EKPSS DENEME SINAVLARI Testler

EKPSS LİSANS TÜRKÇE DENEME SINAVI 39

1.Ben dil zaptiyeliği yapmak yerine ülkemizde iyi yazarlar yetişmesi gerektiğini düşünüyorum ki biz öncelikle kendi eserlerimizi bir üslup içerisinde ve gençlerimize dil zevki verecek biçimde okuyabilelim. Bugün okuma alışkanlığı ile de birebir ilişkisi olduğunu düşünüyorum. Hep şikâyet ederiz, okuma alışkanlığı olmayan bir milletiz diye. Peki, biz bu millete okunacak güzel şeyler verdik de mi okumuyorlar? Okunacak güzel şeyler verirseniz bu insanlar, bu gençler okuyacaktır. Belki genlerinde taşıdıkları o birlik fikrini, aynı kültür coğrafyasına ait olma düşüncesini bulamadıkları için kitap okumuyorlar! Bize ait olan, bizi anlatan bir şeyler verilse o çocuklara, şüphesiz ilgi gösterecekler. Bu bakımdan benim başka dilciler gibi kelimelerle bir problemim yok, benim eserlerle problemim var.
Bu parçaya göre okuma alışkanlığı kazanamayışımızın asıl sebebi nedir?
A) Türkçe eserlerin sayısındaki yetersizlik
B) Dil zaptiyelerinin verdiği rahatsızlık
C) Okuma alışkanlığımızın olmayışı
D) Eserlerimizin bizi anlatmayışı ve yetersizliği
E) Eserlerimizin bizi tatmin etmemesi

2. (I) Bir yabancı dili öğrenmeyi, kendimizi ve dilimizi küçümsemeden de başarabiliriz. (II) Bazı aydınların “Yabancı dili öğrenince kendi dilimi öğrendim.” demesinin de bir yanılgı eseri olduğunu düşünüyoruz. (III) Çünkü önceleri kendi dilinin kurallarının ne olduğunu bilmeyen bir kimse, yabancı dili öğrenirken bunlarla yüz yüze gelmektedir. (IV) Bu yaklaşımda olan bir insan, eğer önce kendi dilinin imkânlarını bilse yabancı dili çok daha hızlı öğrenebilir. (V) Ancak bir yabancı dili bilim dili olarak kabul edenlerin de içine düştükleri bir handikap vardır.
Numaralı cümlelerden hangisi parçanın ana fikrini yansıtmaktadır?
A) I.     B) II.     C) III.     D) IV.      E) V.

3. Türkçe zengin bir dildir. Bu görüşü Batılı dil bilimciler de dile getirmiştir. Alman dil bilimci Max Müller bakın, Türkçe hakkında ne diyor: “Türkçenin dil bilgisinde tamamıyla arı, duru bir dil yapısı görüyoruz; bu, öyle bir gramerdir ki onda düşüncenin iç oluşlarını seyredebiliyoruz, kova içinde bal peteklerinin oluşunu seyredebildiğimiz gibi.” Başka bir dil bilimci de dilimizin kusursuzluğu ile ilgili demiştir ki: “Türkçenin yüce bir dil akademisinin araştırmalarından çıkmış olduğu düşünülebilir. Fakat Türk milletinin yaptığı bir dili hiçbir ilim akademisi yapamazdı.”
Yukarıdaki parçada Türk dilinin hangi özelliği vurgulanmıştır?
A) Anlatımının zengin ve kıvamında olduğu
B) Bilimsel çalışmaların sonucunda oluştuğu
C) Bilim dili olmaya çok uygun bir dil olduğu
D) Batılı düşünürler tarafından da çok sevildiği
E) Yapısının Alman dil bilimcilerin dikkatini çektiği

4. “Klasik”, Latince’de yüksek sınıftan, soylu eser demekmiş. Hangi eserlere soylu, yüksek sınıftandır, diyebiliriz? Böyle bir şey sorulunca işin içine kendi zevkimizi karıştırmadan verebileceğimiz bir tek cevap vardır: zamana dayanmış olan eserler. Öyleyse hiçbir şiir, resim, mimari eser için oluşturulduğu günlerde klasiktir diyemeyiz; böyle olup olmadığını zaman gösterecektir.
Parçaya göre bir eserin klasik olarak kabul edilmesi neye bağlıdır?
A) Oluşturulduğu dönemde beğeni kazanmasına
B) Zamana karşı değerini sürdürmesine
C) Yazarına çok para kazandırmasına
D) Eleştirmenlerce eleştirilmesine
E) Büyük ilgi görmesine

5. Gelin, herkesi televizyona “ti-vi” yerine “te-ve”, radyolar için “ef-em” yerine “fe-me”kişisel bilgisayarlar anlamında kullanılan “pc”lere “pi-si” yerine “pe-ce” demeye, özellikle de Türk televizyon kurumlarını, kendi isimlerinin kısaltmalarını, bu örnekler doğrultusunda Türkçe telaffuz etmeye davet edelim ki yarın torunlarımız kendilerini “Türkiye Cumhuriyeti”, “te-ce” yerine “ti-si” vatandaşı olarak tanımlamasınlar. “Türkiye Cumhuriyeti” vatandaşı olarak kalmaya devam etsinler. Tıpkı ilk öğretmenleri, anaları babaları, dedeleri gibi. Ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmakla gurur duysunlar!
Bu parçanın yazarı okuyucularını aşağıdakilerin hangisine davet etmektedir?
A) Türkçeyi dedelerimizin konuştuğu gibi konuşmaya
B) Sözcükleri, Türkçe kısaltmaya ve telaffuz etmeye
C) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaya
D) İlk öğretmenlerimize benzemeye
E) Türkçe isimler kullanmaya

6. Eflatun’u okuyup anlamak çok kolaydır. Büyük düşünce ve sanat adamının eserlerini bir roman okuyormuş gibi zevkle okurum. Ama Eflatun üzerine yazılmış kitabı anlamak hiç de kolay değildir. Demir leblebi gibidir mübarek, yalnız isimlere seslenir. Onların çoğunun bile anladığı kanısında değilim. Tiryaki Sözleri’nde çok güzel bir deyiş var: “Eflatun kadar derin düşünmek, büyükannem gibi basit söylemek…” Evet, dil konusunda büyükannelerimizden öğreneceğimiz çok şey var.
Yazar parçada neden yakınmaktadır?
A) Eflatun’un eserlerinin çevirisinin iyi olmadığından
B) Halkın anlayabileceği şekilde dil kullanılmamasından
C) Dil konusunda büyükannelerimizi örnek almamamızdan
D) Eserlerin anlamca derin yazılmamasından
E) Eserlerin belirli bir kitleye göre yazılmasından

7. (I) Dil öğrenimi temelde kişisel gayrete dayanır. (II) İnsanlara bu konuda söylenebilecek belki de tek şey “metot” tavsiyesi olacaktır. (III) Çünkü bir bakıma dil öğretilmez, öğrenilir. (IV) Bu yüzden bir öğrenciye bilgi yığınlarını ezberletmek yerine, dille ilgili doğuştan gelen kabiliyetlerini geliştirmesi için yollar gösterilmelidir. (V) Keşfederek öğrenmesi için metotlar tavsiye etmek, çok daha yerinde olacaktır.
Bu parçada verilmek isteneni özetleyen cümle numaralı cümlelerden hangisidir?
A) I.    B) II.     C) III.     D) IV.     E) V.

8. Hafızamızdaki sözcükler, sadece ses, sözcük çeşidi, anlam bakımından değil, şekil bakımından da birbiriyle ilişki içindedir. Zihnimizde, şekil olarak benzer sözcükleri birbirine bağlarız. Bu bağ, yazılı bir metindeki sözcükler arasında da vardır. Edebî bir metindeki insicam, yani kavramlar arasındaki tutarlılık, sözcükler arasındaki anlam ilişkisini kuvvetlendirir. Bu yüzden, belirli bir konu dahilinde, sistemli, yani bir hedefe yönelik bir okuma, sözcük bilgisini artırır.
Bu parçadan çıkarılacak asıl yargı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Belirli bir konuda okuma, okuma hızını artırır.
B) Edebî dildeki tutarlılık sözcükler arasındaki anlam ilişkisine bağlıdır.
C) Sistemli okuma sözcük dağarcığını zenginleştirir.
D) Hafızadaki sözcükler, sıkça kullanıldığında kalıcı olur.
E) Zihnimizde sözcükler arasında bir anlamsal çağrışım vardır.

9.Dilimizdeki kavramların nitelikleri ve anlatım yolu özellikleri, deyim aktarmaları, benzetmeler ve çeşitli anlam değişmelerinin incelenmesi dille kültürün sıkı ilişkisini bir kere daha ortaya koymuştur. Bir toplumun yaşayışı, inançları, gelenekleri, hatta nüktedanlığı, olduğu gibi, onun diline yansımaktadır.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi üzerinde durulmuştur?
A) Bir milletin dilinin anlatım yolları
B) Bir milletin nüktedanlığının diline yansıması
C) Bir milletin dili ile kültürü arasındaki ilişki
D) Türkçenin anlatım imkânlarının güzellikleri
E) Kültürlü milletlerin dilinin zenginliği

10. Ben Türkçenin ezeli bir aşığıyım. Hepimiz öyle değil miyiz? Türkçeyi çeşitli dönemlerde, farklı elbiselerle, farklı şekillerde gördüm. Sevgilimi o farklı elbiseler, o şekiller altında kendi cevherinde sevdim. Ben eski üstatlardan işittiğim süslü dili sevdiğim gibi pazarlarda çığırtkanlık yapan Türk delikanlılarının türlü zarafetlerle dolu Türkçesini de sevdim.
Türkçe hakkında düşüncelerini böyle açıklayan birisi için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Halkın konuştuğu günlük dili de seven birisidir.
B) İnsanımızın Türkçeye âşık olduğunu düşünen birisidir.
C) Türkçenin farklı dönemlerdeki durumunu bilen bir yazardır.
D) Şiirlerin ve yazıların Türkçeden başka bir dille yazılmasına karşıdır.
E) Türkçeyi tutkuyla sevmektedir.

11. (I) Kültür eserleri, dilin belli bir yer ve anda donmuş şekilleridir. (II) Bu bakımdan onların abidelerden farkları yoktur. (III) Dil, bir kap olduğuna göre onlara duygu, düşünce, hayal müzeleri demek gerekir. (IV) Biz eskiden yaşamış insanların hayat tecrübelerini, inanç ve değerlerini bu eserlerden öğreniriz. (V) Dili hem şekil, hem muhtevasıyla inceleyen filolojinin gayesi, insan kültürünü tanımaktır.
Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi anlam akışı bakımından parçanın bütünüyle ilgili değildir?
A) I.    B) II.    C) III.    D) IV.    E) V.

12. Doğal olaylar gibi dil olaylarının da yasaları vardır. Doğal olayları zorlamaya, değiştirmeye, bozmaya kalktığımız zaman nasıl tepkiyle karşılaşırsak dilin yasa ve geleneklerine yapılan zorlama, değiştirme ve bozma hareketleri de dilin tepkisiyle karşılaşır. Dil, kendi yasa ve geleneklerine karşı değiştirmeye geçit vermez, ancak gelişmeye karşı uysaldır, hoşgörülüdür.
Aşağıdakilerden hangisi yukarıdaki paragrafla çelişir?
A) Dilin kendine göre bir yasası vardır.
B) Dili değiştirmeye kalkınca dil yasalarıyla karşı karşıya kalırız.
C) Değiştirilme çabalarına karşı dil, uysal ve hoşgörülüdür.
D) Dil kendisine yapılan bozma hareketlerini geri püskürtür.
E) Doğal olaylar gibi dil de değişmez kurallara sahiptir.

13. (I) Hayata renk katan dil, her toplumun ruhunun aynasıdır. (II) Bu nedenle bir toplumun kültür seviyesini ve dünya görüşünü tespit etmek isteyenlerin, o toplumun kullandığı dili incelemeleri yeterlidir. (III) Mesela, bir Kızılderili kabilesi olan Siouxlar’ın dilinde bir tane bile küfür kelimesi yoktur. (IV) Çünkü onlar küfür ile ilgili kelimelere hiçbir zaman duymamışlardır. (V) Kızılderililere vahşi diyen beyaz adamın yüzünü kızartacak bir tablo!
Bu parçada anlatılmak isteneni içeren en genel yargı numaralanmış cümlelerin hangisinde verilmiştir?
A) I.      B) II.     C) III.     D) IV.      E) V.

14. Aşağıdaki dizelerin hangisinde birden fazla iyelik eki kullanılmamıştır?
A) Herkes kendince benim sırdaşım oldu
Lakin kimse içimdeki sırrı anlamadı
B) Her sevgi, her bakış bir gün kaybolur ama
Sen var ya sen hepsinden başkasın
C) İnsanlar içinde emin olanlar tükeniyor
Herkes kardeşine yalan söylüyor
D) Yüreğim dostluğunu kaldıramaz
Ama kalbim hissedebilir
E) Ne bir dost kaldı yanımda
Ne bir çiçek açıyor şu yalancı dünyamda

15. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yoktur?
A) Azıcıkta olsa motivasyon ve arzu olmaksızın eyleme geçmek için sebebimiz yoktur.
B) Bağımlılık seçim yapma ve özdenetimin yerine bitmek bitmez bir içme veya madde kullanma zorlantısını koyar.
C) En iyi anne, en başarılı hekim, salondaki en başarılı sporcu olmakla kalabalıktan ayrılmak isteriz; bu yüzdende etkin insanların alışkanlıklarını taklit etmek isteriz.
D) Makedonya’da beni çağırdıkları bir sempozyumda bir hoca kalktı, Hıristiyan ile Müslüman evlerinin birbirinden çok ayrı oldukları üzerine bir sunum yaptı.
E) Bu işin içyüzünü dostlarımızın bize gösterdikleri telgraf haberlerinden yeter bir vuzuh ile öğrenmekte gecikmemiştik.

CEVAPLAR: 1.D, 2.A, 3.A, 4.B, 5.B, 6.B, 7.D, 8.C 9.C, 10.D, 11.E, 12.C, 13.A, 14.B, 15.E

Yazdır

Yazar hakkında

admin

8 yorumlar

Yorum yap