Yazılı Soruları

9.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı 2.Dönem 2.Yazılı Soruları L Grubu

1-Aşağıdaki yer alan hikâyelerin hangi anlatıcı ve bakış açısıyla yazıldığını belirtiniz. (20p)
İhtiyar, kolumu tuttu. Elleri titriyordu. Kendisine bir şey olmuş gibiydi. Küçük, dermansız gözleri yaş doluydu. Buruşuk yüzünde birçok çizgi daha belirmişti. Bir şey söylemek istiyor fakat tıkanır gibi oluyordu. Yüzünden, ağzının kenarlarından, gözlerinden hatta vücudunun her sarsıntısından dökülen bir acı beni sarıyor; kucaklıyordu. Nihayet, boğazını tıkayan bir şey varmış da onu fırlatmaya muvaffak olmuş gibi birdenbire ve bir haykırışa benzeyen bir sesle: — Delikanlı, bizim elimizden ormanımızı aldılar, bizi orman sız bıraktılar… Bizi bir tek ağaçsız bıraktılar, diye bağırdı.
Anlatıcı:
Bakış Açısı:

Yolculuğun ikinci günü akşamına doğru genç köylü olduğu yerde rahat oturamamaya başladı. Yola çıkalıdan beri açtı. Köyden beraber aldığı azıcık yufkayı daha biner binmez yemişti. Yanı başında kuru ve siyah bir ekmeği ağır ağır gevele yen köylülere yutkunarak bakıyor, sanki başı dönüyormuş gibi gözlerini kapayarak kafasını kamyonun sarsılan tahtalarına dayıyordu. Sonra birdenbire irkiliyor, yerinden azıcık doğrularak öne, şoföre doğru bakıyor, tekrar sıkıştığı yere büzülüyordu. İçinde, otomobil ilerledikçe büyüyen bir korku ona ara sıra açlığını unutturuyor yahut açlıkla karışarak onu sersemletiyordu. İzmir’e yaklaştıklarını yolcuların konuşmalarından anlamıştı. Fakat ne kadar yaklaştılar?
Anlatıcı:
Bakış Açısı:

Ruşen, trenin acı düdüğünü duyunca masum bir hayalden apansız uyanır gibi irkildi. İstasyon merdivenlerini koşar adım birer ikişer indi. Elindeki çiçekleri hırpalamamak için ceketi arasına sardı. O sıra trenin son vagonunun demir raylardan süzülerek hızla ilerlediğini gördü. Öndeki vagonlara doğru koştu. Trende yolcular yer kapma telaşında idi. Bir yandan pencerelere göz gezdiriyor, bir yandan da koşuyordu. Kaç pencere sonra dedesinin alaca renkli kazağını görür gibi oldu. Artık gücü kalmamış, tren de iyice hızlanmıştı. Pencereye yetişemeden tren gözden hızlıca uzaklaştı. Ceketinin altındaki çiçek buketini yokladı. Heyecanla bütün çiçeklerin hırpalandığını, tek tük yapraklarını döktüğünü gördü. O sıra her gidenin bu yapraklar gibi hayatından koptuğunu düşündü.
2-Yukarıdaki öykü türünün yapı unsurlarını belirtiniz. (15p)
 Olay:
Kişi Kadrosu:
Mekân :
Zaman :

Ömer Seyfettin’in Ölümü ve Ona Ait Hatıralarım Bir gün mektebe giderken yolda Ali Canip’e rastlamıştım. Bana Ömer Seyfettin’in çok fena hasta olduğunu, Haydarpaşa Hastanesine kaldırdıklarını söyledi. Dehşetli müteessir oldum. İki gün sonra ben vakit bulup kendisini görmeye gidemeden de ölümünü işittim ve ancak cenaze sinde bulunabildim. Zavallı Ömer! Hastalanıp hastaneye yollanışından on beş gün evvel bir gece Şemsitap Mahallesi’ndeki odamda bana misafir gelmişti. O akşam başka gelen olmamıştı. İki saat baş başa, bir mangal karşısında, memleketten, harp ten ve nihayet edebiyattan konuşmuştuk. Bir aralık elini uzatarak, yazıhanemin üstündeki küçük kırmızı maroken kaplı bir cildi almıştı. Bu kitap, Şeyh Galib’in Hüsnü Aşk’ı idi. Derhal açtı, bir yerinden okumaya başladı. Dede’nin mısralarını ne içli, ne hazin bir sesle okuyordu! En sonun da bir mısrayı çok beğendi ve kitabı dizlerinin üstüne bırakıp sanki tâ karşısında kabaran bir sakalı okşuyormuş gibi ellerini havada dolaştırdı: “Ah cancağızım, sakalını seveyim, neler de yazmış!” diye söylendi. İşte Ömer’in kulaklarımda çınlayan son sesi ve gözlerimin önünde kalan son jesti (Halit Fahri Ozansoy)
3- a)Yukarıdaki metinden hareketle anı türünün en belirleyici özelliklerini yazınız? (10p)
b) Metinde geçen altı çizili söz öbeklerinin anlamını açıklayınız. (10p)
Dehşetli Müteessir:
İçli ve Hazin Ses:
Son Jesti:

4-Aşağıdaki metinlerde hangi anlatım teknikleri kullanılmıştır? (10p)

Şimdi, Ankara’da bulunuyorsunuz, zannedersem. Demek, Burhan buydu. Selim’in onlara tanıştırmaktan kaçındığı ‘esaslı’ arkadaşlarından biri. Selim, farklı çevrelerdeki arkadaşlarını birbirine tanıştırmayı sevmezdi. “Hoşlanmaz sın,” diye kestirip atardı. ‘Yüksek’ arkadaş çevrelerinde üniversite arkadaşlarından utanırdı Selim. “Seni ele vermemizden korkuyorsun.” diye saldırırlardı Selim’e kantinde. Hepimiz, tanımadan sevimsizliklerine inanırdık bu adamların. Bu yüksek arkadaşların da bizi tanımadan sevimsiz bulduklarını bilmeseydi, tanıştırmaktan kaçınır mıydı? Ben bile zorlukla barınabiliyorum aralarında; sizi hemen yutarlar, demek isterdi kantindeki arkadaşlarına. (Oğuz Atay, Tutunamayanlar)
Anlatım Tekniği:

Ve kaderine karışan bir utançla, yüzünü yastığa kapayarak ağlıyordu, Nilüfer’in birdenbire ciğerini deşen hissin ne olduğunu şimdi anlıyordu. Ondan şüphe etmesinden utanı yordu. Hemen kalktı, musluğa koştu; ellerini ve başını iyi ce yıkadı, Nilüfer’i ve ondan sonra da – mutlaka – Selma’yı görmek istiyordu.
(Peyami Safa, Matmazel Noraliya’nın Koltuğu)
Anlatım Tekniği:

Felsefe tarihine baktığımızda, pekçok filozofun aynı zamanda edebî bir tarzı kullandıkları görülür. İlkçağ filozoflarından bazıları görüşlerini şiirler şeklinde dile getirmişler ve aynı zamanda ozan olmuşlardır. Platon, St. Augustine, Schopenhauer, Nietzsche aynı zamanda büyük edebiyatçılardır. Russel, Camus, Sartre Nobel Edebiyat ödülünü almışlardır. Ama bazı çok iyi filozoflar da vardırki bunlar kötü yazar olmuşlardır. Örneğin Aristoteles, Kant gibi isimler çok iyi filozof oldukları hâlde, kullandıkları dil bakımından iyi yazar değillerdir. Bu örnekler bize şunu göstermektedir: İyi bir filozof olmak için iyi bir edebiyatçı olmak şart değildir. Yine aynı şekilde, iyi bir edebiyatcı olmak için de filozof olmak şart değildir: Öyleyse bir filozofu filozof, eserini de felsefi yapan edebî ve estetik değerlerin dışında başka değerlere ve özelliklere ihtiyaç vardır.
5-a)Yukarıdaki parçada noktalama işaretlerinin kullanım amaçlarını belirleyiniz. (15p)
b) Parçada yazımı yanlış olan sözcükleri tespit ederek sözcüklerin doğru yazılışlarını aşağıya yazınız. (10p)

 1.Metin
Puslu, yapış yapış ağır bir geceydi. Gökte çok parlak olmayan bir iki yıldız ışılıyordu. Sağda solda yamaçlarda çoban ateşleri yanıyordu. Memed gittiği yolu çok iyi biliyordu. Küçücük, kayalıklı bir keçi yoluydu. Sarı Ümmet’in evine çıkardı. Orman uğulduyordu. Ortalıkta çıt yoktu başkaca. Memed üstündeki büyük ağırlığın altında bile bir yere dokunmuyor, yürürken hiç ses çıkarmıyor, kayar gibi ayakları yere değmiyormuşçasına gidiyordu. Oysa ağırlığı çoktu. Bedenine üç koşar fişek bağlamıştı. İki koşar fişeği de sağlı sollu omuzlarından geçirmişti. Tüfeği, kaması, dürbünü, bombaları, tabancası, bir hayli ağırlık. Memed yürümeye, böylesine küçük patikalardan keklik gibi kaymaya alışkındı.

2. Metin
Eserde başkahraman Küçük Ağa’nın bir din adamı olarak başladığı yolculuğun, zamanla savaşın içinde şekillenerek değişen kimliği, bireyin tarih karşısındaki kaçınılmaz dönüşümünü gözler önüne serer. Tarık Buğra, karakterler üzerinden toplumun içinde bulunduğu ideolojik ve sosyal ayrımları başarılı bir şekilde yansıtır. Özellikle Çolak Salih gibi yan karakterler, dönemin ruhunu hissettiren ayrıntılarla işlenmiştir. Bununla birlikte romanın üslubu yalın ve akıcı olmakla beraber bazı bölümler gereğinden fazla ayrıntılı betimlemelere yer vermektedir. Bu durum, özellikle hikâyenin akıcılığını zaman zaman yavaşlatabilmektedir. Ayrıca yazarın tarihî olayları anlatırken tarafsız olmaya özen göstermesi takdir edilse de bazı noktalarda karakterlerin gelişimi tahmin edilebilir bir çizgide ilerleyerek sürpriz etkisini azaltmaktadır.
6-Bu metinlerden hareketle metinleri dil ve anlatım (üslup) özellikleri yönünden karşılaştırınız. (10p)

 CEVAPLAR:
1.
Birinci metin: Anlatıcı: 1. TEKİL ŞAHIS
Bakış Açısı: KAHRAMAN BAKIŞ AÇISI
İkinci metin: Anlatıcı: 3.tekil şahıs
Bakış Açısı: HÂKÎM BAKIŞ AÇISI

2.Olay: Dedeyi gitmeden yakalayabilme
Kişi Kadrosu: Ruşen
Mekân : Tren istasyonu
Zaman : Zaman belirtilmemiş

3.a) Geçmişte kalmış olması
Tarihsel gerçeklerin öğrenilmesine katkı yaptığı için tarihçilere ışık tutar.
Her zaman nesnel anlatım söz konusu değildir, genellikle öznel anlatım görülür.
Okur düşünülerek yazıldığından içtendir ve bu yönüyle çok tutulur.
Bir kişinin ağzından kişisel yargılar ve yorumlarla verilir.

b) Dehşetli müteessir olum: Çok üzülmek.
İçli ve hazin ses: İçten ve hüzünlü, ruha dokunan, etkileyici.
Son jesti: Beklenmedik iyi davranış.

4. (Oğuz Atay, Tutunamayanlar) Anlatım Tekniği: Geriye dönüş tekniği
Anlatım Tekniği: İç çözümleme tekniği:

5.a) Virgül: Eş görevli sözcükleri ayırmada
Nokta: Cümle sonlarında ve kısaltmalarda
İki Nokta: Cümle sonlarında ve kısaltmalarda kullanılmıştır.

b) pek çok, İlk Çağ, Nobel Edebiyat Ödülü’nü ,vardır ki ,edebiyatçı

6.Birinci metin, edebî bir anlatım kullanarak okuyucuyu olayın içine çekerken ikinci metin analiz ve değerlendirme odaklıdır. Birinci metnin dili sanatsal ve betimleyici, ikinci metnin dili ise akademik ve nesneldir. Birinci metin, duygulara hitap ederken ikinci metin bilgi vermeyi amaçlamaktadır.

9.sinif turk dili ve edebiyati 2.donem 2.yazili sorulari l grubu indir.

Yazdır

Yazar hakkında

admin

Yorum yap