PARAGRAFTA KONU ANA DÜŞÜNCE TEST 10
1.Okura ulaşmış bir eser tümüyle yazarın değildir artık. Bir bakıma aynı eser de değildir. Doğru ya da yanlış, öznel ya da nesnel her türlü yoruma açık olması nedeniyle, çoğu kez yazarın bile aklından geçirmediği gizli anlamlarla yüklü karmaşık bir yapıdır o. Burada son söz okurundur her zaman. Son söz okurun olduğu için de yazarın, yapıtını savunma, onun tam kendi istediği biçimde değerlendirilmesini sağlama yolunda harcadığı çabalar, başarısızlığa adanmış çabalardır genellikle.
Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine cevap olarak söylenmiş olabilir?
A) Okurun bir eseri anlamak için yazarın, yapıtı hakkındaki görüşlerine ihtiyacı var mıdır?
B) Yazarlar niçin kendi yapıtlarıyla ilgili değerlendirmelerden tedirginlik duyarlar?
C) Sizce okur bir yapıt için gerçek bir eleştirmen sayılabilir mi?
D) Yazarın, yazıp bitirdikten sonra kendi eseriyle ilgili savunma ya da değerlendirme yapması uygun mudur?
E) Okur, yapıtın yazarının farkına varamadığı incelikleri kavrayıp onu zenginleştirebilir mi?
2. İster çok önemli bir dergide yayımlanacak bir deneme olsun ister öğretmene sunulacak bir ödev, bir yazıda aranan en basit ama en temel nitelik noktalamanın gereklerini yerine getirmiş olmaktır. Savunulan görüşlerin tutarlılığı, kullanılan sözcüklerin uygunluğu, gösterilen kaynakların doğruluğu, yaratılan imgelerin etkinliği de çok önemlidir kuşkusuz, ama daha sonra gelir. Önce noktalama işaretlerini uygun biçimde kullanmak, nokta gereken yere noktayı, virgül gereken yere virgülü koymak gerekir.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisinden söz edilmektedir?
A) Noktalama işaretlerini doğru kullanmanın gerekliliğinden
B) Dergilerde yayımlanacak yazıların titizlikle hazırlanması gerektiğinden
C) Noktalama işaretlerinin anlatılan konuya göre değişiklik gösterebileceğinden
D) Noktalama işaretlerinin yanlış kullanılmasının cümlenin anlamını değiştireceğinden
E) Noktalama işaretlerini kullanmadan yazı yazmanın mümkün olmadığından
3. (I) Biz durmamacasına gerçeği düşselden ayırmaya, aralarına bir sınır çekmeye çalışsak da mümkün değildir bu. (II) Daha dün gerçek saydığımızı, dedelerimizin bilimini, onlara gerçeğin ta kendisi gibi görüleni bugün bir düş ürünü sayabildiğimize göre çok bulanık çok değişken bir sınırdır bu. (III) Sürekli gerileyen bu sınırın günün birinde bir yerde duracağını sanmak da boşuna olur. (IV) Öte yandan imgesel ögeler bir gereksinimin karşılığıdır, bir işlevi yerine getirir. (V) İmgesel kişiler gerçeğin boşluklarını doldurur, bu boşluklar konusunda bize ışık tutar.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisi parçanın ana düşüncesi olmaya en uygundur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
4. Sanatçı, anlatma işini sanatın genel yasalarına uygun olarak yapar. Herhangi bir sohbette çene çalmadığını, bir dakika aklından çıkarmaz. Bazen düpedüz bir sohbeti, iki insanın ahbaplığını bile, öylesine anlatır ki sanatçı kişiliğinin öznel damgasını hemen fark ederiz. Aslında konuşma, sıradan bir konuşmadır. Yani o bunu dedi şu bunu dedi meselesi. Fakat sanatçı lafları o biçimde sıralamış, o biçimde düzenlemiştir ki ortaya çıkan çalışma, estetik bir düzleme çıkabilmiştir.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bir eserin sanat eseri sayılması için sıradan insanın hayatından kesitleri sunması gerekir.
B) Sıradan bir konuşmayı sanat eseri düzeyine yükseltmek yetenekli sanatçılara özgüdür.
C) Sanatın genel yasaları dışına çıkan sanatçılar eleştirmenlerin tepkileriyle karşılaşır.
D) Sanat eserinde estetik değerin yanında evrensel değerler de kendini hissettirir.
E) Sanatçının öznel ve estetik anlatımı, sıradan bir olayı bir sanat eseri hâline getirebilir.
5. İster okur ya da kahramanla dalga geçmekte kullanılsın ister birbirinden ilginç bilgiler vermekte, uzatı her romancı için de çekici bir anlatı ögesi değildir. Tam tersine özellikle çağcıl romancılar ellerinden geldiğince uzak dururlar ondan, Flaubert’in uzatı oranını sıfıra düşürmek için kendini zorladığı sezilir. Bir Malraux’un, bir Hemingway’in yapıtlarında uzatıya pek rastlanmaz. Bir Alain Raobbe Grillet’nin uzatıya başvurması için roman anlayışını tümden yadsıması gerekir.
Bu parçada değişik yazarların örnek verilmesi aşağıdakilerin hangisini açıklamak içindir?
A) Romanda okurla dalga geçilmemesi gerektiğini
B) Çağdaş romancıların uzatıdan uzak durduklarını
C) Romanın bir bilgi aktarma kitabı olmadığını
D) Her romancının ayrı bir anlatımının olduğunu
E) Uzatının ilgi çekici bir anlatım yolu olduğunu
6.Ben çok zorluklar içinde büyüdüm. Babam, ben yaşındayken ölmüş. Annem bizi konu komşuya dikiş dikerek büyüttü. Çoğu zaman mısır koçanını havanda döver, şekerle karıştırır yerdik. Böyle bir yaşamdan sonra bugün geldiğim konumu düşünemezdim bile öyle değil mi? Ama mesleğin başında ideallerim vardı. Fakat görüyorum ki o günlerde daha geniş kapsamlı düşünmemişim. Belki de hayal gücüm biraz darmış. Bugün arzu ettiğim şeyi söyleyeyim size: Ressam olmak isterdim. Resimle daha içli dışlı olmak, yeni biçimler geliştirmek ve resim sanatında geleceğe kalmak. Ama yine de gerçekçi olmak gerek. Şimdi sadece yapabildiklerimle yetiniyorum.
Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine cevap olarak söylenmiş olabilir?
A) Önceden, böyle bir konuma geleceğinizi düşünebilmiş miydiniz?
B) Ressam olamayı çok mu istemiştiniz?
C) Çocukken kurduğunuz hayallerin ne kadarı gerçekleşti?
D) Yaşadığınız zorluklar hayal gücünüzü daralttı mı?
E) Resim sanatında geleceğe kalmanın ne gibi şartları vardır?
7. Tabii zaman zaman zorlandığım oluyor. Mesela Rusya’da çok zorlanmıştım. Bir sıkıntınız olduğunda bunu anlatamamak çok güç bir durum. Diğer ülkelerden farklı olarak nedense Rusya’daki insanlar başkalarını dinlemek, anlamak istemiyorlar. Orada bir tren istasyonunda saatlerce beklediğim oldu. Çünkü yardım isteyebileceğim kimse yoktu. Kime bir soru sorsam ya yanından kovuyor ya da cevap vermiyordu. Bu tür tersliklerle karşılaştığım oldu.
Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine cevap olarak söylenmiş olabilir?
A) Başka kültürlerin insanlarıyla iletişim kurmakta hiç güçlük çektiniz mi?
B) Rusya’daki insanların yabancıları sevmediğini söyleyebilir miyiz?
C) Gezilerinizde sürekli yer değiştirmekten bıktığınız oldu mu?
D) Dilini bilmediğinizi insanlar arasında yaşamak zorunda olmak nasıl bir duygu?
E) Gezilerinizde sizi üzen şeyleri anlatmakta zorlandığınız oluyor mu?
8. Ben her şeyden önce bütün insanların iyi niyetli olduğuna inanıyorum. Uluslararası düşmanlıkların halklar bazında olmadığını, politik sürtüşmelerin halklara mal edilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Unutmayın ki sende kişi başına 187 doların silah için harcandığı bir dünyada yaşıyoruz. Gezdikçe, gördükçe insanlar arasında kardeşlik köprüleri kuruluyor ve o zaman da insanları birbirine düşman eden ve silahlanmaya zorlayan politik zihniyetlerin anlamsızlığı ortaya çıkıyor.
Bu parça aşağıdaki soruların hangisine cevap olarak söylenmiş olabilir?
A) Değişik ülkeler gezmenin insanlar arası ilişkileri olumlu yönde değiştirdiğine inanıyor musunuz?
B) Silahsızlanmayı sağlamanın sizce en etkili yolu nedir?
C) Uluslararası düşmanlıklar tarihsel nedenlere mi dayanıyor?
D) Gezdiğiniz yerlerdeki insanlar size karşı hoşgörülü davranıyor mu?
E) İnsanların büyük çoğunluğunun zor şartlar altında yaşaması daha çok politik mi?
9. Beylerbeyi İskelesi’ndeki yolcular gibi geminin kaptanı da farklı. Kaptan köşkünden meydanı gözlüyor. Koşarak gelenleri görürse vapuru ağırdan kaldırıyor. Çımacı, iskeleyi çekmiyor. Kaptan, arkasında mahzun yolcu bırakmıyor. Büyük iskelelerde hoparlörden duyulan “Turnikeler Tamam” anonsu veya bir düdük sesiyle kapanan kapılardan, siz vapuru kaçırmanın sıkıntısı içindeyken suratınıza bile bakmayan, baksa bile sizi görmeyen, sırtını dönüp giden iskele görevlisinden sonra gördüklerinize inanmanız ve alışmanız zor oluyor. Belki de çoğumuza önemsiz bir ayrıntı gibi gelebilecek bu ortam, kentle ve çevrenizle ilişkilerinizde önemli bir özellik oluyor.
Bu parçada iskeleyle ilgili aşağıdakilerden hangisi anlatılmak istenmiştir?
A) Gemilerde hoşgörülü kişilerin çalıştırılması gerektiği
B) Görevlilerin yolculara çok kötü davrandığı
C) Yolcularıyla, çalışanlarıyla büyük iskelelerden farklı olduğu
D) Yolcuların önemsiz ayrıntıları büyütmemeleri gerektiği
E) Küçük iskelelerde yolcuların birbirine daha saygılı olduğu
10. Osmanlıdan Cumhuriyet’e geçişin öyküsünü kaleme alan bir tarihçi, kurumsal sorunların bireylere yansıma biçimlerini ayrıntılarıyla betimleyebilme olanağından elbette yoksundur. Ama geleneksel tarih bilgilerine göre Adalet Ağaoğlu’nun “Ölmeye Yatmak” romanının vereceği eğitimi de ekleyenler, çok ciddi bir geçiş dönemini bireysel yaşantıların sağladığı bakış açısından ve insan gerçeğinin türlü yansımalarıyla kavrayabilirler. Bir Yakup Kadri’nin eserlerine “Biraz da edebiyat okuyalım.” anlayışıyla değil, fakat gerçek edebiyat ürünlerinin -bütün sanat eserleri gibi-toplumun yansımaları olduğu bilinciyle eğilenler, içinde yaşadıkları toplumun Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinden Cumhuriyet’in ilk evrelerine kadarki haritasını kurumsal ve bireysel düzlemlerde çıkartabilirler.
Bu parçada yazar aşağıdakilerin hangisinin üzerinde durmaktadır?
A) Sanat eserlerinin, geçiş dönemindeki sorunların bireylere yansımasını daha iyi ortaya koyduğu
B) Bilimsel doğrularla sanatsal doğruların birbiriyle uyumlu olmasının mümkün olmadığı
C) Edebiyat ürünlerinin tarihsel bir belge olarak görülmesinin mümkün olmadığı
D) Edebiyat eserlerinin, biraz da edebiyat okuyalım, mantığıyla değerlendirmenin doğru olmadığı
E) Yakup Kadri’nin eserlerinin Osmanlıdan Cumhuriyet’e geçiş dönemini tarihsel bir sıra içinde yansıttığı
11. Sadece mesai saatlerinde değil, artık hemen günün her saati duraklarda bekleyen kalabalık, üzeri rengarenk reklam panosuna dönüşen otobüslerden birinin durağa yanaşmasıyla aracın çift kanatlı kapısı önüne yığılır ve bir ritüeldir sürüp gider; bileti satış ve şoförün önünden otobüsün içine süzülüş. Kendini içeri atanların yüzlerinde sevinç çizgileri belirirken arkadan gelenler canhıraş gayretlerle bu ritüeli sürdürmeye çalışırlar. İçeridekilerin son bir gayretiyle arkadakiler de binmeye muvaffak olunca eziyetli bir şehir içi yolculuğu daha başlıyor demektir. Binemeyen bir pişmansa binen bin pişman. Ayrıca inmek de büyük çaba gerektirir. Yolculuk ederken durmadan arkaya doğru yürünür. Paranız az, vaktiniz bolsa binebilirsiniz. Üzerinde yazılı olan yere mutlaka ulaşır, ama kim bilir ne zaman…
Bu parçada aşağıdakilerden hangisinden özellikle söz edilmiştir?
A) İnsanların otobüse binip otobüsten inme adabını bilmediklerinden
B) Otobüslerin reklam panosuna dönmesinin çirkinliğinden
C) Yolcuların birbirine anlayışsız davrandıklarından
D) Otobüslere binmenin ve onda seyahat etmenin çok eziyet verici olduğundan
E) Otobüslerin ancak fakir insanlara hizmet edebildiğinden
12. Son yaptığım televizyon programında çok yoruldum. Yapılan iş harcanan enerjiyi pek karşılamıyor. Oturup bu kadar uğraşın sonunda ne kazandığımı düşünmeye başladım. Bir çeşit iç hesaplaşma gibiydi. İnsanlar nereye gidiyor? Neden varız? Neden çalışıyoruz? gibi sorular eskiye göre daha çok düşündürmeye başladı beni. Biraz da kendimle ilgileneyim dedim. Felsefenin içinde kendimi daha rahat ve huzurlu hissetmemi sağlayan bir şeyler bulmaya çalışıyorum. Ben bu yaşımda hayatın çalışmaktan ibaret olmadığını anlıyor, onu yeniden keşfediyor ve birçok şeyi yeni öğreniyorum ne yazık ki …
Bu sözleri söyleyen kişi aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilebilir?
A) Gerçeklerden kaçan
B) Kendini ve hayatı sorgulayan
C) Hayatını düş gücüyle yönlendiren
D) Hayatın anlamsız olduğunu savunan
E) Hayatından memnun olmayan
CEVAPLAR: 1.D, 2.A, 3.A, 4.E, 5.B, 6.A, 7.A, 8.A, 9.C, 10.A, 11.D, 12.B