Genel

İstemeye Dair-Şevket Rado

Şevket Rado bu yazısında insanların sahip oldukları imkânlara göre harcama yapmasını, güç yetiremeyecekleri hayallere kapılmamalarını tavsiye etmektedir. Karşılıklı konuşma havası içinde sorduğu sorulara cevaplar veren yazar, didaktik (öğretici) bir tutum benimsemiştir.

sevket rado

Şevket Rado

Sohbet yazısı:

İSTEMEYE DAİR

       Dünyada insanların mesut olabilmesi için topu topu iki yol varmış. Bunlardan biri bütün istediklerini elde etmek ki şüphesiz bu fevkalade bir şeydir. İkincisi ise elde edebileceklerini istemesini bilmektir. Birincisi pek zor, her kula nasip olmaz bir mazhariyet olduğuna göre dünyaya böyle bir talih ile gelmeyenler, eğer akıllı iseler, ikinci yoldan gitmeli imişler.

       Peki, akılsız iseler hangi yoldan gidecekler? diye soracağınızı tahmin etmiyorum. Çünkü dünyada kendisinin akılsız olduğunu kabul eden bir tek insan yoktur. Akıl bahsi açıldığı zaman, pek sevdiğim için sık sık tekrar ederim. Descartes filozofun meşhur bir sözü vardır. Der ki: Dünyada, insanlar arasında en iyi, en isabetli dağıtılmış olan şey akıldır. Hiç kimse ondan kendisine az düşmüş olduğunu iddia etmez. Herkes kendi aklından memnundur. Olsa olsa başkalarının akılsızlığından şikâyet eder. Ama galiba, hissemize kâfi miktarda akıl düşmüş olduğuna sahiden inandığımız içindir ki şu fani dünyada birçok talihsizliğe uğruyor, mesut olmak isterken bahtsızlıklara düşüyoruz.

       Mesela sözü mesut olmaktan açtık. İnsanların istediklerini elde edemezlerse, elde edebileceklerini istemek suretiyle saadete kavuşacaklarını haber veren o eski atasözüne kaçımızın kıymet verdiğini hiç hesap ediyor muyuz? Akıllı insan şüphesiz atasözünün dediği gibi yapmalıdır. Buna rağmen çoğumuz elde edemeyeceğimiz şeyleri istemek yüzünden üzüntülere uğrayarak saadetimizi etrafımızdan uzaklaştırıyor, kaçırıyoruz.

       Mesela bugün, sizin de tanıdığınız öyle aileler vardır ki kendi imkanlarını hiç hesaba katmadan başkalarını örnek tutarak onların sürdüğü hayatı sürmeye kalkmakta bu yüzden perişan olmaktadırlar.
      
       (…) Eğlencelerin hiçbirini kaçırmamak, lüksün en pahalısına nail olmayı gaye edinmek, kendi seviyesinde olmayan insanların dolaştıkları yüksekliklerde uçmayı en tabii hak saymak gibi ölçüye gelmez istekler, ne yazık ki birçok aileleri her zaman, felakete değilse bile, sık sık talihsizliklere, bahtsızlıklara sürüklüyor.

       Halbuki yine başka bir filozofun, deliliğe methiye yazmış olan meşhur Erasmus filozofun pek güzel olduğu kadar pek de doğru bir sözü vardır. “Kendi tabii hâlinde bulunan hiçbir varlık bahtsız olamaz.” diyor. Yoksa insan, kanatları olmadığı için ve bir at da börek yiyemediği için bahtsız sayılabilirdi. Halbuki ne insan, kanatları olmadığı için bahtsızdır ne de at börek yiyemediği için. Yani her ikisi de bunları istemedikleri müddetçe tabii hâllerini muhafaza ederler ve bahtsızlığa uğramazlar. Ama bir insan tasavvur ediniz ki atın börek istemesi gibi yapamayacağı, hazırlamasına imkân olmayan bir şeyi gönlüne koyar ve onu istemeye başlarsa, işte o andan itibaren saadetin eşiğinden uzaklaşmış olur.

       Ama rica ederim, yanlış anlaşılmasın, ben bunları söylemekle sözü “İnsanlar bir şey istemesinler” demeye getirmek niyetinde değilim. Bilakis dünyadaki ilerleme, medeniyet dediğimiz rahatlık seviyesi insanların bazı şeyleri istemeleri sayesinde elde edilmiştir. Fazla kazanmayı isteyiniz; çünkü bu, fazla çalışmak sayesinde mümkündür. Daha rahat bir hayat seviyesine yükselmeyi isteyiniz; çünkü bu sizin tabii hakkınızdır ve yine çalışarak bu isteğinize, hem de kısa zamanda nail olabilirsiniz. Fakat mesela günde yüz kuruş kazanabiliyorsanız bu kazancınızla günde bin kuruş kazananların hayatına ayak uydurmayı istemeyiniz. Günde on bin kuruş kazandığını duyduğunuz adamın yanı başında yer almaya heves etmeyiniz. Onun hayat şartlarına kendinizi uydurmak isterseniz işte o zaman bedbaht olursunuz. Siz bu kafada değilsiniz de aileniz, çocuklarınız bu kafada iseler hem kendilerini hem sizi bedbaht ederler. Kendi ana dilini layıkıyla bilmeyen adam şiir söylemeye kalkar, büyük şair olmak isterse alaya alınmaktan kendisini kurtaramaz. Halbuki kendi ana dilini iyice bilmeyen başka bir adam dilini öğrenmeye girişirse pekâlâ hedefine ulaşabilir.

       Elde edemeyeceği kudretlere sahip olmak isteyen adam bedbaht olurken bir başkası sahip olduğu kudreti yavaş yavaş arttırarak mesut olabilir.

       Ama bu mevzuda bütün mesele, pek tabiidir ki, insanın ancak yapabileceğini isteyecek bir aklıselime sahip olması, iradesini zapt etmeyi bilmesi etrafında toplanır. Bu da kolay işlerden değildir. Bilirsiniz, insanoğlu dünyaya geldiği andan itibaren, daha çelimsiz bir yavru iken, nefes almaya başlar başlamaz istemeye de başlar. Yemek ister, içmek ister, biraz daha büyüyünce etrafında neyi görürse ister. Verilmezse yaygarayı koparır. Bu yaygaraya dayanamayan ana babalar da çocuklarını susturmak için ona ne isterse vermek yolunu tutarlar. Fakat hiç de iyi etmezler, çünkü günün birinde onun istediğini veremeyecek duruma düşeceklerdir.

       Bilmem bilir misiniz, pek meşhur hikâyedir: Kralın biri sevgili oğlunu daha küçük yaştan itibaren hiçbir isteğinden mahrum etmemeye karar vermiş. Ona bir mürebbiye tutarak “Benim çocuğum ne isterse vermek senin vazifendir” demiş. Bir müddet işler yolunda gitmiş. Fakat günün birinde bakmış ki çocuğu, sarayın bahçesinde “Ver” diye feryadı basıyor, mürebbiye de oturduğu yerde “Veremem” diye ayak diretiyor. Fena hâlde kızmış. Hemen onların yanına giderek terbiyeciye çıkışmaya başlamış:

  — Sen benim emrimi nasıl olur da dinlemezsin? Ben sana bu çocuk ne isterse vereceksin, demedim mi? deyince mürebbiye:

  — Öyle bir şey istiyor ki siz de veremezsiniz, demiş.

  — Ne istiyor, söyle bakalım.

  — Güneş havuza düşmüş, onu istiyor.

       Hikâye belki biraz mübalağalıdır ama içinde bir hakikat payı da yok değildir. İnsanların istemesine daha küçük yaşlardan başlayarak makul sınırlar çizilmezse onlar büyüdükleri zaman evvela olmayacak şeyleri, sonra da yapamayacakları şeyleri istemekten kendilerini alamazlar. Çocuklarınızın bahtsız olmasını istemezseniz onları ancak elde edebilecekleri şeyleri istemeye alıştırınız.

Şevket Rado
Eşref Saat

Metindeki bazı sözcüklerin anlamları:
aklıselim
: Sağduyu, sağduyu sahibi.

kâfi: Yeterli, yeterince.
mazhariyet: Erişme, elde etme.
mürebbiye: Bir çocuğun eğitim ve bakımıyla görevlendirilmiş kişi.
nail: Erişmiş, ele geçirmiş, başarmış, kazanmış, ulaşmış.

       Yazar İstemeye Dair adlı sohbetinde insanların sahip oldukları imkânlara göre harcama yapmasını, güç yetiremeyecekleri hayallere kapılmamalarını tavsiye etmektedir. Karşılıklı konuşma havası içinde sorduğu sorulara cevaplar veren yazar, didaktik (öğretici) bir tutum benimsemiştir.

istemeye dair-sevket rado indir.

Yazdır

Yazar hakkında

admin

Yorum yap