Çalışma Kitapçıkları

Zarf fiil Grubu Çalışma Kitapçığı 1

Aşağıdaki cümlelerde bulunan zarf fiil gruplarının altını çiziniz.

* Ve gerçek,onunla yüzyüze gelmeden önce, dünyanın yanılgısı içinde,parça parça gösterir kendini…

* İnsan gereğinden çok konuşarak da, gereğinden çok susarak da günah işleyebilir…

* Attığı adımın farkında olan ve çağını iyi okuyarak bu adımını atanlar karşısında, ufuksuz kuru kalabalıkların tutunması mümkün değildir.

* Kar yağarken serçeleri seyrettim,
Çocuklarım geldi birden aklıma;
Sabırsızlanıyorlar büyümek için,
Gelmeyin, burası derin!

* Bir çırak gibi saati kurcalarken, aklıma yıllar önce yazdığım şu dize geldi: Mezarlıklardır, saatlerin midesi…

* Bir böcek görünce sandalyeye çıkanlar,
Nasıl güvenir başka birine?

* Nerede bir cenaze görsem, vaktim müsaitse eğer, hemen cenazenin peşine takılıyor, namazını kılıyor, hakkımı helal ediyor, mezarlığa gidiyor, gömülene kadar rahmetlinin yakınıymış gibi davranıyorum.
Bir cenaze daha. Cenaze arabası önden gitti, yirmi kişi kadar olan bizler, camiye yürüyerek gittik. Yolda, döviz bürosunun önünden geçerken, neredeyse herkes, başını döviz bürosunun elektronik panosuna çevirdi ve o an, grup biraz yavaşladı. Ben, hemen önümdeki hacı amcaya çarptım.
Aslında hacı amcaya değil, dünyaya çarptım…

* Geçerken dünyanın bir kenarından,
Bir şey gördüm de
Çok güzeldi, kıyamadım bilmeye…

* Dücane Cündüoğlu, ”Büyük bir kayıp yaşamadan irfan bulunmaz,kibirden uzaklaşılmaz ”diyor.Daha basit ifadeyle,burnumuzun sürtülmesi icap ediyor.Burnu havada olmak deyiminin karşılığı da az çok kibirdir.

* Dünyanın dilini bilmiyorum ve öğrenmeye de niyetli değilim.Çünkü bu dil,az harf ve çok rakamdan oluşuyor.Rakamlar ağırlık yapar.Bize söylenen ağırlıklardan kurtulup öyle gelmemiz yahut gitmemiz.

* Ondan bana kalan tek hatıra kendi fotoğrafım. Fotoğrafa baktıkça onun yüzünü görüyorum. Çünkü makinanın arkasında o var ve ‘bana bak, hah öyle’ demişti.

* Bu canlı türü, havalar ısınınca, sürüler halinde ağaçlık yerlere, ormanlara gider. Orman yangınlarının hatırı sayılır bir kısmını bunlar çıkarır: Nereye gittiğine bakılmadan atılan izmaritler, piknik ateşinin söndürülmemesi vs.

*Bir insanı değerlendirirken, insanlık için ne yapmış’ sorusunu sorarım. Kendisi için değil, insanlık için ne yapmış?

*Çok şükür, tutamadığı kuşu azat edip de bağışlayıcı geçinenlerden değiliz.

*Derdimi anlattım, sözü yormadan.
Oturup dua ettim, yalvardım;
Akıl, git başımdan.

*Bu hayatta kütüphaneye ayrı, apayrı bir yer yaratmak gerekmezdi, ister istemez somut, fiziksel bir kütlesi olsa bile. Onu çıktığınız sokaklara, işyerlerine, gittiğiniz yolculuklara bir biçimde yanınızda götürürdünüz. Bunlar bir şey mi, kütüphaneniz uykularınıza taşınmakta güçlük çekmez, sakınca görmezdi: Sabaha yaklaşırken, uykunuz dipten yüzeye yaklaştığı sıralarda, uzanıp bir kitabı yerinden çekerdiniz.

*Telefonu kapatınca ayağa kalkıp,zafer kazanmış komutan edasıyla gerine gerine dolandı odanın içinde Yusuf.Suttan Hanım’ın haylaz diye bellenen küçük oğlu, tahsili,terbiyeli ve çok kıymetli büyük oğlundan daha iyi idare ediyordu Şelale Un Fabrikasını.Zaten bu gerçeği gördüğü için değil miydi, artık Meclis’te olmamasına rağmen Kerami’nin Bozova’ya gelmeyip de Ankara’da kalması.

*Neler ummuştuk oysa
Uzun seferine çıkarken
alacakaranlığında
bilinmezlerin

*Aşk güzel şeydi, insan ölüm korkusunu ensesinde hissederken bile güzeldi aşk.

*Hâl böyle olunca nasıl olur da size karşı hesaplı, içten pazarlıklı, bencil davranmamı isteyebilirsiniz?

*Toprağı deşmek yerine, bir iğneye tutunarak suya dalıp balık avlamayı seçen solucan… İşte o benim.

*Uçurumun dibini boylamadan önce manzaranın tadını çıkar.

*Tamam, aşk ile mantığın yolları ayrılalı çağlar oluyor. Tamam, aşk sonsuzluğa heveslendirirken imkânsızlığa hapseder.

*Kalbinizde olup da hiç kimseye anlatmayı başaramadığınız, dile getirilmesi imkansız bir şey var ya, işte Allah onu biliyor, üzülmeyin.

*Şebnem, alevleri görmezden gelerek yangını söndüremeyiz.

*İnsanların çoğu,itirafın yerine iddiayı,acziyetin yerine öfkeyi,çaresizliğin yerine avuntuyu koyarak öldürüyorlar vakitlerini.

*Gelgelelim insanoğlu her yaştan ağacı keserek, zehirleyerek, yakarak öldürdü. Tabiatın ağır yaralarına beton döktü. Rüzgarı makasladı, yağmuru kelepçeledi, güneşe çuval geçirdi. Karpuzu, domatesi, portakalı.. murdar etti. Ne çare ki soframıza sahte patatesler, naylon biberler, sentetik soğanlar koyuyoruz. Allah’la kul arasına girdiler. Eriği, mandalinayı köleleştirdiler. Bitkilerin kokusunu, şifasını, ruhunu gasp ettiler..

*Aşık olunca hayatın anlamına yaklaştığımızı zannederek mantığın sınırlarından dışarı çıkarız. Mantıksız kafa, mesnetsiz umutlarla dolup taşar. En büyük sevinçler, 24 ayar yanılgılardan doğar.

*Velhasıl dünyada bir cennet inşa edersen, ölümle cennete yatay geçiş yaparsın. Asıl hayat cennettedir. Demek ki dünyada mümkün olduğunca yaşatmaya bakmak gerek. Fidan dik, kuş besle, evlat büyüt, umut ve sevinç aşıla… İnsanlar senin yanındayken kendilerini cennetteki gibi kınanmayan, yadırganmayan, dışlanmayan aksine ödüllendirilen, yüceltilen, hoşnut edilen, ikramda bulunulan konumunda, özgür hissederlerse sen, bulunduğun yeri cennete benzetmişsin demektir.

*Ayrıldık diye yok olacak değilim ya. Nedendir bu bilinmeyen numaralardan arayan kişinin sesimi duyunca telefonu kapatması. Biliyorum sensin. Yaşayıp yaşamadığımı merak ediyorsun, sarhoş muyum, ağlıyor muyum merak ediyorsun, sensiz olamayacağıma seni o kadar inandırmışım ki.

*Her şey zıddıyla kaimdir, o halde varlık da elbette yoklukla ölçülecektir.
Varlık çoğaldıkça burada keder, ötede sorgu çoğalacak; varlıktan geçtikçe keder de sual de yok olacaktır.

Yazdır

Yazar hakkında

Süleyman Kara

Öğrenci ve öğretmenlere faydalı olmak için onlara kaliteli edebiyat sitesi olan edebiyat sultanını sundum.

Yorum yap