçı; milletvekilliği de yaptı. Şiir ve tiyatro türünde eser veren Abdülhak Hamid, bu türlere biçim ve içerik yönünden yenilikler getirdi. Eserlerinde romantizm akımının özellikleri görülen Abdülhak Hamid; uyak, ölçü, dil ve cümle kaygısını ikinci plana attı. Aşk, doğa güzellikleri, sevinç, umut ve ölüm gibi konularla birlikte şiirlerinde fizikötesi konulara da yer verdi. Hem mensur hem manzum hem de manzum-mensur karışık yazdığı tiyatroların konusunu ise tarihten seçti. Çok güçlü şiirler yazan sanatçı, “Şair-i Azam (En Büyük Şair)” olarak anılmıştır. Sanatçının Sahra (ilk pastoral şiir), Divaneliklerim, Makber, Ölü, Vâlidem (ilk uyaksız şiir), Tayflar Geçidi adlı şiirleri; Macerâ-yı Aşk, Duhter-i Hindû, Nesteren (manzum / hece ölçüsüyle yazılmış), Eşber (manzum / aruz ölçüsüyle yazılmış), Finten (manzum-mensur karışık), Târık, Sardanapal, İçli Kız adlı oyunları vardır.

SERVETİFÜNUN DÖNEMİ TÜRK ŞİİRİ: ( 1896-1901)
Tanzimat Dönemi’nden sonra bazı şair ve yazarlar, 1891 yılında Ahmet İhsan (Tokgöz) tarafından kurulan Servetifünun dergisinin (1896’da derginin başyazarlığına Tevfik Fikret’in getirilmesiyle) etrafında toplanmaya başlamıştır. Böylece edebiyatımızda Servetifünun Edebiyatı oluşmaya başlamıştır. Toplulukta Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin, Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Süleyman Nazif, Celal Sahir Erozan, Hüseyin Siret Özsever gibi önemli isimler yer almıştır.

Tanzimat şiirinde olduğu gibi Servetifünun şiirinde de Batı edebiyatı, özelikle Fransız edebiyatı örnek alınmıştır. Tanzimat’ın ikinci döneminde yapılan yenilikler bu dönemde genişletilmiştir.

Servetifünun şiirinde bireyci sanat anlayışı hâkimdir. Duygusallık artmış, hayal dünyası zenginleştirilmiş, aşk ve doğa konuları ağırlık kazanmıştır. Şairler, ele aldıkları bu konuları kendi iç dünyalarıyla birleştirmiştir. Böylece bu dönem şiir anlayışında bir hayal-hakikat çatışması görülmektedir. Sanatlı anlatım iyice artmış, dil ağırlaştırılmıştır. Daha önce kullanılmayan tamlamalar, bu dönemde göze çarpmaktadır. Aruz ölçüsü kullanılmaya devam edilmiş hatta Türkçeye ustalıkla uygulanmıştır. Bir şiirde birden fazla aruz kalıbı kullanılarak şiire bu açıdan da bir yenilik getirilmiştir. Tanzimat şiirinde olduğu gibi bütün güzelliği esas alınmıştır. Nazım (şiir) nesre (düzyazıya) yaklaştırılmış, cümledeki anlam bir dizede bitirilmemiş, sonraki dizelere kaydırılmıştır. Servetifünun şiirinde yaygın bir şekilde “serbest müstezat” nazım şeklinin kullanılmasının yanı sıra Batı şiirinden alınan “sone, terza-rima” gibi nazım şekilleri de ilk kez kullanılmıştır. “Mensur şiir” örnekleri de edebiyatımızda ilk kez bu dönemde görülmüştür. Servetifünun şiirinde müzik ve resim gibi sanatların da etkisi görülmektedir.
Tanzimat şiirinde etkisi görülen romantizm akımı ile birlikte ilk kez sembolizm ve parnasizm akımlarının da etkileri görülmeye başlanmıştır. Servetifünun Dönemi Türk Edebiyatı’nın şiir türünde ön plana çıkan sanatçıları Tevfik Fikret ve Cenap Şahabettin’dir. İki şair de şiirimize birçok yenilik kazandırmıştır. Bunlar dışında Halit Ziya, ilk kez Fransız edebiyatından edebiyatımıza mensur şiir türünü kazandırmıştır. Bu türe Mehmet Rauf da güzel örnekler vermiştir. Servetifünun Topluluğu, 1901 yılında derginin kapatılmasıyla dağılmıştır. 1909’da birtakım genç sanatçı bir araya gelmiş, yeni bir topluluk oluşturmuştur. Bu gençlerden biri olan
Faik Ali Ozansoy’un teklifiyle topluluğun adı “Fecriati” (Geleceğin Işığı) olarak kabul edilmiştir. Gençler, aynı isimle dergi çıkarmak isteseler de bunu yapamamışlar ve yazdıklarını yeniden yayın hayatına başlayan Servetifünun dergisinde yayımlamışlardır. Fecriati Topluluğu, 24 Şubat 1910 tarihinde Türk edebiyatında ilk kez bir bildiri (beyanname) yayımlamış, topluluk sanatçıları bu bildiride sanat ve edebiyat ile ilgili düşüncelerine yer vermişlerdir. Bildiride edebiyat ve dilde çalışmalar yaparak Batı ile bağlarını güçlendireceklerini, “sanat için sanat” anlayışını esas tutacaklarını vurgulamışlardır.

Fecriati Topluluğu’nun Servetifünun sanatçılarından daha da öteye gitme, daha da Batılı olma çabaları sonuç vermemiş ve topluluk, Servetifünun anlayışının devamı olmaktan öteye gidememiştir. Servetifünuncular gibi bireysel konuları ağır ve süslü bir dille ele alan ve başarılı olamayan topluluk, kısa süre içinde (1912’de) dağılmıştır. Bildiriyi imzalayan bazı sanatçılar: Ahmet Haşim, Tahsin Nahit, Emin Bülent Serdaroğlu, Ali Canip Yöntem, Mehmet Fuat Köprülü, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Refik Halit Karay, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Celal Sahir Erozan, Faik Ali Ozansoy…

Okuduğunuz “Yağmur” adlı şiirde parnasizm akımının etkisi açıkça görülmektedir. İnsan ve doğanın iç içe anlatıldığı şiirde yağmurun yağışı ses olarak verilmeye çalışılmıştır. Şiirde alışılmış ve bilinen bir nazım şekli kullanılmamıştır.

Parnasizm: Akım, Fransa’da ortaya çıkmıştır. Romantizm akımına tepki olarak doğmuştur. 1860 yılında “Çağdaş Parnas” adlı şiir dergisinin etrafında toplanan sanatçılar “Parnasyen” olarak anılmış ve bu sanatçıların oluşturduğu akım da parnasizm olarak adlandırılmıştır. Parnasizmde “sanat için sanat” anlayışı benimsendiği için biçim güzelliği her şeyden önce gelir. Akımın etkisinde yazılan şiirde her şey ayrıntılı ve nesnel tasvirlerle verilir. Parnasyenlere göre şiirin amacı fayda değil güzellik olmalıdır. Bu nedenle ölçü, uyak, ritim ön plandadır. Akımın en belirgin izleri, ilk kez Tevfik Fikret şiirlerinde görülür.

TEVFİK FİKRET (1867-1915)
Servetifünun Dönemi Edebiyatı sanatçısıdır. Galatasaray Lisesinde okuyan şair, orada öğretmenlik ve müdürlük yaptı. Servetifünun dergisinde müdürlük görevinde bulundu. Batı etkisindeki Türk edebiyatının yerleşmesinde rolü büyük olan sanatçı, Servetifünun Dönemi Edebiyatı’nın şiirdeki en önemli temsilcisi oldu. Şiirlerinde doğa, karamsarlık, hüzün, kader gibi temalar ön plana çıktı. Eşya ve doğayı tasvirlerle anlattı. Şiirlerinde mecazlara, sembollere yer verdi. Aruz ölçüsünü Türkçeye en iyi uygulayan sanatçılarımızdan oldu. Nazmı nesre yaklaştırarak sağlam bir dil kullandı. Şekil ve içerik yönünden şiirlerimize yenilikler getirdi. Tevfik Fikret, 1901’den sonra yazdığı eserlerde toplumsal konuları da ele almaya başladı. Çocuklar için yazdığı şiirlerde hece ölçüsü kullandı, bu şiirlerini “Şermin” adlı kitabında topladı. Şairin Rübâb-ı Şikeste, Halûk’un Defteri, Rübâb’ın Cevabı, Şermin adlı şiir kitapları vardır.

Sembolizm (Simgecilik): 19. yüzyılın ikinci yarısında parnasizm akımına tepki olarak ortaya çıkmıştır. Sembolistler, parnasyenlerin gerçekçi düşüncelere yer vermelerine karşı çıkmış; duygulara, bireyin iç dünyasına yönelmişlerdir. Dış dünyanın birey üzerindeki etkisi ve izlenimini sembollerle anlatmışlardır. Sembolistler, şiirin duygulara hitap etmesi gerektiğini savunmuşlardır. Bu nedenle sembolizmin etkisinde yazdıkları şiirlerde anlam kapalıdır. Herkes, şiiri kendince yorumlayabilir. Sembolist şiirlerde kelimelerin anlamından çok, müzikal değeri önemlidir. Böylece müzik şiirin amacı olmuştur. Anlamın kapalı olması, farklı çağrışımlar yaratmak için mecazların bolca kullanılması dili de ağırlaştırmıştır. “Sanat için sanat” anlayışını savunan sembolistlerde karamsarlığın yanı sıra gerçeklerden kaçma, hayallere sığınma da ön plana çıkmaktadır. Charles Baudlaire (Çarls Bodler), Stephane Mallarme (Stefın Malermi), Paul Verlaine (Pol Verlayn) ve Paul Valery (Pol Valeri) sembolizmin dünya edebiyatındaki önemli temsilcilerindendir. Türk edebiyatında sembolizmin ilk uygulayıcısı Cenap Şahabbettin olmakla birlikte en başarılı örneklerini Ahmet Haşim vermiştir.

CENAP ŞAHABETTİN (1870-1934)
Servetifünun Dönemi sanatçısıdır. İlk yazdığı şiirlerde Muallim Naci’nin etkisiyle divan şiirinin etkisi vardır. Sonrasında ise Recaizade Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamit’in etkisiyle Batı tarzı şiire yöneldi. Servetifünun dergisinde şiirleri yayımlanan Cenap Şahabettin, dönemin önemli isimlerinden oldu. Şiirlerinde sembolizmin etkisiyle ahenk ve müzik önemli rol oynadı. Oldukça ağır ve süslü bir dil, kapalı bir anlatım tercih etti. Mecaz, benzetme, imge ve söz oyunlarına sıkça yer verdi. Serbest müstezat ve sone nazım şekillerini kullandı. Düzyazılarında güçlü bir üslubu benimseyen sanatçının Tamat adlı şiir kitabı; Hac Yolunda, Avrupa Mektupları, Âfâk-ı Irak adlı düzyazıları; Körebe, Yalan adlı oyunları vardır.

SAF (ÖZ) ŞİİR:
Fransız şair Paul Valery’nin şiirde dili her şeyin üstünde tutan görüşü ve divan şiirinin
biçimci yapısından etkilenen ortak zevk ve anlayıştır. Edebiyatımızda Ahmet Haşim’in “Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar” makalesiyle başlayan anlayışta, önemli olan, iyi ve güzel şiir yazmaktır. Bu nedenle saf şiir anlayışıyla yazan şairler, özgün ve yaratıcı imgeler oluşturmuşlardır. Saf şiir anlayışında tek bir gaye vardır: Estetik zevk uyandırmak. Bu nedenle saf şiirde, şiir ve musiki iç içedir ve anlam, biçimin arka planında kalmaktadır. Saf şiirde bireysel ve düşsel temalar ağır bastığı için imge önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle saf şiir anlayışında yazılan şiirlerde sembolizm akımının etkisine rastlamak mümkündür.
Edebiyatımızda saf şiir anlayışının bazı temsilcileri şunlardır: Ahmet Haşim, Yahya Kemal Beyatlı, Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Hamdi Tanpınar, Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Muhip Dıranas, Ziya Osman Saba…
Ahmet Haşim; “O Belde” şiirinde hayal ettiği, yaşadığı yerden daha güzel ve ulaşılması mümkün olmayan bir yeri anlatmıştır. Şair, sevgilisiyle birlikte orada olacaktır. Bu durum, bir anlamda yaşadığı ortamdan kaçıştır. “O Belde” şiiri, “Elhân-ı Şitâ” şiiri gibi serbest müstezat nazım şekliyle yazılmıştır. Serbest müstezat, divan şiiri nazım şekli olan müstezadın bozulmasıyla elde edilmiş bir nazım şeklidir. Aruz ölçüsüyle yazılır ama çeşitli dize yapılarına sahiptir. Okuduğunuz “O Belde” şiiri aruzun “mefâilün/feilâtün/mefâilün/feilün (fa’lün)” kalıbıyla yazılmıştır. Kalıbın en uzun şeklinden en kısa şekli olan “feilün (fa’lün)”e kadar şiire uygulanarak çeşitli dize yapıları elde edilmiştir. Ahmet Haşim, “O Belde” şiirini diğer şiirlerinde olduğu gibi saf şiir anlayışı ile kaleme almıştır. Şiirin müzik (ahenk unsurları/ritim) ile olan ilişkisinden, kullanılan imgelerden şiirde saf şiir anlayışının yansımalarını görmek mümkündür.

AHMET HAŞİM (1884-1933)
Fecriati Topluluğu’nun en önemli temsilcisi olan sanatçı; Galatasaray Lisesini bitirdikten sonra İzmir Lisesi, Güzel Sanatlar Akademisi ve Mülkiye Mektebinde öğretmenlik yaptı. 1909 yılında Fecriati Topluluğu’na katıldı. Topluluk dağıldıktan sonra da topluluğun sanat anlayışına bağlı kaldı ve Türk edebiyatında bağımsız bir şair olarak yer aldı. Ahmet Haşim; şiirlerinde aşk, yalnızlık, hüzün ve doğa temalarına ağırlık verdi. Bütün şiirlerini aruz ölçüsüyle yazdı. Sembolizmin etkisiyle yazdığı için şiirlerinde semboller, mecazlar, istiareler sıkça yer aldı. Ayrıca şiirlerinde empresyonizm (izlenimcilik) akımının etkisi de vardır. Şiirde sözden çok müziğin önemli olduğunu savunan şair, anlamdan çok ahenge önem verdi. Bu nedenle şiirlerinde anlam kapalı ve yoruma açıktır. Ahmet Haşim; anlaşılma gayesinde olmadığı için şiirlerinde ağır, Arapça ve Farsça sözcük ve tamlamalarla yüklü bir dil kullandı. Şiirlerindeki ağır dile karşın düzyazılarında daha sade bir dil kullanmayı tercih etti.
Sanatçının Göl Saatleri, Piyale adlı şiir kitapları; Bize Göre, Gurabahâne-i Laklakan, Frankfurt Seyahatnamesi adlı düzyazıları vardır.

YAHYA KEMAL BEYATLI (1884-1958)
Üsküp’te doğan sanatçı ilk ve ortaöğrenimini Üsküp ve Selanik’te, yükseköğrenimini Fransa’da gördü. Darülfünun’da (İstanbul Üniversitesi) öğretmenlik yaptı. Bir dönem milletvekilliği yapan sanatçı; Varşova, Madrid ve Pakistan’da elçilik görevinde bulundu. Yeni Mecmua, Dergâh, Büyük Mecmua gibi birçok dergide şiir ve yazıları yayımlandı. Fransa’dayken Türk tarihi ve edebiyatını araştıran sanatçı, ilk şiirlerini neoklasisizm akımının etkisiyle yazdı. Yahya Kemal Beyatlı, şiirlerinde biçim ve ahenge öncelik verdi; musiki her zaman şiirlerinin içinde yer edindi. “Türkçem ağzımda annemin sütüdür.” diyen sanatçı, şiirlerinde yalın Türkçeyi başarıyla kullandı ve aruz ölçüsüne uyguladı. Hece ölçüsüyle kaleme aldığı “Ok” şiiri dışında, bütün şiirlerini aruz ölçüsüyle yazdı. Şiirlerinde Osmanlı tarihi ve medeniyetini, aşk ve sevinci, ölümü, sonsuzluğa ulaşma duygusunu ve İstanbul’u işledi. İstanbul’u sık sık işlediği ve şiirlerine İstanbul semtlerinin adını verdiği için “İstanbul Şairi” olarak da anılmaktadır. Şairin ünlü “Sessiz Gemi” şiirinin yanı sıra “Rindlerin Akşamı, Endülüs’te Raks, Bir BaşkaTepeden” vb. şiirleri bestelendi. Sanatçının Kendi Gök Kubbemiz, Eski Şiirin Rüzgârıyle, Rubâîler ve Hayyam Rubâîlerini Türkçe Söyleyiş adlı şiir kitapları; Aziz İstanbul, Eğil Dağlar, Siyasî ve Edebî Portreler, Edebiyata Dair, Tarih Musâhabeleri adlı düzyazıları vardır.

MİLLÎ EDEBİYAT DÖNEMİ ŞİİRİ:
1911-1923 yıllarını kapsayan Millî Edebiyat Dönemi şiirinde duygulardan ziyade düşünceler ağır basmıştır. Türkçülük düşünce akımının etkisinde olan dönem şairleri; dili, Arapça ve Farsça sözcüklerden arındırmaya çalışmış ve bunda başarılı olmuşlardır. Millî Edebiyat Dönemi sanatçıları, halk edebiyatından yararlanmış ve hece ölçüsünü kullanmışlardır. Hece ölçüsünde yeni kalıplar denemişlerdir. Dönemin önemli şairleri Mehmet Emin Yurdakul ve Ziya Gökalp şiirlerinde halka seslenmiş, düşüncelerini aktarmışlardır. Amaçları yol göstermek olduğu için Tanzimat birinci dönem sanatçıları gibi, şiirleri öğretici nitelikte olmuştur. Bu nedenle de şiirlerinde imge ve söz sanatlarını çok az kullanmışlardır. Ali Canip Yöntem ve Beş Hececilerin (Faruk Nafiz Çamlıbel, Enis Behiç Koryürek, Yusuf Ziya Ortaç, Orhan Seyfi Orhon, Halit Fahri Ozansoy) de şiir yazdığı bu dönemde Anadolu insanı ve coğrafyası, Türk coğrafyası, İslamiyet öncesi Türk tarihi gibi konular ele alınmıştır.

MEHMET EMİN YURDAKUL (1869-1944)
Türk edebiyatında Türkçülük akımının şiirdeki ilk temsilcisi sayılır. Bu nedenle Millî Edebiyat Dönemi’nin de öncü şairi olarak anılmaktadır. Çeşitli memurluk görevleri dışında milletvekilliği yapan şair, 2. Meşrutiyet’ten sonra Türk Ocağı kurucuları arasında yer aldı. Mehmet Emin Yurdakul; şiirlerinin konularını Türk tarihi ve sosyal hayattan aldı. Halkına tarihini, kimliğini hatırlatmak isteyen milliyetçi, medeniyetçi ve halkçı bir şair oldu. Bu nedenle “Millî Şair” olarak anıldı. Şiirleri teknik açıdan zayıf olan şair için güzellik değil fayda önemlidir. Faydacı olmayı, halkını bilinçsizlikten kurtarmayı amaçladığı için şiirlerinde her zaman sade bir Türkçe kullandı. Mehmet Emin Yurdakul, şiirlerini hece ölçüsüyle yazdı. Ancak hece ölçüsünü halk şiirinde olduğu gibi 7’li,8’li, 11’li kalıplarıyla değil daha çok 15’li, 16’lı, 18’li kalıplarıyla kullandı ve durakları kaldırdı. Şiirlerini halk şiiri ölçüsü olan heceyle yazmasına rağmen nazım şekli bakımından halk şiiri geleneğinden uzak durdu; sone, terza-rima gibi Batılı ya da kendi belirlediği nazım şekillerini kullanmayı tercih etti. Şairin Türk Sazı, Ey Türk Uyan, Tan Sesleri, Turana Doğru, Kûtu’l Amâre Destanı-Dicle Önünde, Ankara adlı şiirleri vardır.

MEHMET ÂKİF ERSOY (1873-1936)
İstanbul’da doğdu. Küçük yaşta Arapça ve Farsça öğrendi. Sırat-ı Müstakim ve Sebilürreşâd dergilerinde şiir ve makaleler yayımladı. Darülfünun’da dersler verdi. Burdur milletvekilliği yaptı. Mısır’da bir üniversitede Türkçe ve edebiyat dersleri verdi. Millî Edebiyat Dönemi’nin bağımsız sanatçılarındandır. Şiirlerini İslami, millî ve sosyal sorunlar üzerine yazdı. Tüm şiirlerini aruzla yazan sanatçı, aruz ölçüsünü Türkçede başarılı bir şekilde kullandı. Müslümanların sıkıntılarını, halkın sorunlarını canlı bir anlatımla dile getirdi. Şiirlerinde yoksulluğu, cehaleti dile getirdi. Küfe, Seyfi Baba, Hasta, Kocakarı ile Ömer, Mahalle Kahvesi önemli şiirlerindendir. Safahat, Süleymaniye Kürsüsünde, Hakkın Sesleri, Fatih Kürsüsünde, Hatıralar, Asım, Gölgeler adlı yedi kitabı şairin ölümünden sonra Safahat adıyla tek bir kitap olarak yayımlandı.

Cumhuriyet Dönemi’nin İlk Yıllarında Hece Ölçüsüyle Yazılan Şiirler:
Cumhuriyet Dönemi’nde bazı şairlerimiz; Mehmet Emin Yurdakul, Ziya Gökalp gibi memleketçi şairlerimizin izinden gitmiş ve halk şiiri geleneğinin bazı özelliklerini devam ettirmişlerdir. Bu şairlerimiz, şiirlerinde hece ölçüsünü kullanmışlardır. Hece ölçüsüyle yazdıkları şiirlerde halk şiirinde kullanılan 7’li, 8’li, 11’li kalıpların yanı sıra yeni kalıplar da denemişlerdir. Halk şiirinde olduğu gibi şiirlerini sade dille yazmış ve şiirlerinde halk söyleyişlerine yer vermişlerdir. Şekil olarak halk şiirinin izlerini taşıyan bu şiirlerde içerik genel olarak değişmiştir. Şairlerimiz, halk şiirinde işlenen “aşk, doğa, ölüm” temalarına yer vermekle beraber temelde memleket sorunlarını ele almışlardır.

Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nda hece ölçüsüyle yazan şairlerimizden bazıları şunlardır: Ahmet Kutsi Tecer, Faruk Nafiz Çamlıbel, Kemalettin Kamu, Orhan Şaik Gökyay, Arif Nihat Asya… Ahmet Kutsi Tecer, okuduğunuz “Öğüt” şiirinde Anadolu’nun güzelliklerine yönelmemizi, Anadolu’yu -memleketimizi- yakından tanımamızı istemektedir. Bu; şairin Anadolu’ya, Anadolu’daki kır hayatına duyduğu özlem ve hayranlıktan kaynaklanmaktadır. Okuduğunuz şiirde de görüldüğü gibi Ahmet Kutsi Tecer’in şiirlerinde Anadolu’nun güzellikleri, köy hayatı gibi konular önemli bir yer tutar. Bu nedenle Ahmet Kutsi Tecer için memleketçi bir şairdir, denebilir. Tecer; memleketçi şiir anlayışına uygun olarak şiirini sade, anlaşılır bir dille kaleme almıştır. Şiiri süsten, söz sanatlarından arındırılmıştır. Şiirin sade dil, 11’li hece ölçüsü ve dörtlüklerle yazılmış olması, Cumhuriyet Dönemi şiirinde halk şiirinin etkisini açıkça göstermektedir.

AHMET KUTSİ TECER (1901-1967)
Kudüs’te doğan sanatçı, İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümünü bitirdi. Bir süre edebiyat öğretmenliği yaptıktan sonra Millî Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Dairesi üyeliği ve milletvekilliği görevlerinde bulundu. İlk şiirlerini Dergâh dergisinde yayımlayan sanatçı, halk şiiri geleneğiyle modern şiirler yazdı. Hece ölçüsünün 8’li, 11’li kalıplarını kullanmanın yanı sıra yeni kalıplar da kullandı. Şiirlerini sade ve anlaşılır bir Türkçe ile yazdı ve imgeden, söz oyunlarından sakındı. Şiirlerinde ağırlıklı olarak yurt sevgisini işleyen sanatçı; aşk, doğa, ölüm gibi temalara da yer verdi. Anadolu halk motifleri de Tecer’in şiirlerinde yerini aldı. Sivas’ta çalıştığı yıllarda “Halk Şairlerini Koruma Derneği”ni kuran sanatçı, Aşık Veysel Şatıroğlu’nu edebiyatımıza tanıttı. Ahmet Kutsi Tecer’in folklor ve halk edebiyatı çalışmalarıyla da edebiyatımıza büyük katkıları oldu.Sanatçının Koçyiğit Köroğlu, Köşebaşı, Bir Pazar Günü, Satılık Ev adlı oyunları vardır. Şiirleri, ölümünden sonra Bütün Şiirleri adı altında kitaplaştırılmıştır.

TÜRKİYE DIŞINDAKİ ÇAĞDAŞ TÜRK ŞİİRİ:
Türkiye dışındaki çağdaş Türk şiiri; ortak duygu, düşünce ve estetik kaygıya sahiptir. Çünkü bu edebiyat, aynı kültür kaynaklarından beslenmiştir. Konu farklılıkları; yaşanan bölgelerin tarihinin, sosyal olaylarının farklılığındandır. Verilen edebî ürünler de her bölgenin kendi şivesi ve lehçesiyle oluşturulmuştur. Türkiye dışındaki çağdaş Türk şiirinde genel olarak ana dil, millî bilinç ve hürriyet temaları ele alınmıştır. Türkiye dışındaki çağdaş Türk şiirinin bazı önemli şairleri şunlardır: Bahtiyar Vahapzade (Azerbaycan), Şehriyar (İran), Özker Yaşın, Osman Türkay (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti), Recep Küpçü (Bulgaristan), Mağcan Cumabayulı (Kazakistan), Aybek (Özbekistan). Azerbaycan halkının Sovyetler Birliği esareti altında yaşadığı sıkıntılar ve halkın ana dilini kullanamaması, Bahtiyar Vahapzade’yi dilini, öz kültürünü korumaya yönlendirmiştir. Okuduğunuz “Menim Anam” şiirinde de şairin ana dilini, öz kültürünü koruma hissinin etkisi açıkça görülür. Şair, şiirinde her şeyi annesinden öğrendiğini vurgulamakta ve dil kavramı üzerinde durmaktadır. Bu şekilde anne ve dil sevgisinin önemini anlatmaktadır. Şaire göre insan önce kendi millî değerlerini öğrenmelidir. Azerbaycan Türkçesi ile yazılan şiirde Türkiye Türkçesi ile ses farklılıkları görülmektedir.

BAHTİYAR VAHAPZADE (1925-2009)
Azerbaycan edebiyatının önde gelen sanatçılarından Bahtiyar Vahapzade, aynı zamanda ülkesinin “gür sesi” olmuştu. Çocukluğundan itibaren sanata, şiire ilgi duydu; şairliğinin yanı sıra bir âlim, dramaturg ve milletvekiliydi. Şiirlerinde vatan, millet, dil sevgisi, bağımsızlık ve toplumsal meseleler gibi konulara sıkça yöneldi; halkına bir yol gösterici olmaya çalıştı. Bir olmanın, birlik olmanın önemini şiirlerinde sıkça vurguladı. Sanatta yeniliğe karşı olmayan şair, yeniliğin geleneklerden kopmak olmadığını da belirtti. Şiirleri hem düşündürdü hem de coşku verdi. Azerbaycan Türkçesini ustalıkla kullanan şair, şiirlerinde hece ölçüsünü kullanmayı tercih etti. Az da olsa aruzla yazdığı şiirleri vardır. Sanatçının Menim Dostlarım, Bahar, Edebî Heykel, Dostluk Nağmesi, Çınar, Sade Adamlar, Aylı Geceler, İnsan ve Zaman, Açılan Seherlere Selâm adlı şiir kitapları; İkinci Ses, Artıg Adam, Yağışdan Sonra adlı oyunları vardır.

ŞEHRİYAR (1906-1988)
Sanatçının tam adı Muhammed Hüseyin Şehriyar’dır. İran Türklerinden olan Şehriyar, Tebriz’de doğdu. İyi derecede Farsça, Arapça ve Fransızca bilen sanatçı; tıp eğitimi aldı. Şair; doğa güzelliklerini, Azerbaycan halkının gelenek ve göreneklerini iyi gözlemledi ve bu gözlemlerini şiirlerinde işledi. Sanatçının şiirlerinde bunların yanı sıra çocukluk yılları, toplumsal meseleler ve Azerbaycan folkloru da geniş yer tuttu. Türkçe yazdığı şiirlerinde akıcı ve sade bir Azerbaycan Türkçesi kullandı. Böylece yok edilmeye çalışılan dili ve edebiyatı da canlı tutabildi. Sanatçının Gitme Tersâ Balası, Behçetebat Hatırası, Naz Eylemisen şiir kitapları vardır.

Dil Bilgisi
Metinler üzerinde cümlenin ögeleri, yazım kuralları ve noktalama işaretleri uygulama çalışması yapılır .Zaman zaman gerekli hatırlatmalar yapılır.
YAZMA SÜRECİ
• Okuma bölümünde incelediğiniz şiirlerden birinin özelliklerine uygun bir şiir yazınız.
SÖZLÜ İLETİŞİM
• Beğendiğiniz, kendinize yakın bulduğunuz bir şiir anlayışı ile ilgili konuşma yapınız. Konuşmanızı, kitabın 285. sayfasındaki Ek-4 Konuşma Becerilerini Değerlendirme Ölçütü’ne göre değerlendiriniz.
3) Değerlendirme(Evaluate)
Mevcut İşleniş:
A.) METNİ ANLAMA VE ÇÖZÜMLEME: İşlenen metinlerle ilgili sorular çözülür.

B.) ÖLÇME- DEĞERLENDİRME:
• Verilen sorular yanıtlanarak ve konu tekrar edilerek kazanımlar değerlendirilecektir.
•  Ders kitabında verilen sorular cevaplanarak Öğrenci Kazanımları/Hedef ve Davranışlara ulaşılıp ulaşılamadığı değerlendirilecektir. Şiir yazma ve yorumlama etkinliği ölçeğe aktarılarak değerlendirilecektir.
C.) ÖZ DEĞERLENDİRME FORMU: Form doldurularak değerlendirilecektir.
Dersin Diğer Derslerle İlişkisi: Tarih zümresi ile ilişkilendirilmektedir.

11.SINIFLAR ŞİİR ÜNİTESİ GÜNLÜK DERS PLANI indir.

Yazdır

Yazar hakkında

admin

Yorum yap