Dokümanlar Edebi Şahsiyetler

Nâilî (1611-1666)

Divan şiirinin ve Sebk-i Hindî akımının önde gelen isimlerindendir.

NAİLİ 
Divan şiirinin ve Sebk-i Hindî akımının önde gelen isimlerindendir.
Asıl adı Mustafa olup İstanbul doğumlu divan şairidir. Naili-i Kadim diye de anılır.
Öğrenim derecesi bilinmemekle beraber şiirlerinden zamanın ilimlerine vâkıf olduğu anlaşılmaktadır. Şiirlerinde hayatının zorluk ve sıkıntılarla geçtiğini söyleyen şair geçimini sadece maaşı ile sağlamış olmalıdır.
Nâilî’yi çekemeyenlerin attığı iftiralar yüzünden ömrünün sonlarına doğru Köprülüzade Fazıl Ahmed Paşa döneminde Edirne’ye sürgüne gönderilmiştir.
Ömrünün son yıllarını gurbette acı içinde geçiren Nâilî, bağışlanması için çok uğraşmış, çeşitli devlet büyüklerine, bilhassa Köprülüzade’ye pek çok şiirler, mektuplar yazmıştır.
Bağışlandıktan sonra İstanbul’a dönmüş, 1666’da da yaşamını yitirmitir.
Nâilî’nin yaşadığı dönemden itibaren tüm kaynaklar onun şiirini övmüş, şiire yenilik getirdiğinden bahsetmişlerdir.
Sultan 1. İbrahim döneminde şöhretinin doruğuna çıkmıştır.
Devlet büyüklerine kasideler yazmıştır. Ama asıl gazelleriyle tanınır.

Türk edebiyatı tarihinin ilginç şairlerinden biri olan Nâilî, Sebk-i Hindî üslûbunun da öncülerindendir. Süslü ve debdebeli bir dille yazdığı şiirleri Farsça kelimelerden oluşan ağır terkiplerle yüklüdür. Çoğunda nesîb kısmı bulunmayan kasideleriyle tanınan şair bunlarda devrin toplumsal hayatından az çok kesitler aktarır. Şairin dinî içerikli şiirleri daha çok kaside formunda olup “eder” redifli na‘tı bunların en güzellerindendir.

Nâilî şiirlerinde ince ve derin mânaya sözden daha çok önem verir. Konularını dış dünya yerine geniş hayal dünyasından alır. Hayallerini ifade ederken soyut unsurları kullandığından şiirlerinin ilk bakışta anlaşılması zordur. Onun şiirlerinde devrindeki üzücü olayların hassas ruhunda meydana getirdiği üzüntüleri, maddî sıkıntıları, kadrinin bilinmeyişini, yer yer dünya nimetlerinden kopamamanın çırpınışını ve aşkın hüznünü görmek mümkündür. Nâilî’nin şiirlerinde en çok görülen sanat mübalağa, telmih ve tezattır. Eski mazmunların yetersiz kaldığı durumlarda yeni mazmunlar arama çabasına girmiş, şiirlerinde “hikmet-âmiz” söyleyişlere de yer vermiştir. Müseddes formunda yazdığı şiirlerinde acılarını ve ıstıraplarını dile getirmiştir. Tahmîs, terkibibend, müstezad, şarkı, rubâî, kıta nazım şekillerinde şiir yazmış olan Nâilî, kasidelerinde ve diğer şiirlerinde görülen ağır ve süslü üslûbun aksine şarkılarında sade bir dil kullanmış, yerli ve mahallî söyleyişlere yer vermiştir. Öğrencilerinden Hâfız Post birçok güftesini bestelemiştir.

Nâilî, 17. yüzyıl şairlerimizin ustalarındandır. Yeni yeni konular, düşünüler, söylenmemiş ve işlenmemiş mazmunlar, hatıra gelmeyen zarif ve ince hayaller bulur, onları anlatabilecek kelimelerin en ahenklilerini, en güzellerini seçer, okuyanlarını nüktelerle, duygularla büyüler. Sözlerinde seçkinlik, münakkahiyet ve kendisinin haklı olarak övündüğü i‘câz vardır.

Nâilî, şiirinde anlama sözden daha çok önem verir. Bu Sebk-i Hindî’nin bir gereğidir.Sebk-i Hindî’nin ikinci özelliği olan aklın yerine muhayyilenin geçmesi, gerçek yerine hayallerin kullanılması, Nâilî’nin şiirinde görülen belli başlı özelliklerdendir. Istırap, Hint üslûbu şairlerinin belirgin bir özelliği olduğu gibi, Nâilî’nin de yoğun olarak işlediği bir temadır. Mübalağa, Nâilî’nin şiirinde aşırı derecede ve sık olarak yer alır. Hint üslûbunun bir özelliği olarak tezat sanatı, Nâilî’nin şiirinde de sıklıkla görülür. Şiirin konusunun değişmesi, anlamın söze, hayalin gerçeğe hâkim kılınması, insanın iç dünyasına el atılması; yeni mazmunlar bulunmasını gerektirmiştir. Bu sebeple Sebk-i Hindî şiirlerinde eski mazmunlar aynen kullanılmış; bununla birlikte, yeni mazmunlar da aranıp bulunmuştur. Nâilî şiirinde de eski ve yeni mazmunlara rastlanabilir. Hint üslûbu şairlerince sıkça işlenen tasavvuf bahsi, Nâilî’nin gazellerinin hemen hepsinde ve müseddeslerinde konu edilmiştir.

Nâilî’nin dilinin ilk özelliği ince, nazik ve zarif olmasıdır. Onun dili süslü ve ağırdır. Nâilî, yabancı kelimeleri çok kullanır. Yabancı kelimelerle yapılan tamlamaların çokluğu ve uzunluğu, Nâilî şiirinde dikkati çeker. Soyut kavram ifade eden kelimelerin, somut kavram ifade eden kelimelerle birleştirilerek tamlamalar yapılması ve bu tamlamaların sık kullanılması; Nâilî şiirinin en önemli özelliklerinden biridir. Nâilî’nin soyut kavramlı kelimelere çok yer vermesi ve bunları uzun tamlamalar, vasf-ı terkibîlerle birleştirmesi beyitte sözün kısalmasını sağlamıştır. Nâilî’nin ağır ve sanatlı dilinin yanında, yalnız şarkılarında görülen sade bir dili de vardır.

Nâili’nin eserlerinde etkisi görülen şairler, çağdaşı olan Nefî ile Neşatî başta olmak üzere Şeyhülislam Yahya, Şeyhülislam Bahâî, Tıflî, Vecdî gibi şairlerdir.
Şiirlerini, duygu ve düşünceleri ifade ederken aşırıya kaçmadan divan şiirinin tüm olanaklarını en iyi şekilde kullanarak yazmıştır.
Şiirlerinde anlam derinliğine önem vermiştir.
Nâilî’nin beyitlerinde hayale geniş yer vardır ve hayaller genişledikçe beyiti anlamak zorlaşır.
Izdırap, Nâilî’nin şiirlerinde geniş yer tutar.
Nâilî’nin mübalağası hemen hemen her zaman soyut kavramlar üzerine kurulmuştur.
Nâilî’nin şiirlerindeki dil, genellikle süslü ve ağdalı bir dildir.
Uzun tamlamalar dikkat çeker.
Naili, şiirde eski, kalıplaşmış mazmunları terk ederek bunların yerine yeni mazmunlar buldu.
Özlü, ahenkli, topluma yönelik şiirler yazma gayreti içinde olmuştur.
Nâilî tasavvufu bir amaç değil, bir araç olarak görür.
Naili’nin tek eseri “Divan”ıdır.
Divan’da 4413 beyitlik 2 münacaat, biri Hz. Ali, diğeri Hz. Hüseyin, sekizi de Hz Muhammed’le ilgili 10 na’at, 29 medhiye, terci-i bend şeklinde bir mersiye, 4 müseddes, 1 terkib-bend, 1 tahmis, 390 gazel, 1 müstezad, 18 kıt’a, 8 rubai, 5 beyit, 11 şarkı ve 6 tarih vardır.

Sebk-i Hindi şiirinde görülen anlam derinliği, hayal genişliği, dilde yabancı kelime ve uzun tamlama kullanımı Naili’nin şiirlerinin başlıca özelliklerindendir.

Şiirlerinde karamsar bir ruh hali vardır. Bunda zayıf, hastalıklı bir insan olmasının, rahat bir geçim sağlayamamasının da bir etkisi vardır. Kendisini tasavvufun mistik huzuru içerisinde eriterek şiirlerinde işlemiştir.

Naili, şiirlerinde ilahi aşkı işlemiştir.

Tasavvufu daha çok gazellerinde ve müseddeslerinde işlemiştir.

Tasavvufta ilerleyemeyişinden yakınışını şiirlerinde dile getirir.

Naili Divanı

Naili Divanı

Bir Divan’ı vardır.

Yazdır

Yazar hakkında

admin

1 yorum

Yorum yap