1.Bırakın artık şu post kavgasını da halka hizmet etmenin yollarını arayın.
Bu cümledeki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bir makamı ele geçirmek için mücadele etmek
B) Kendi çıkarı için başkalarını küçük düşürmek
C) Elindeki imkânları başkalarıyla paylaşmak istememek
D) Etrafındaki kişileri kendi çıkarı için kullanmak
E) Birbirinin kirli çamaşırlarını ortaya dökmek
2. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde deyim, açıklamasıyla birlikte verilmiştir?
A) Sen öyle her geleni kapı dışarı edersen bu kızı evlendiremezsin.
B) Ne söyleyeceksen söyle, öyle kem küm edersen bir şey anlatamazsın.
C) Onun kulağı deliktir, olan biten her şeyden mutlaka haberi olur.
D) O kadar insan içinde benim onurumu kırman doğru muydu?
E) Artık bütün işler rayına otursa rahat bir nefes alacağız.
3.
I. Canıma tak dedi artık, ya yaptıklarına son ver ya da burayı terk et!
II. Meryem’i köye gitmeye razı edene kadar canımız çıktı.
III. Adam, canını dişine takıp bütün işleri bir günde bitirdi.
IV. Canıma yetti artık, bu işte daha fazla çalışamam.
V. Kömürü taşıdım taşımasına ama canım burnuma geldi.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerde “can” sözcüğü ile yapılan deyimlerden hangileri aynı anlama gelmektedir?
A) I. ve II.
B) II. ve III.
C) I. ve IV.
D) IV. ve V.
E) III. ve V.
4. (I) Romancı, ne Kara Kemal’in gerçek biyografisini vermiş ne de düzmece bir biyografi çıkarmış ortaya. (II) Sonunda okurlar, kimliği ve kişilik özelliği bilinmeyen bir kahramanla karşı karşıya kalmışlar. (III) Bu arada Kemal Tahir’in romancılığa yatkın bir kalemi olduğunu da belirtmeliyiz, dinamik ve akıcı bir anlatımı var. (IV) Türkçesi büyük çapta, romanlar için yeterli olmayabilirse de söyleniş ayrışımları üzerinde durması güzel bir şey. (V) Şimdiye kadar oturumlarda, konuşmalarda roman üzerine söyledikleri pek savunulur düşünceler değildir.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde yazarın hem olumlu hem de olumsuz yönüne değinilmiştir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
5. Biri, kimdi, kızgınlığımdan şimdi çıkaramıyorum; “küçük hikâye de bitti günümüzde, sizin küçük insanlarınız da…” dedi, bam telime bastı. Küçük hikâye de bitmişmiş, bizim küçük hikâyelerimize konu edindiğimiz o küçük insanlar da, öyle mi? Hikâyemizin nicedir yenilerle kabuk değiştirmeye çalıştığı, kan tazelediği bir gerçek. Bir dönemin baş tacı edilen hikâye anlayışı giderek değişti. Yanı sıra o hikâyenin kahramanları da. Kuşkusuz, yine o kahramanlara vergi dünyaların aktarılması da. Ülke, yeni bir dönem yaşıyor. İnsanlar farklılıklar gösteriyor; insan olmanın dışında ortak benzerlikler, yaşam eşitlikleri değişikliklere uğruyor. Yükselen değerler, alçalan değerler sözleri boşuna değil, sanıyorum. Ama yine de yadsınmaz bir gerçek var: İnsan gerçeği. Katmanı, sınıfı, ortamı, dünyası ne denli değişiklikler gösterse de insan, yine aynı insan.
Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerin hangisidir?
A) Her sınıftan insanın küçük hikâyelere kahraman olmasının doğal olduğu
B) Değişen koşulların hikâye anlayışını da büyük ölçüde değiştirdiği
C) Eski hikâyelere konu edilen kahramanları
şimdi bulmanın mümkün olmadığı
D) Hikâye anlayışının eskisine göre birçok değişikliğe uğramasına rağmen insan gerçeğinin hep aynı kaldığı
E) Ülkenin içinde bulunduğu sıkıntıların hikâyecileri olumsuz yönde etkilediği
6. “Bilinmeyen şiir, bilinemez mi deseydim yoksa?.. Bu kadar yakın ve bu kadar bilinemez olan başka bir konum yok benim. Şiiri duyuyorum, hatta görüyorum, dokunuyorum sanki ona, yıllardır yazıyorum da, ama onunla her karşılaşmamda bir şaşkınlığa düşüyorum. Bütün tarihte, bütün dünyada şiir var, ama onun ne olduğunu bilen yok. Uğraşacaksınız, didineceksiniz, sizi sevindirdiğini görüvereceksiniz, tanımış gibi olacaksınız ama yitiverecek o, başka sefer başka bir kılıkta çıkacak karşınıza. Son günlerim daha çok bunu düşünmekle geçiyor.”
Bu parçada şiirin özellikle hangi yönü üzerinde durulmaktadır?
A) İnsan ruhuna en uygun tür olduğu
B) Tanınmasının, bilinmesinin mümkün olmadığı
C) Her sanatçıda ayrı bir etki uyandırdığı
D) Ülkeden ülkeye şaşırtıcı değişiklikler gösterdiği
E) Düşünmeyle değil duymayla tanınabileceği
7. İster kızın ister gücenin! Açıkça söylüyorum işte: “Biz mızmız bir toplumuz! Her şeyden şikayet ederiz biz, kolay şikayet ederiz; şikayeti neredeyse kimliğimizin ayrılmaz parçası hâline getirmişizdir…” Haklı, Hilmi Yavuz. Bu huyumuz kültür, sanat alanında daha da baskındır. “Bizde ilginç, yeni kapılar açan konserler olmuyor.” diye ağlarız, sonra Uluslar arası Mistik Müzik Festivali konserlerinde bütün koltukları belediye çalışanlarının tanıdıklarına bırakırız! Kitapçı vitrinlerinin önünde durup “Ah, ne zaman edebiyatımıza modern bir bakışla yaklaşan araştırmacı yazılar, ne zaman kültürel kimliğimiz ve geçmişimizle bağlar kuran, düşündüren, yeni sorular açan kitaplar yayımlanacak bizde!” diye yakınırız ama vitrinde duran ve tam da söylediğimiz özellikleri taşıyan bir dolu kitabın sayfalarını şöyle bir karıştırmayı bile denemeyiz…
Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sanat eserlerinin eksikliğinden söz ettiğimiz hâlde sanatçılara destek vermeyi hep ihmal ettiğimiz
B) Müzikten hoşlandığını iddia edenlerin müzik konserlerine karşı pek de ilgili davranmadıkları
C) Edebiyatımızda eleştiri yazılarının eksik olduğunu söyleyenlerin yazılan eleştiri eserlerini bile okumadıkları
D) Eksikliğinden söz ettiğimiz şeylerin aslında eksik olmadığı ancak bizim onu aramak yerine şikâyet etmeyi tercih ettiğimiz
E) Üretmeyi, üretilenlere değer vermeyi değil her şeyden şikayet etmeyi alışkanlık hâline getirdiğimiz
8.Zaman zaman farklı bir kent, farklı ilişkiler istiyor insan. Kendisine dost bir kenti, yormayan, tüketmeyen bir kenti düşlüyor. Sıcak ilişkiler arzuluyor çevresinde. Bazen geçmişte arıyoruz özlemlerimizi. Bir kartpostalda, bir öyküde, bir resimde, bir şiirde bulduğumuzu sanıyoruz özlediklerimizi. Oysa o günler de bizim düşlerimizdeki gibi değildi muhtemelen. Üstelik bugünkü beklentilerimize cevap vermesi de mümkün değil. Biliyoruz ama yine de duygularımızın peşinden güzel bir kente doğru uçmak hoşumuza gidiyor. Bazen geleceğe yönelik ütopyalara dalıyoruz. Hayalimizde bir İstanbul yaratıyoruz.
Bu parçada yazar aşağıdakilerden hangisinden söz etmemiştir?
A) İnsanın özlemlerini bazen geçmişte aradığından
B) İnsanın bir şiirde, bir öyküde, bir resimde özlemlerini bulduğunu sandığından
C) Geçmişin bizim düşlerimizdeki gibi olmadığından
D) İnsanın zaman zaman farklı kent ve insanlar istediğinden
E) İnsanın yaşadığı günden daima şikayetçi olduğundan
9. Peyami Safa’nın romanlarında çok değişik özellikler bir arada görülür. Örnekse Cumbadan Rumbaya romanı. Fatih Harbiye romancısının, Doğu-Batı meselesine sevimli bir babacanlıkla da yaklaşabileceğini belgeler. Fatih Harbiye’de Batı ile ölümcül, Doğu ile insancılken Cumbadan Rumbaya’da adeta bir senteze ulaşılır; Doğu’nun da Batı’nın da anlam taşıyan yönlerinden söz açılır. Sonra başka yazılarımda da andığım Selma ve Gölgesi. Selma ve Gölgesi, romanımızın tek gotik roman örneğidir. Selma’nın Gölgesi ikinci ben, aslında bir dişi vampir kraliçedir. Bu eserin gerçekte uyarlama olduğu söylenmiştir. Akla uzak değil. Romanın sonundaki Venedik, kanal, gondol sahneleri biraz yapaylık taşıyor. Ama başlangıçtaki Boğaziçi yalısı, Selma’yla okurun karşılaşması büyüleyicidir. Burada usta bir romancı konuşur.
Bu parçadan Peyami Safa’yla ilgili aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Romanlarında Doğu-Batı meselesi üzerinde durduğu
B) Gotik tarzda roman örneği de verdiği
C) Cumbadan Rumbaya romanının Batılı roman anlayışına uygun olmadığı
D) Selma ve Gölgesi romanının yabancı bir romandan adapte edilmiş olabileceği
E) Fatih harbiye romanında Batı’ya karşı olumsuz yaklaştığı
10. Roman şiirden çok değişik bir tür. Romanda anlatı iyice ağır basıyor. Onun için de belirsizlik alanları daha az… Ama çağcıl romanın ustalarından, Kafka, Joyce, Beckett, Faulkner, Robbe-Grillet gibi yazarlardan sonra romanın belirsizlik alanları da genişledi. Çeşitli yöntemlerle romana da anlamını yorumla verme özelliği kazandırıldı. Bugün bir yazar, romanının, ikinci, üçüncü okuyuşlarında okurların yeni yeni şeyler bulacaklarını, ilk okuyuşta göremedikleri birtakım bağlantıları göreceklerini söyleyebiliyor. Roman iki üç kez okunur mu? Demek ki romanlarını elimizin altında tutup şiir okur gibi tekrar tekrar açıp okumamızı bekleyen yazarlar var günümüzde…
Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Romanın belirsizlik alanlarının şiirden daha az olduğuna
B) Günümüzde bazı yazarların romanlarında belirsizliklerin arttığına
C) Kimi yazarların, romanlarının ilk okuyuşta anlaşılmayacağını söylediklerine
D) Romanlarının, şiir gibi, birkaç kez okunmasını isteyen romancıların olduğuna
E) İlk okuyuşta kendini ele vermeyen romanların daha başarılı sayıldığına
11. Bu hikâyelerde son günlerin edebiyat heveslisi azınlığı tarafından bolca harcanan laubaliliği bulamadım. Sululuk yok. Terbiye yoksunu bulvar delikanlılarının ulanlı, hellolu, kovboy pantolonlu yüzsüz aşkları yok. Normal lise eğitimini bile kıvıramamış, bu yüzden küçüklük duygusunun verdiği küstahlıkla ukalalaşan züppeleri yok. Bu hikâyelerde babasının paracıklarını çıtır çıtır yiyen, kuş beyniyle sosyal görünmeye özenen dejenere tipler yok. Silik, gözyaşlı, sümüklü insan müsveddelerine yer vermemiş sanatçı eserinde.
Bu parçada hikâyelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisinden söz edilmemiştir?
A) Kahramanlarının niteliklerinden
B) Dil ve anlatım özelliklerinden
C) Konusunun nelerden seçildiğinden
D) Olay örgüsünün sağlamlığından
E) Kişilerle olaylar arasındaki ilgiden
12. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde sıfat ek-eylem alarak yüklem olmuştur?
A) Kasabanın en eski yeri bir kale harabesinin içiydi.
B) Kalenin sadece ana kapısının olduğu duvar sağlamdı.
C) Surların her nasılsa sağlam kalan yerleri vardı.
D) Buradaki surların elli yıl öncesine kadar ayakta olduğu biliniyordu.
E) Anlattıklarına göre burası eskiden büyük bir yerleşim yeriymiş.
13. Hasta teyzenizi ziyaret etmekle ne iyi ettiniz!
Bu cümledeki altı çizili sözcüğün türce özdeşi aşağıdaki cümlelerin hangisinde yoktur?
A) Yataktaki ihtiyar güç bela doğruldu yerinden.
B) Sahibini bilmedikleri bir taksi geldi evin önüne.
C) Kapıyı yavaşça açıp uyuyanların üzerini örttü.
D) Hastaneleri, ilaç kokularını hiç sevmezdi.
E) Hemşirelerin telaşlı telaşlı koştuğunu görünce işkillendi.
14. Bir gün Büyükada’ya gidecektim. İşim yoktu, vapurun kalkacağı saatten çok daha önce vapura bindim. Niyetim, vapurun tenha güvertesinde tek başıma oturup Marmara tarafına bakarak düşüncelere dalmaktı. Güvertenin arka tarafına gidip oturdum. Orada benden başka kimse yoktu.
Bu parçada kaç fiilimsi kullanılmıştır?
A) 3 B) 4 C) 5 D) 6 E) 7
15. Aşağıdaki cümlelerden hangisinde öznenin yaptığı işten yine özne etkilenmiştir?
A) Dedesi Zehra’yı fena hâlde azarladı.
B) Şiddetli soğuklardan, bütün su boruları patladı.
C) O gelmeden önce her taraf güzelce temizlendi.
D) Akşam olmadan çocuğa bütün ödevlerini yaptırdı.
E) Toplantıya gitmeden önce güzelce giyinmiş.
CEVAPLAR: 1.A, 2.C, 3.C, 4.D, 5.D, 6.B, 7.D, 8.E, 9.C, 10.E, 11.A, 12.B, 13.B, 14.C, 15.E
ekpss lisans turkce deneme sinavi 37 İNDİR
Hocam bu denemeden 14 dogru 1 yanlisim yani 13.75 netim cikti Yanlis olan sorum 11.soru ama 11.soruda bir yanlislik var bence.Cevap anahtarı A demis ama parcanin genelinde kahramanlarin ozelliklerinden bahsedilmis.Yarin da 15.onlisans denemesini cozmeyi dusunuyorum.38.lisans denemesi ne zaman cikacak hocam?
Bakalım.
Hocam 38.lisans denemesi gelsin acıktım yine karnım doymuyor bir türlü🤣🤣🤣🤣🤣🤣🤣🤣🤣🤣🤣
Hocam 38.lisans denemesi gelsin artik
Hocam yeni lisans denemesi gelsin
Hocam 38.LİSANS denemesi ne zaman çıkacak?
Hocam 38.deneme ne zaman çıkacak?
Hocam bugun 36.lisans denemesini yeniden cozecegim.
İyi olur.
Hocam sabahleyin de 32.lisans denemesini tekrar cozecegim
Yeni deneme yakında geliyor.
Tesekkur ederim hocam
Hocam yeni deneme kac gune kadar gelir?
Yakında.