Roman Yorum-Özet

Canan Tan-Sızı-Kitap Yorumu

 

Bu kitapla birlikte Canan Tan’ın farklı bir yönünü daha keşfedeceksiniz. Kitap, biyografiden yola çıkılarak romanlaştırılmış. Teknik açıdan baktığımızda bazı cümlelerin sıklıkla kullanılması aynılaşmaya sebep olmuş. Ayrıca ara sıra yazım yanlışlarına rastlamış olmam biraz da olsa canımı sıkmadı değil. Ancak romanın yazarı Canan Tan olunca ne yazım yanlışları ne de cümlelerin teknik açıdan tekrarının sıkıcılığı göze çarpıyor. Gelgelelim romanın dili Canan Tan’ın klasikleşmiş diline tam örnek. Konu deseniz yine her zaman olduğu gibi kendi ayakları üstünde durmaya çalışan, kocasına aşık, geçmişinde zorluklara göğüs germiş, yokluğun ne olduğunu bilen kadın modeli çizilmiş. “Astrolog” kelimesi geçince içerisinde spiritüel güçlerin de geçeceği bir konuyu açıkçası bekliyordum. Zaten öyle de oldu. Ara sıra tüylerinizin ürperdiği durumları okuyor olmak “acaba”yı sorgulatıyor size. Ama “acaba”lar çoğu zaman “illa”yı da doğurmuyor değil.
Efsun. Yaşamı hayal kırıklıklarıyla başlamış, yalnızlıkla perçinleşmiş bir kız çocuğu. Annesi Nergis, kıskançlığıyla ve de başına buyrukluğuyla ünlüymüş. Özellikle kız kardeşi Reyhan’ı her şeyden çok kıskanıyormuş. Halbuki ortada kıskanılacak bir şey de yokmuş. Efsun, annesinin teyzesine olan bu kıskançlık hislerine bir türlü anlam verememiş. Garip. Teyzesi naif bir kadın olacak ki hiçbir şekilde Efsun’un annesine kötü bir karşılık vermemiş. Teyzesinin eşi Ethem aslında hiç o kadar da iyi davranışlı biri olmamasına rağmen teyzesi sabrın somut bir kanıtı gibi evliliğine sıkı sıkıya bağlıymış. Ki bağlı olmasa dahi yapacak hiçbir şeyi de yokmuş. İhaneti bile bile sineye çekmiş. Bütün bu sabrının tek sebebi iki çocuğuymuş. İki çocukla ana baba evine dönmek zoruna gittiğinden midir bilinmez evliliğine devam etmiş. Efsun’un annesi Nergis ise onu isteyen ağanın oğluna kaçmış. Kaçtığında henüz on yedi yaşındaymış. Babası izin vermemesine rağmen yaşadıklarının henüz farkına bile varamayan Nergis, ağanın oğlu Abdülkadir beye kaçmış. Henüz yaşını doldurmadığından bir sene nikahsız yaşıyor ağanın oğluyla. Dolu dolu bir sene ballım güllüm yaşıyorlar. El üstünde tutuluyor, yaşı gelince davullu zurnalı düğünler yapılıyor. Tam da Nergis’in hayallerini süsleyen tarzda bir hayat yaşatılıyor. Amma velakin her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi Nergis’in hayallerinin de sonuna geliniyor. Aslında büyü nikahla bozuluyor. Her şey artık sıradan hale geliyor Nergis için. Yapamıyor, yaşayamıyor. Yüreğini de bedenini de yere göğe sığdıramıyor. Kaçıyor kocasından; ama rahatına düşkün olduğundan anne evine değil de iki çocuklu ablasının evine yerleşmeyi kendince uygun buluyor. Talih bu ya kaçtığı kocasından hamile olduğunu öğreniyor. Düşünmek için her şeyi yapıyor. Hopluyor, zıplıyor, kendini duvara vurduğu bile oluyor. Bebek öylesine sıkı sıkıya bağlanmış ki düşmüyor aksine daha da tutunuyor ana rahmine. İstemiyor Nergis bebeğini. Zaten doğar doğmaz da bırakıveriyor bebeği annesinin kollarına. İstemiyor bebeğini, emzirmiyor bile. Adını bile annesi koyuyor. Gözlerindeki ışığı görüyor sen de bir şey var diyor. Adın “Efsun” olsun diyor. Büyüsünden midir bilinmez Nergis, adeta kaderine terk ediyor bebeğini ve kendi hayatını yaşamaya devam ediyor. Nergis, içindeki hasedi hep dinç tutmaya çalışıyor öyle ki bunu Efsun’a birebir hissettiriyor. Efsun, her zaman iyimser olmaya çalışsa da annesinin davranışları onun minicik yüreğinde derin izler açıyor. Kapanmayacak yaralar amma velakin belki sevgiyle üstü örtülebilecek yaralar. Annesi bir kez daha evleniyor ve yine kız çocuğu oluyor. Efsun annesinin kendine atfettiği sevgisizliği kız kardeşine de gösterdiğinde tamam, diyor. “Demek ki annemin zoru benle değil, onun sevgisizliği içinde…” diye düşünüyor. Bir yandan üzülüyor bir yandan da seviniyor. Kız kardeşine annelik yapmaya başlıyor. Oyuncak bebeklerinin yerini bu kez canlı bebek alıyor. Ona annesinin sevgisizliğini göstermemeye çalışıyor. Tabi ne kadar başarılı olabilirse, elden geldiğince.
Gel zaman git zaman Efsun büyüyor, evlenecek çağa geliyor. Annesi Nergis’e yıllar eli açık davranıyor. İkinci kocasını da boşuyor annesi. Zaman herkese acımasız davranırken, Nergis neredeyse zamanı durduruyor. Güzelliğine güzellik katıyor, sevgisizliği ise baki kalıyor. Efsun da büyülü güzelliği ile lisede tanıştığı Erkan’ı etkiliyor. Erkan çok aşık oluyor ve on dört yaşındaki Efsun’u beklemeye koyuluyor. Bu bekleyiş yaklaşık yedi sene sürüyor. Sonunda aşıklar kavuşuyor. Ancak Efsun’un kayıp çocukluğu peşini bırakmıyor. Annesinden gördüğü sevgisizliğe bu sefer kaynanasında rastlıyor. Ne yazık ki kabullenmek zorunda kalıyor. Neyse ki kocası onu koruyup kolluyor, bağrına basıyor. Bir ara astrolojiye merak sarıyor Efsun ama işten güçten ilgilenmeye fırsat pek bulamıyor. Sonra ise her evlilikte zamanla ortaya çıkan “Çocuk ne zaman?” sorunsalı Efsun’la Erkan’ın evliliğinde kısır gelin damgasına kadar varıyor. Bu mevzu çok uzayıp da dallanıp budaklanmadan Efsun hamile olduğunu öğreniyor. Adeta içine su serpiliyor. Kısır olmadığından çok kaynanasının diline pelesenk olmamasına seviniyor. Sorunlar Efsun doğurunca da devam ediyor. Bu sefer de kaynanası kendi evinde lohusalığını geçirmesi için ültimatom veriyor. El mahkum buna da tamam diyor Efsun. Derken annesi Nergis çıkageliyor kaynananın evine ve durumu ele alıyor. İlk kez ama ilk kez annelik yapıyor. (Zaten romanın sonuna kadar da son kez annelik yapmış oluyor.) Efsun bu duruma hayran kalıyor, yıllardır özlem duyduğu duyguları hissetmek ona çok iyi geliyor. Tabi bu duygu durumunun çok kısa sürdüğünü söylemeden edemeyeceğim. Eminim ki siz de okurken tahmin edeceksiniz. Çocuklar büyüyor, Efsun’la Erkan’ın aşkı da büyüdükçe büyüyor. Dallanıyor, budaklanıyor, kök salıyor. Sımsıkı sarıyor aşk her zerrelerini. Günün birinde Erkan’ın davranışları garip bir hal alıyor. Evde tamirata başlıyor. Evin tüm eksiklerini kendince tamamlıyor. Efsun’un evle ilgili istediği şeyleri tamamlıyor. Hatta odanın birini çiçek bahçesine çeviriyor. Ben gidince de onlara iyi bak, diyor. Bu söz Efsun’un içine bir kor düşürüyor. Anlıyor ki Erkan’a ölüm geliyor. Hastaneye yatırmayı teklif etse de Erkan son günlerini beraber geçirmek istediğini söylüyor. Ona defalarca sevdiğini söylüyor. Her gün ölüme bir o kadar yaklaşırken Efsun’a da bir o kadar yaklaşıyor.

Bir gün evinin camından duyduğu siren sesiyle irkiliyor Efsun. İçinde bilmediği bir sızı oluşuyor. Aradan yarım saat geçiyor ya da geçmiyor ev telefonu çalıyor, arkadaşları Erkan’ın fenalaştığını yarım saat önce hastaneye kaldırıldığını söylüyor. O an anlıyor sızının sebebini. Erkan’ın ölmüş olduğunu hissediyor. Eve insanların doluşup da taziyelerini alırken de anlıyor Erkan’ın öldüğünü. Ama konduramıyor. Herkes birkaç zaman sonra evden gidip yakın arkadaşı Nazan kalınca anlıyor ölümü.
Ani bir telefon sesiyle irkiliyor. Arayan kim bilin bakalım? “Erkan!” Nasıl oluyor bilemiyor ancak toprağa kendi elleriyle koyduğu kocasının sesini duyduğundan pek emin duruyor Efsun. Psişik olaylar günlerce birbirini kovalıyor. Erkan yokluğunu hissettirmemek için öteki taraftan bile elinden geleni yapıyor. Ara sıra evdeki ışıklar yanıp sönüyor, radyo kendiliğinden açılıp kapanıyor. Hatta bir gün ışık hüzmesinin içinden çıkıyor Erkan. Efsun’a bir film izletiyor. Filmin başrolündeki adamı işaret edici sözleri ile ışık hüzmesinin içinde kaybolup gidiyor. Günler, aylar geçip de yokluk yerini özleme bıraktığında Efsun biriyle tanışıyor. Onda Erkan’ı anımsatan bir şeyler buluyor. Nazan’ın ve çocuklarının isteği ve onayıyla Ahmet’le evleniyor. Düşününce fark ediyor ki Erkan’ın izlettiği filmdeki adam Ahmet’in ta kendisi. Şaşırmıyor aslında bu işe Efsun. Erkan gitmeden önce öylesine her şeyi düşünmüş ki bunu bile düşünmüş olmasına şaşırmıyor aslında. Devamı gerçek hayatta nasıl oluyor bilemiyorum. Ancak romanın sonundaki itiraflar bölümünde yazılan yazıda annesini övüyor mu yeriyor mu hiç belli değil.

Aslında gerçek hayatın ta kendisi bu roman. Annesi onu yüzme bilmediği halde okyanusun derinliklerine atarken bilinçsiz ama yüzmek için çabalayan kişi ister istemez bilinçli. Romanı okur okumaz astrolog Filiz Özkol’u araştırmaya başladım. Bu roman kadar derinlemesine bilgilere ulaşamazken astrolojinin derinliklerine rastladım.

Yazdır

Yazar hakkında

Aslı Cansız

Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni

Yorum yap